(Borussia Dortmund-Real Madrid) Kravatsız devrim

Ali Ece'nin kaleminden sıcağı sıcağına Borussia Dortmund-Real Madrid maçı...

Ali ECE

2005 ilkbaharı… Dortmund’un 130 milyon Euro borcu vardı. O mart günü Watzke ve Rauball gibi iki futboldan anlayan yönetici olmasaydı, Dortmund kapıya kilidi vuracaktı. 

Ama bir futbol kulübünü yönetenlerin parası olmasa da o yöneticilerinde futbol vizyonu, misyonu, forma aşkı varsa, para zaten kendiliğinden kazanılır. Borçlar ödenir, hatta scout ekibi sayesinde kâr bile edilir.

'KRAVATSIZ GELEN KLOPP'...


Watzke ve Rauball ikilisi mesela o yıllarda Kaka ve Ronaldo ile 2 dünya transfer rekorunu kıran dün geceki rakipleri Real Madrid’in 100’de biri bile bir parasal güce sahip değildi. O yüzden onlar da insana yatırım yaptılar. 2008 yazında Hamburg, iş görüşmesine kravatsız geldiği için Klopp’u almadı. Dortmund ise dün gece ilk kez Şampiyonlar Ligi yarı finali uğruna kravat takan ama iş görüşmesine eşofmanla gelen Klopp’u kaptı, devrim yaptı!

GİZLİ KAHRAMAN WATZKE

İşin aslı Watzke, ideal bir futbol yöneticisinin yapması gerekeni yaptı: Futboldan en iyi anlayan adamlardan birini, Klopp’u transfer etti. Klopp dün gece dünyanın en iyi 5 faal futbolcusundan birisi olduğunu kanıtlayan Lewandowski’yi sadece 4.5 milyon euro’ya Dortmund’a kazandırdı. Klopp’un daha önceki en büyük başarısı Almanya’nın Akhisar’ı Mainz’ı Bundesliga 1’e çıkarıp bütçesi ve cüzdanından çok daha güzel ve yürekli futbol oynatmaktı.

LEWANDOWSKİ 4.5 MİLYON’A ALINMIŞTI

Aynı futbol yüreği, önce Japonya 2. liginden Kagawa’yı 350 bin euro’ya aldı sonra 48 katına Manchester United’a sattı. Yerine Dortmund altyapısında yetişip kendisini Gladbach’ta kanıtlayan Reus’a yatırdı. Klopp, Real maçından önce altyapıdan Dortmund’a kazandırdığı, Beckenbauer’in “Alman Messi” olarak nitelediği Götze’nin ezeli rakip Bayern’e gitmesiyle ilgili “Biz de Reus’u Gladbach’tan aynı şekilde aldık o yüzden Götze ve Bayern’e kızmaya hakkımız yok!” deme yürekliliğini de gösterdi.

KLOPP’UN GÖTZE YÖNETİMİ

Ne de olsa dün gece de gördüğümüz gibi geçen sezon Şampiyonlar Ligi’nde gruptan dahi çıkamayan Dortmund’u asıl sırtında taşıyan Jakub Blaszczykowski’yi 3 milyona transfer etmişler, Klopp’un scout ekibi Götze’den gelecek parayla alınabilecek yeni Blaszczykowski’leri çoktan belirlemişti bile!

Klopp maçtan hemen önce taraftarın Götze’ye gösterebileceği potansiyel tepkinin önüne geçmek için skorbord’da kendi videosunu yayınlatmıştı! İnsan yönetimi konusunda master-doktora seviyesindeki bu hareketi dün geceki tarihi skorun sayaçlarından sadece bir tanesi.

MOURINHO’NUN SİLAHIYLA MOURINHO’YU MAT ETMEK!

Mourinho’nun büyük hayranıyım ama büyük ustayı hiç bu kadar çaresiz görmedim. Barcelona’dan fark yediği ilk sezonda bile Mourinho’nun “hakemler vs” söyleyecek bir şeyleri vardı ama Dortmund deplasmanından sonra söyleyeceği pek bir şey yok. Skorlar en büyük sözü söylüyor: Real’in 4’te 1’i bile bütçeye sahip olmayan Klopp’un Dortmund’u sportif ve insani açılardan sonra “skortif” açıdan da devrim yaptı. 

