TM Dijital Haber Merkezi
Kenan Evren komutasındaki Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) 12 Eylül 1980’de Süleyman Demirel’in başbakan olduğu hükûmeti görevden alarak Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni lağvetmesinin ardından başlayan süreç, 1990’lı yılların karanlık zeminini hazırladı.
Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Ulusal Güvenlik Konseyi’nde Merkezi İstihbarat Teşkilatı (CIA) Temsilcisi Paul Henze’nin dönemin ABD Başkanı Jimmy Carter’a “Our boys did it!” (Bizim çocuklar başardı!) sözleriyle aktardığı darbenin sonrasında yaşanan sosyal ve siyasi süreç 1990’lı yıllara giden yolu hazırlarken, ülkede oluşan otorite boşluğu ve adalet eksikliği ise birçok faili meçhul cinayetin yaşanmasıyla sonuçlandı.
Suikastlar, koalisyonlar, ekonomik kriz
Takvimler 7 Mart 1990’ı gösterdiğinde İstanbul Suadiye’deki evinden çıktığı sırada uğradığı silahlı saldırıda hayatını kaybeden gazeteci Çetin Emeç, tarihinin en karanlık dönemine adım atmakta olan Türkiye’nin suikasta kurban verdiği ilk faili meçhullerden biri oldu.
Bir dizi suikastla başlayan bu dönem, bir türlü istikrarın yakalanamadığı koalisyonlar sürecine de hızlı başladı. 1990’lı yılların ilk koalisyon hükûmeti, 21 Kasım 1991’de Başbakanlığı Süleyman Demirel’in, Başbakan Yardımcılığı ve Devlet Bakanlığı görevini ise Erdal İnönü’nün üstlendiği DYP-SHP iş birliği oldu. Söz konusu koalisyon bir buçuk yıl kadar dayanabildi.
Siyasi ve adli otorite boşluğu günbegün derinleşen 1990 Türkiye’sinin henüz ilk koalisyonu yıkılmadan yalnızca birkaç ay önce, araştırmacı, gazeteci ve yazar Uğur Mumcu, 24 Ocak 1993 tarihinde Ankara’da Karlı Sokak’taki evinin önünde arabasına konulan C-4 tipi plastik bombanın patlaması sonucu yaşamını yitirdi. Suikastı birçok örgüt üstlenirken, sır perdesi aralanamadı.
Bugün Suriye’nin kuzeyinde terör örgütü PKK/YPG ile bir terör koridoru oluşturmak isteyen ABD’nin 1990’lı yıllarda aynı operasyonu Irak’ın kuzeyinde oluşturma çabasına şiddetle karşı çıkan Orgeneral Eşref Bitlis, takvimler 17 Şubat 1993’ü gösterdiğinde, sabotaj olduğuna kesin gözüyle bakılan bir uçak kazasıyla şehit oldu.
18 Haziran 1988’de kürsüde konuşma yaptığı esnada Kartal Demirağ isimli saldırgan tarafından silahlı saldırıya uğrayarak elinden yaralanan ve Mustafa Kemal Atatürk’ten sonra görevi başında vefat eden ikinci cumhurbaşkanı olan Turgut Özal’ın 17 Nisan 1993’teki ölümü üzerindeki sır perdesi de hâlen aralanabilmiş değil.
16 Mayıs 1993’te iste Süleyman Demirel’in cumhurbaşkanı seçilmesini müteakip son bulan DYP-SHP koalisyonu, yeni hükûmet kuruluncaya dek Erdal İnönü başbakanlığından sürdü. 25 Haziran 1993’te yeniden tesis edilen DYP-SHP koalisyonu, SHP’nin 5 Ekim 1995’te CHP ile birleşmesiyle sona erdi. Yeni kurulan DYP-CHP koalisyonu ise 6 Mart 1996’ya kadar devam etti.
Yalnızca 2002 seçimleri sonrası istikrarlı döneme ya da Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi’ne tanık olan nesiller tarafından anlamlandırılamayan bu karanlık dönemin her yeni kurulan koalisyonu daha zayıf bir hâl almaya başladı.
6 Mart 1996’da kurulan ANAP-DYP koalisyonu, üç aydan biraz daha fazla bir süre dayanabildi, ki bu süreç yalnızca güven oylamaları ve gensorulara sahne olarak 28 Haziran 1996’da sona erdi. Hükûmeti kurma görevini devralan, fakat güvenoyu almak için Mecliste yeterli çoğunluğa sahip olmayan Refah Partisi’nin DYP ile kurduğu koalisyon 28 Haziran 1996’dan 30 Haziran 1997’ye dek sürdü.
