Alen Markaryan'dan Beşiktaş'ın 16. şampiyonluğunun öyküsü (3): Şampiyonluğun sinyalleri

Beşiktaş tribünün sesi Alen Markaryan, şampiyonluk öyküsünü AKŞAM okurları için kaleme aldı: ''2-0 biten derbi, belki de şampiyonluğun ilk sinyallerini veriyordu. 20. haftaya Coşkun Sabah'tan 'Anılar' şarkısını dinleyerek gidiyorduk! Zira, Karagümrük'ün stadı yoktu ve Olimpiyat'a gidecektik.''

Bu medcezir dolu günler eşliğinde Şeref Bey'de Erzurum maçına çıkıyorduk. Bayağı direndi adamlar. Önde bastılar, mücadele ettiler. Rosier cezalıydı ve Mensah da arada sırada maç alsın diye bekleyip duruyorduk. İlk yarıyı 0-0'a bağladılar. Düdükle beraber sosyal medyada fırtınalar koptu. Eleştirenler, sitem edenler, şikayetler birbiriyle yarışıyordu. 2. yarı hava poyraza döndü... Ömer Şişmanoğlu'nun Necip'in bileğine basmasıyla oluşan penaltıyla açılan gol kapısı, 5 maç sonra kadroya giren Vida'nın günlerce konuşulacak topuk golüyle harmanlanıyor ve maçı 4-0 la geçiyorduk. Sezon başından beri ha gitti ha gidecek denen Sergen Yalçın ilk hoca kıyımına başlıyor ve bu maçla Hüseyin Çimşir, Erzurum'a veda ediyordu. Başkent'e Beşiktaş Jimnastik Kulübü olarak Ankaragücü ile maç yapmaya gittik 14. haftada. Zorlandığımız dakikalarda Vida'nın kafasından gelen golü şeref kürsüsüne çıkarmalıyız bu maçta ama esas akıllarda kalacak olay, Larin'in kafasından ağlara giden topu "Havada faul çaldım" diyerek kahkaha tufanı yaratan Halis Özkahya'nın düdüğüydü.

VE TELEFONDA HAKAN VAR

3 günde bir maçlarının ilkindeydik. Ve Rıza hocanın Sivas'ıyla Şeref Bey'de oynayacaktık. Muz kabuğu, balıksırtı, ne derseniz deyin ortama. Üstüne Josef sakatlanmış, Abou'nun da annesi vefat etmişti... En iyi 2 adamdan yoksun çıkmıştık sahaya. Gizli bahçe Ghezzal'ın, Güven Yalçın'a attırdığı bir gol var 18. dakikada, hatırlarsanız... Hatta top ağlara gittikten sonra 3 dakika incelemeye tabi tutulmuştu. Aradılar, didik didik ettiler. Mesele Ghezzal'ın ortayı yapmadan önce Rosier'in topu taç çizgisinin dışından mı yoksa içinden mi çevirdiği sorgulandı. İşin içinden çıkamayıp golü verdiler! Devre bittiğinde oyuncular soyunma odasına giderken Sivas kaptanı Hakan nereden bulmuşsa, elindeki telefondan topun taca çıktığını iddia ediyor "Gösteriş" yaptığı telefonu da hakeme, hakem de onu dışarı fırlatıyordu. Koridorda 10 kişi kalan Sivas, 2. yarıda 2 gol daha yiyor, maçı 3-0 kaybediyordu ama Hakan'ın üstünden 30 dakika geçmesine rağmen yaptığı hırsa anlam veremiyorduk. Rosier'in taç çizgisi polemiği bütün hafta sürüyor, Renkli medya ne yapacağını şaşırıyor, Sokaklara muhabir salıyor, topun taca çıkıp çıkmadığı algoritmalar halinde servis ediliyordu piyasaya.

SEN NE KARIŞIYORSUN PENALTIYA!

