Alen Markaryan'dan üçüncü yıldızın hikayesi -1-

''Mario Gomez'in, 'İstemem' krizlerini yenmiş, imzaya razı etmiştik, 15 Temmuz ülkeye karabasan gibi çökünce, zaten bahane hep dilinin altındaydı, soluğu Wolfsburg'ta aldı.''

1

1-) Temmuz'un 14'üydü. 

Gomez'in 'İstemem' krizlerini yenmiş, 

İmzaya razı etmiştik sanki. 
Korkuyordu terörden. 
Patlamalardan… 
'Ölürüm deyi.' 
Neyse! İnceden almıştık suyunu. 
'1-2 gün nefesleneyim' dedi. 
Kalem elindeydi yani. 
Lakin ertesi gün, 
15 Temmuz ülkeye karabasan gibi çökünce; 
Zaten bahane hep dilinin altındaydı, 
Soluğu Wolfsburg'ta aldı. 
Gomez gitmişti. 
Bari Sosa'yı tutalımdı. 
Onun da Milano aşkı depreşmişti. 
İlle de 'ille de sevmelerim' diyordu. 
Önce olmuyor gibi duruyordu, 
Gelip Nevzat Demir'de idmanlara bile çıktı. 
Lakin fısıltı gazetesi öyle demiyordu. 
O da gitmişi. 
Haliyle yeni arayışlara yöneldik, 
Bir yandan UEFA'nın, 
"Paranız yok, futbolcu alamazsınız" baskısı, 
Öte yandan ihtiyaca göre futbolcu arayışı, 
Beri yandan bunların ışığında strateji. 
Çok zararlı olduğuna inandığım, 
Ama başka çarenin olmadığını gördüğüm, 
Kiralama modeli seçildi. 

OYNAMAM, MUTLU DEĞİLİM

2-) Yüksek rakamlara. 
Önce Benfica Başkanı'yla problemler yaşayan Talisca'ya göz dikildi. 
Zaten çocuk "Oynamam, mutlu değilim burada" diyordu. 
Verdiler 3.5 milyon euroyu aldılar. 
Kiraladılar desek daha doğru 
olacak. 
Toplara iyi vuruyormuş, 
Hele frikikleri efsaneymiş, 
Boyu orta saha oynamasına rağmen çok uzunmuş, 
O pozisyonda bile ayakları çok iyiymiş. 
Bir referans bir referans sormayın. 

ABOU'NUN KOLUNA GİRDİK

3-) Eyvah eyvah! 
Sonra son vuruşlarının iyi olmadığından dolayı 
Pişsin diye kiralanacağı açıklanan, 
Aboubakar'ın koluna girdik, 
Ya da o bizim. 
Senelik 3.5 milyon da ona verdiler. 
Euro...
İyi paraydı ve soru işaretiydi. 
Hele ilk başlarda Şenol Hoca, 
Onu yanında oturtmaya başlayınca, 
"Eyvah!" dedik. 
Oynadığı zamanlarda ise ıslıklanarak falan çıkıyordu ki; 
Eyvah, eyvah! 
Neyse Gomez'in yerini dolduramaz savı bütün camiayı sarmıştı.

SAĞIM SOLUM SOBE!

4-) Bunlar tartışılırken Gökhan Gönül geldi Ankara'dan!!! 
Evde bir bayram havası. 
Lazım bölgeye iyi transferdi bence. 
Deneyimli, 
Profesyonel, 
İyi çocuk. 
O 'Cuk' oturmuştu. 
Fenerbahçeliler, 'para mara' bir şeyler diyorlardı ama 
Biz anlamadık!!! 
Kaçan balık büyük olur ya o hesap. 
Sonra Fenerahçe'den İtalya'ya giden Caner, 
Eşiyle problemler yaşayan Caner, 
Futbolundan çok magazincilerin ilgisini çeken Caner, 
Bir baktık ki bizim formayı giymiş. 
Bize de 'Hoş geldin' demek düşerdi, 
Dedik. 
Bu arada İsmail Köybaşı'yla misilleme yaptılar. 
Gökhan Gönül'ü aldık ya 
Bu misillemeye diyeceğim tek şey şu olabilir. 
Gökhan 9 sene boşuna oynamış Fenerbahçe'de!!! 
Bu sefer o bölge boşalınca İspanya'ya gittik, 
Bask bölgesine. 
Barcelonalı Adriano'ya "Gelir misin" dedik, 
"Uçarım" dedi. 

