Yusuf Kenan ÇALIK
Dolmabahçe’de gözyaşları sadece İnönü’ye veda için akmalıydı. Maç öncesinde bayram havasını biber gazıyla dağıtmaya çalışmak İnönü Stadı’nın 66 yıllık tarihine sadece kara bir leke olarak geçti. Oysa UEFA finalinde olduğu gibi iki kaldırımı da barikatla çevirmek hem taraftarın coşkuyla stada akmasına hem de trafiğin normal işlemesine engel olmazdı. Ama her zaman olduğu gibi hazırlıksız yakalandık.
Son gol Holosko'ya yakıştı
Türk futbol tarihine hangi jenerasyondan, hangi takım taraftarı olursa olsun her futbolseverin bir anısının bulunduğu İnönü stadı, Türk futbol tarihini tanımlayacak olsak, stat bölümünde kuşkusuz ilk sırayı alırdı. Maçı televizyon başından seyrederken Beşiktaş taraftarının 90 dakika susmadığına şahitlik etmiş olabiliriz ama eminim ki aslında onlar saatler öncesinden veda merasimine başlamışlardır. Veda sayfasının ilk satırına Veli imza attı hem de muhteşem bir golle. Olcay’ın golü bir satır daha ekledi. Son golün Holosko’dan gelmesi ise azmin her zaman yetenekten daha üstün bir kavram olduğunu perçinlemiş oldu.
Ahmet gitti, Seba kaldı
Baba Hakkı, Süleymen Seba, Lefter, Metin Oktay, Can Bartu, Hababam, Metin ile Zeki ve Kemal Sunal’a ev sahipliği yapan İnönü Stadı mevcut futbol konjonktürümüze zaten fazlaydı. Veda ile birlikte Türk futbol tarihinin o güzel anlarına da elveda demiş olduk. Tarih bir kez daha doğrunun ne olursa olsun gölgelenemeyeceğini gösterdi. İnönü’nün son maçında Ahmet gitti, Seba kaldı.