Günbegün daha zifiri bir karanlığa gömülen 1990 Türkiye’si, 3 Kasım 2016’da mafya-siyaset-devlet ilişkilerinin ortaya döküldüğü Susurluk kazasına tanık oldu. Konuyla ilgili raporlar hazırlandı, soruşturmalar yapıldı, protestolar düzenlendi; fakat olayın arka planı hâlen tüm netliğiyle ortaya koyulabilmiş değil.
28 Şubat 1997’ye gelindiğinde olağanüstü toplanan Milli Güvenlik Kurulu toplantısı sonucu açıklanan kararlarla başlayan “28 Şubat Süreci”, Türkiye’nin siyasi tarihine geçen kararlar ve uygulamalarla post-modern bir darbeye sahne oldu.
Siyasi çalkantıların yanı sıra yolsuzluk iddialarının da gündemden düşmediği bu dönemde 30 Haziran 1997’de tesis edilmeyen çalışılan ANAP-DSP-DTP azınlık koalisyonu ise ihalelerde yolsuzluk yapıldığı konusunun Meclise taşınmasının ardından güvenoyu alamayarak 11 Ocak 1999 tarihinde yıkıldı.
18 Nisan 1999 genel seçimlerinden birinci parti olarak çıkan DSP’nin tek başına hükûmet kuracak çoğunluğa sahip olamamasının ardından MHP ve ANAP’la birlikte kurduğu koalisyon, Türkiye’nin “Kara Çarşamba” olarak bilinen 2001 ekonomik krizi ile sona erdi.
Dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ile Başbakanı Bülent Ecevit arasında Milli Güvenlik Kurulu’nda yaşanan siyasi kriz, ülkeyi saran bir ekonomik krize dönüştü. Ecevit’in “Devlet yönetiminde kriz var.” sözüyle birlikte panikleyen malî piyasalar, 21 Şubat 1999’a gelindiğinde para piyasalarının gecelik faizinin yüzde 6200’e kadar çıkmasıyla sonuçlandı. Yüzde 40 civarında değer kaybeden Türk lirası, devlet borcunun 29 katrilyon TL artmasına sebep oldu.
Siyasi çekişmeleri ile ekonominin dibe vurduğu 1990 Türkiye’sinde suikastlar da birkaç isimle sonlanmadı. Gazeteci ve akademisyen Ahmet Taner Kışlalı, 21 Ekim 1999 sabahı Ankara Çayyolu’ndaki evinden çıkıp arabasının kapısını açtığı esnada büyük bir patlama meydana geldi. İkamet ettiği sitenin bekçisi tarafından hastaneye götürülen Kışlalı, kaldırıldığı hastanede hayatını kaybetti.
Dönemin Diyarbakır İl Emniyet Müdürlüğü görevini yürüten Gaffar Okkan ise, takvimler 24 Ocak 2001’i gösterdiğinde makamından Diyarbakır Valilik Binası’na seyir halindeyken kimliği belirsiz kişilerce pusuya düşürülerek şehit edilmiştir.
Karanlık Türkiye’nin faili meçhulleri arasında yer alan Okkan’ın yanı sıra beş polisimizin şehit olduğu, dört polisimizin ise yaralandığı olay hâlen çözülebilmiş değil.
Ekonomik krizler, siyasi hesaplar, koalisyonlar, suikastlar ve faili meçhullerle boğuşan Türkiye’nin istikrara adım atmaya henüz başladığı dönemde ise, takvimler 18 Aralık 2002’yi gösterdiğinde, Ankara’daki evinin önünde uğradığı silahlı saldırı sonucu hayatını kaybeden Doç. Dr. Necip Hablemitoğlu’nun ölüm emrinin, 2018 yılında ortaya çıkan bilgilere göre, Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) elebaşı Gülen’in kuzeni Kazım Avcı tarafından verilen talimatla gerçekleştirildiği belirtildi.
Sosyal patlama: Yenilik arayışındaki halk, “istikrar” dedi
Türkiye tarihinin en karanlık on yılını yaşayan Türk halkı, 2002 yılında yapılan genel seçimlerde ezber bozarak, önceki dönemde Mecliste bulunan tüm siyasi partileri baraj altında bırakarak, Recep Tayyip Erdoğan ve arkadaşları tarafından kurulan Adalet ve Kalkınma Partisi’ne (AK Parti) tek başına hükûmet kuracak çoğunluğu verdi.
Yapılan araştırmalarda seçmenlerin yüzde 54’ünün daha önceki seçimlerde oy verdiği partiyi değiştirdiği ortaya çıkarken, bir enkaz devralan AK Parti, omuzlarındaki sorumluluğun bilinciyle önce koalisyon hükûmetinin IMF’ye teslim ettiği vatandaşın kemerini geri aldı, ardından sürdürdüğü istikrarın bir daha 1990’lara dönmemesi ve yarınların Türkiye’sinde koalisyon tartışmaları yaşanmaması için Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi’ni tesis etti.