KRONİK HASTALIĞA ÇARE BULAMADIK

5-) Zaten inceden de yeni sezon başlama sinyalini vermiş, 
Fikstür çekilmişti. 
İlk maç Alanya ile Şeref Bey'deydi. 
Enteresandır 
Bir evvelki sezonun son maçı olan Osmanlıspor mücadelesinden 
Ceza olduğundan, 
Alanya maçında bayağı bir boşluk vardı. 
Ama en ilginci, maçın 10'a çeyrek kala başlamasıydı. 
Ezberciliğin daniskası olan bu sisteme 'Dur' denileceğine, 
Israrla tatbik edilmesi, 
Hayretlerimi şaşırtıyordu!!! 
Halkı düşünmeyin! 
Taraftarı es geçin! 
Aman demeyin! 
Yayıncı kuruluş diye. Aman ha! 
Ve ben ilk maçta 
'10'a çeyrek kala başlayan maçların ağır krizlerindeyim' diye başlamışım yazıya. 
Alanya maçında zorlanmamış 
Sezonun ilk golünü Oğuzhan'ın ayağından kazanmış, 
Maçı da 4-1 almıştık. 
Ben futbolda toteme de şansa da 
Bir takımın gücü olmasa da size ters gelmesine inanınım. 
Son dönemlerde Konya da onlardan biriydi. 
Hatta içlerinden biri "Beşiktaş bizi ne zaman yendi ki" diyebilecek kadar ileri gitmişti. 
Ve ikinci hafta onlarla oynuyorduk. 
Maç yazısında 
Maçın oynanacağı hafta, 
Oynanacak Konya maçının ciddiye alınmamasından yakınmıştım. 
Zira futbol olarak yükselişte bir şehirdi. 
Ve 29 bin kombine satmıştı Konya. 
Maçın başında da gol yemiş miyiz üstüne, 
Allah'tan hemen akabinde atmışız da 
Toparlanma zamanı yaratmışız kendimize 
Lakin en ilginci, şu sözlerim olmuş maç 1-2 olduğunda, 
"İlk yarıda yediğimiz gole hemen cevap verdik ya!" 
İlla ki nazire yapacağız!!! 
Hemen gol yemişiz gol attıktan sonra yani. 
Bu kronik hale gelen hastalığa çare bulamadık ya ona yanarım. 
Maç da zaten çekincelerime istinaden 2-2 bitmişti.

GOL SESİ FOTOĞRAFTAN DUYULUYORDU

6-) Erken gelen bu puan kaybı, 
Bence bize doğruyu görmemize yardımcı olan bir lütuftu, 
Ya da silkelenmemize. 
Bir an önce davranmalıydık. 
Ve toparlanmalıydık. 
Üçüncü hafta Karabük'le oynayıp, 3-1 kazandığımız maçta, 
Cenk’in gol olmayan pozisyonunu şöyle anlatmışım, 
"Çerçeveletip, salonun ortasına koyacağınız, 
Bir resimle başlayalım yazıya, 
Cenk Tosun'u yerde paralel ve havada röveşataya kalkmış düşünün, 
Öyle bir pozisyon ki;
Topa vurduğunu fotoğraftan bile duyuyorsunuz. 
Bence asın bir köşeye." 
Kaçan bir gole Cenk için yazdığım bu yazıyı 
Benfica'ya İstanbul'da 3-0 mağlupken, 
İkinci yarının hemen başında attığı gole yazsaymışım!!! 
'Cuk' oturuyor değil mi?