Mourinho uzun süre sonra ilk kez bir sezonda 3 kez oynadığı bir takımdan 3 maçta 8 gol yedi!

Klopp, Mourinho’yu Mourinho’nun taktiğiyle mat etti. Mourinho maçlara santradan çok daha önce basın toplantılarından başlardı. Bu kez Klopp erken davrandı. Kuralar çekildiğinde Dortmund’u izlemeye gelen Mourinho’ya “Buralara kadar gelip yorulmasına gerek yoktu. Beni arasa ne kadar iyi bir takım olduğumuzu söylerdim. İnanmazsa Şampiyonlar Ligi gruplarında oynadığımız 2 maçın videosunu Mourinho’ya verirdim” dedi. 

'ÇOK KONUŞMAYI ONDAN ÖĞRENDİM'

Mourinho “Klopp çok konuşuyor!” dediğinde Klopp’un cevabı daha da akıllıcaydı: “Ben maçlardan önce çok konuşmayı bu dalın en büyük uzmanı Mourinho hocamdan öğrendim. Hocam sus diyorsa susarım”

Santradan itibaren ise Klopp daha da fazla konuştu, oyuncularına en güzel futbol cümlelerini top aracılığıyla söyletti, tüm dünyaya duyurdu. Nürnberg’den 4 milyon euro’ya alıp Nuri’nin yerine monte ettiği İlkay Gündoğan, büyük usta Xabi Alonso’yu belki de kariyerinin en kötü maçını oynamaya zorladı. İnsandan çok insan yüreği taşıyan bir FIFA 13 oyuncusunu andıran Sven Bender, dün geceki performansıyla “Khedira dikkat et, Almanya Milli Takımı’ndaki yerini senden almaya çok yakınım” dercesine efektif oynadı.

Götze ise “İdeal Mustafa Doğan profesyonelliği”nin krampon giymiş haliydi: “Profesyonel tercih olarak ezeli rakip Bayern’e giderim ama son ana kadar Dortmund formasının hakkını kale arkasındaki taraftar kadar veririm” diye haykırırcasına maç sabahı küçük kardeşini okulda sıkıştıran Dortmund’lulara selam gönderdi.

RÖNESANS DEĞİL YEPYENİ BİR ALMANYA

Bayern ve Dortmund “Klasik Alman Futbolu”nun rönesansı değiller. Almanya’da yeni bir çağ başladı. Bu iki takım da o 80’lerin herkesi yenen ama zaman zaman futbol adına damağımızda soğuk yavan tatlar bırakan Alman futbolundan çok farklılar. İki takım da İspanyollar kadar iyi kısa pas yapıyor, İskandinavlar kadar iyi hava topu organizasyonu geliştiriyor, Arjantin ve Brezilyalılar kadar görsel, estetik zevk vererek oynuyor. Tabii ki hepsini post-modern bir Alman Kolektif Disiplini potasında başarıyla eritiyor. 

POLONYA DORTMUND

“Borussia” Almanya’nın eski adı Prusya anlamına geliyor (Türkiye-Osmanlı isim ilişkisinin Alman versiyonu). Ama dün geceden sonra Dortmund, adını değiştirip “Polonya Dortmund” yapsa yeridir. Almanya İşçi Sınıfı’nın kalbi Dortmund’un futbol takımı da o işçi sınıfı gibi melezleşti. Zamanında göç eden başta Polonyalı ve Türk göçmen işçilerin çocukları, babalarının Alman ekonomisine yön verdiği ölçüde Yeni Almanya Futbolu’na yön verdi. 

Dün gece Fatih Akın filmlerinin futbol versiyonu izledik. Ama bir fark vardı: Bu kez filmin karakterleri sonunda kazandı. Hem de tarihi bir galibiyete imza attılar.
Belki Real Madrid rövanşta turu geçer ama 5 yılda Klopp ve Watzke’nin yaptığı gibi bu kadar güzel bir takım kurmak futbolda hiçbir şeyin imkânsız olmadığının en büyük kanıtı. Dilerim ülkemizde sadece “lafta” Dortmund’u örnek alan futbol yöneticileri icraatta da Dortmund’dan biraz olsun feyz alırlar!