Hal böyleyken ben de o haftaki yazımı Dont "taç" mi diye yazıp, bacak bacak üstüne atıyordum. Ohhhhh! Kıskananlar çatlasındı. İnceden neşeli günler başlamıştı. 7 günde 9 puan yapmıştık. Keyifler gıcırdı... Ghezzal sakat, Aboubakar memleketinde bir fotoğraf çerçevesindeydi. Son zamanlarda çıkış yakalamış ve can derdinde olan Kayseri'ye gidiyorduk bu sefer. Kilometre taşlarını N'Koudou ve Larin'le geçmeyi planlamıştık. Ve ilk dakikalarda Mensah penaltı kaçırmıştı. Bu kaçan penaltı, hem Mensah'ı hem takımı oyundan düşürüyor, orta saha kör dövüşünü andırıyor, bu da Kayseri'ye yarıyordu. Fırat Aydınus bir penaltı daha çalmıştı Beşiktaş'a taa 88'de... Penaltı VAR'dan gelmiş, N'Koudou penaltıyı gole çevirmişti. VAR'daki Cüneyt Çakır'a maç yorumcusu Rıdvan Dilmen, "Sen ne karışıyorsun" diyerek mizaha yeni bir soluk getirmişti.

BİR KRİZ DAHA PATLAK VERİYOR

Ben de bu mizah dolu günlerin keyfini çıkararak yazı başlığını gazetemde "Lideeeeeeer burayaaaaa, lideeeeer burayaaa" diye vermiştim. 17. haftada Rize'yi 6-0 la geçerken bütün takım annesinin cenazesinden gelip maça çıkan Aboubakar'a gol attırmak için yarış ediyordu adeta. Ama öyledir! Zorlarsan olmaz... Olmadı da... Lakin bundan daha önemli detay Vida'nın takıma döndükten sonra, takımın 5 maçtır gol yememiş olmasıydı. Bu konunun önümüzdeki sene kadro planlamasında mutlaka dikkate alınması gerektiğine inanıyorum! Ve ligin sürpriz takımı Hatay maçı gelip çatmıştı... O aralar Boupendza milletin dilinde... Hocası cevval... Bizde de Dorukhan krizi patlıyor bu sefer, yaptığı röportaj sert eleştirilere neden oluyor. Sözleşme yenilenmiyor ve krizi kapının önüne getiriyordu. E! Bilmiyor musunuz kriz bizim soyadımız! Esame listesi okunduğunda orta saha yine çok eleştiriliyordu. Necip, Josef, Atiba. Benim de anlamadığım bu. Ljajic, Oğuzhan ve Mensah'tan istediği performansı alamıyorsa Sergen Hoca niye oynatsın? Bu arkadaşlar çıktığı zaman eksik oynuyoruz zaten... Bütün herkes televizyon başında bu arkadaşlara çemkirmiyor mu? Eee? Ne o öyle adamın her çıkardığı kadroya bıdı bıdı... Neyse Abou hocasından kıskanmış olacak ki şapkadan tavşan, ayağından da bazuka çıkartıyordu. Akabinde tuhaf goller yiyorduk peş peşe. Allah'tan "Arka direk Larin" vardı da arka direğin dibinde o çıkıyordu piyasaya. İlk yarı 2-2 biterken maçın sonucu da değişmiyor ve bu anlaşılabilir puan kaybına rağmen Galatasaray derbisine lider çıkıyorduk. 19. haftadaki bu maça Cüneyt Çakır'ı vermişlerdi. Ve acayip kar yağıyordu. İlk yarısı 0-0 biten maçın 60.dakikasında Diagne, Montero'ya "Bruce Lee"vari bir tekme savuruyor, Cüneyt Çakır da burası ring değil, futbol sahası deyip, arkadaşı saha dışına atıyordu. Tabii fırsat bu fırsat yükleniyorduk. Soldan Rıdvan'ın kestiği ince top, Josef'in ayağına geldiğinde kalınlaşıyor, gideceği yeri bilerekten Galatasaray ağlarıyla örtüşüyordu. 1-0 dan sonra Ersin bayağı top çıkardı. N'Koudou 2'ledi ama esas golü son dakikada Ersin, Emre Akbaba'nın ayağından topu kurtararak atıyordu. O gün 2-0 biten maç belki de şampiyonluğun ilk sinyallerini veriyordu. 20. haftaya Coşkun Sabah'tan "Anılar" şarkısını dinleyerek gidiyorduk! Zira, Karagümrük'ün stat sorunu olduğundan maçı Olimpiyat'ta gündüz saatlerinde oynayacaktık... Zemin çok güzeldi ve Mensah'ın öne çıktığı ender oynadığı maçlardan biriydi. Atıyordu, attırıyordu. Ama esas mevzu Ljajic'in gol atmasıydı ki VAR'dan dönüp sayılmamasına rağmen havaya girsin diye omuzlara alıyorduk Ljajic'i yazılarımızda. Bu 4-1'lik Karagümrük galibiyetiyle beraber Başakşehir, Kasımpaşa, Fenerbahce ve Galatasaray'ı da kervana katarak bütün İstanbul takımlarını yenmiş bulunuyorduk. Bu büyük bir sükseydi ve hak ediyorduk. Ve 21. hafta durup dururken 21 takımlı ligi pandemi döneminde psikolojik sorun haline getiren federasyonun ilk yarı çıktısıydı aynı zamanda. Göztepe sert oyununa, sert bir golle ıslık çalarak eşlik etmişti. 0-1'lik ilk yarıda geçen hafta şov yapan Mensah dökülüyor, Yerini 2. yarıda Ljajic'e bırakıyordu. O Ljajic, geçen hafta atıp da sayılmayan golünün acısını oyuna girer girmez çıkartıyor ve skoru eşitliyordu.

