Ben yenildim

Nedim Murat Gür'ün kaleminden farklı bir bakış açısıyla Benfica-Fenerbahçe maçı...

Nedim MURAT GÜR

Benfica-Fenerbahçe maçını başka kimsenin göremeyeceği bir açıdan, kendi evimin televizyonundan seyrettim. Fenerbahçe deplasmanda olabilirdi ama bu ev benimdi ve bu evin içinde yabancı olması gereken Benfica’ydı. Bunun için maç öncesi elimden geleni yaptım.

Televizyonun açısını, koltukların duruşunu düzelttim. Halıyı kontrol ettim ve salon ışıklandırmasını ayarladım. Saha ve zemin tamamen maça hazırdı. Bazı küçük sürprizler de düşündüm tabi. Hızlı dönüşlerde sehpanın köşesini, salona ilk girdiğinizde halının kalkan kenarını bilecek değillerdi. 

EŞİME DE GÖREV VERDİM

Ben bile kaç defa takıldım, kaç defa çarptım dizimi, onlar kesin takılacaklar diye sinsice gülümsedim. Son olarak, pencereyi açıp evin içini iyice İstanbul havasıyla doldurdum. Aylardır bitmeyen inşaat gürültüsü de aynı hızla doldurdu içeriyi. Adamlar kesinlikle neye uğradıklarını şaşıracaklar.

Televizyona en yakın yere oturdum, bu gözüm üstünüzde anlamına geliyordu. Selçuk uzun süredir onbirde yoktu. Caner’in zaman zaman tutan savrukluğu da malum. Onların kaçırdığı adamları ben tutabilecektim böylece. Egemen ve Yobo’ya baktım, o an heyecandan hangisi Egemen hangisi Yobo ayıramayınca, sakinleş biraz diye kendime kızdım.
Eşime de görev verdim. Kapıyla koridor arasındaki bölgeyi asla boş bırakmamasını söyledim. Futboldan çok fazla anlamıyor diye de, bak o bölge bizim sağ kanadımız, orası çok önemli diye üsteledim. “Ben içerdeyim dizi seyrediyorum, Gökhan Gönül ileri çıkınca haber ver gelirim. Arkası boş kalmasın” dedi. Elimle okey işareti yaptım. O’nunla gurur duyuyorum.

Maç öyle bir başladı ki, bu kadar hazırlığa rağmen sanki ne buranın hali böyle deyip, şöyle üstten bir tozunu aldılar salonun. Bizimkiler çok heyecanlı, çok dağınık başladı. Var gücümle bağırdım, bloklararası bağlantıyı koparmayın diye -söyleyince olur diye biliyorum- ama onların taraftarları da çok iyi hazırlanmıştı. Hep birlikte bağırarak sesimin önünü kestiler.

O KADAR HIZLIYDILAR Kİ


Nasıl anlatsam inanırsınız bilmiyorum ama adamlar o kadar hızlıydılar ki, iki ya da üç kere atakları televizyona sığmadı, top ekrandan bizim salona düştü. Yemin ederim çok yavaş hareketlerle verdik o topları. Eşim topu alıp mutfağa götürmeye kalkınca, az daha kart görecekti. Hep böyle yaptığı için ceza sınırında üstelik. 
Sonra gol geldi. Sonra bir tane de biz attık. Her şey bu tam bu hızla oldu. Kuyt’ın golünde alt katta oturan Asım amca’nın evin içinde zafer turu attığını duyduk. Adam yetmiş beş yaşında, bence en az beş-on sene daha rahat rahat doksan dakika seyreder. Kendine iyi bakıyor.
Lafı çok uzatmanın anlamı yok. Kabul etmeliyim ki kötü bir günümdeydim. Kumanda bendeydi ama maçı idare edemedim. Belki kazandığımız penaltıda biraz payım vardır hepsi o. İkinci golde Cardozo’yu boş bırakanlar arasında ben de vardım. Ha bir de Gökhan için çok dua ettim. O yere düşünce her şey önemini yitirdi. Neyse ki düzeldi. Sanırım o an hepimiz işimizi iyi yaptık ama maça bir daha hiç dönemedik. Üçüncü gol de geldi ve hızlı başlayan maç aynı hızla bitti. Ben yenildim. Biz yenildik.