BENFICA'DA 'GÖNÜLÇELEN'

7-) Karabük maçından hemen sonra Portekiz'e gitmiştik, 
Bir dolu soru işaretleriyle, 
Maç öncesinde Benfica Başkanı, 
Kendilerinden kiraladığımız Talisca'ya sataşıyor, 
Güya gönül çeliyordu. 
Gönülçelen! 
Teoman da üstüne alınmasın şimdi!!! 
Ama biliyorsunuz bu işler konuşmayla olmuyor, 
Topçu adam cevabı söylemle değil, sahadaki eylemiyle verir. 
Yazısı eylemindedir. 
Talisca da mübarek cevap değil, 
Makale yazdı. 
Mağlupken biz 
95'inci dakikada attığı bir frikik var ki, 
Breh breh breh! 
Herhalde Benfica Başkanı her 
başını arkaya yaslayıp, gözünü kapattığında, 
O frikiği görüyordur. 

İŞARET 'FİŞEK'İ ATEŞLENDİ

8-) Biten bu maçtan sonra yurda döndük. 
Hemencecik Akhisar maçına çıktık. 
Laf aramızda ben Akhisar (!) maçını hâlâ devam ediyor sanıyordum. 
Ne bileyim, 
Sosa vurmuştu da top direkte patlamıştı ya bir evvelki sezon, 
Ben o topun çarptığı direkte kalmışım. 
Ne diyeyim, 
O duygularla seyrediyormuşum meğer maçı, 
O maçı 2-0 almıştık. 
Ve hafızalarda Caner'in frikik golü kalmıştı.

YÜKSEĞE DAHA YÜKSEĞE

9-) Şimdi Trabzon'da oynayan Rodallega'nın kafasından yön değiştirmişti top ama 
Beşiktaş'ın yönü hep aynıydı. 
Aynı Shaq O'Neill gibi. 
Ne diyordu devasa adam arkadaşlarına 
"Yükseğe topu daha yükseğe at!!!" 
Adapte ve konsantre olma yolunda zorlanıyorduk sanki, 
Ve önümüzde taraftarının ilk defa geleceği Galatasaray maçı vardı. 
Onlar daha bir senelik olan stadımıza hemen gelmişlerdi ama 
Biz onların 5 senedir açık olan statlarına daha gidememiştik!? 
Söylemeden edemedim mazur görün.

KAN TÜKÜRDÜK YAHU

10-) Galatasaray'da Riekerink tartışılıyor, 
Oynattığı futbol irdeleniyordu. 
Beşiktaş sahasında oynamanın avantajıyla çıkacaktı mücadeleye, 
Ve kağıt üzerinde yüksek favoriydi. 
Ama diyoruz ya, 
Futbol sahada oynanır, 
Kâğıt üzerinde değil. 
Belli bir taktiği uygulamaya çalışan Galatasaraylı oyuncular, 
Oyunu yavaşlatıp, Beşiktaş'ı sinirlendirmeye çalışıyordu. 
Tuzak an meselesiydi, 
Ve tuttu taktikleri. 
İlk yarı biterken skorboard 0-2'yi gösteriyordu. 
Herkes birbirine neler oluyor diye bakarken, 
İkinci yarı başlamıştı, 
Ve bildiğimiz Beşiktaş ablukası sahnedeydi. 
Nihayet yani!!! 
Önce Marcelo ile maçı 2-1'e getirmiş, 
Cenk'le skoru eşitlemiştik. 
Yükleniyorduk ama zaman tükenmişti. 
İlk 5 haftada 4'üncü puanımızı kaybetmiştik. 
Dedim ya, inceden bir adaptasyon sorunu var gibiydi, 
Galatasaray maçına ithafen kurduğum bir cümle dikkat çekmiş o dönem. 
O hafta bütün medya, 
Oynadığımız Galatasaray maçı için 
"Çok zevk aldık, 
Müthiş maçtı" deyip durmuştu. 
Buna mukabil demişim ki; 
"Herkes oynanan son Galatasaray maçına keyifli" deyip duruyor, 
Kime ve neye göre keyif! 
Ben ilk yarıda kahırdan 
Bağırsak düğümlenmesi geçirdim, 
Millet benim hatalarımdan dolayı, 
Keyif yakıştırması yapıyor. 
Keyifmiş, 
Kan tükürdük yahu…