SUYA BATMAZ YERE YATMAZ DURUŞ

Sonra Gökhan Töre ilk imzasını atıyordu Beşiktaş'a. Öyle bir orta yapıyordu ki Aboubakar'a tam ağzının içine desem yeridir. 2-1'le geçiyorduk Göztepe'yi. Sergen Yalçın'ın Ersin ve Utku'ya yapılan eleştirilere "Kale en son düşünmemiz gereken konu" diyerek arka çıkmasını, Sergen Hoca için her mağlubiyetten sonra "Bu maç bırakır gider" yorumlarını ve beklentilerini, Ljajic, Mensah ve Oğuzhan'ın bir var, çokça yok oluşlarını, Abou'nun yedeğinin olmayışını, Ghezzal'ın gizli bahçe görüntüsünü, Larin'in arka direk sorunsalını! Atiba'nın yaşlanmayan delikanlılığını, takımdaki yüzde 30'luk orana sahip Josef'i, Rosier'in suya batmaz, yere yatmaz duruşunu ve Rıdvan kardeşimizin pırıl pırıl geleceğini, devre arası ortaya karışık yorumlama değerlendirmesi olarak serpiştirebiliriz. Welinton, N'Sakala ve Montero'ya yorum yapmadığımın farkındasınız herhalde.

YARIN: Puanlar eşitlendi, lig yeniden başladı

Alen Markaryan'dan Beşiktaş'ın 16. şampiyonluğunun öyküsü (1): Öykü değil destan bu...

Alen Markaryan'dan Beşiktaş'ın 16. şampiyonluğunun öyküsü (2): Korona kuşatmasında cendereden çıkış planları

Alen Markaryan'dan Beşiktaş'ın 16. şampiyonluğunun öyküsü (4): Puanlar eşitlendi, lig yeniden başladı

Alen Markaryan'dan Beşiktaş'ın 16. şampiyonluğunun öyküsü (5): 2 dakika geçse deniz görünecek

Alen Markaryan'dan Beşiktaş'ın 16. şampiyonluğunun öyküsü (6): Yine sahnede dertlerimi zincir yaptım!

Alen Markaryan'dan Beşiktaş'ın 16. şampiyonluğunun öyküsü (7): Ve içimizi titreten o ses: Beşiktaş'ım sen çok yaşa!..