Türkiye siyaset tarihinin en karmaşık dönemlerinden birini yaşıyor. 7 Haziran'da ortaya çıkan tablonun hiçbir partiye tek başına iktidar imkanı vermemesi, ardından partiler arasında yapılan koalisyon görüşmelerinin sonuçsuz kalması, seçimlerin yenilenmesi kararını getirdi. Seçim kararının alınmasından sonra kurulan geçici seçim hükümeti, hem siyaset tarihimizde ilk olması, hem de teşkili bakımından bir çok tartışmayı da beraberinde getirdi. Fakat kuşkusuz ki seçim hükümetinin teşkili hususunda en büyük sürpriz, MHP milletvekili Yıldırım Tuğrul Türkeş'in bakanlık teklifini kabul ederek Başbakan Yardımcılığı görevini üstlenmesi oldu. MHP üst yönetimince partisinden ihraç edilen Tuğrul Türkeş artık AK Parti milletvekili adayı. Yeni Şafak'tan Nil Gülsüm sorularını aldığı kararla Türkiye siyaset dengelerini alt üst eden Başbakan Yardımcısı Tuğrul Türkeş'e yöneltti.
Türkiye 1 Kasım'da tekrar seçimlere gidiyor. Sürecin başını soralım; Seçmen 7 Haziran'da nasıl bir tablo ortaya koydu?
Seçmenin kararına, bizim lehimize olmasa bile her zaman saygı duymamız gerek. 7 Haziran'da seçmen, 13 yıllık tek başına iktidarın ardından AK Parti'ye sınırlı sorumlu bir hükümet yetkisi verme eğilimi gösterdi. Meclis'te 3 ana siyasi parti vardı. Bunun haricinde, ideolojik olarak PKK ve uzantısı olan yapıyla müşterekliği olmayan bir kesimin de dahil olduğu kitleler AK Parti karşıtlığında ittifak ederek bir dördüncü partiye oy verdi. Bu partinin aldığı yüzde 13'lük oy, terör örgütünün tabanı olarak görülemez. Türkiye'de, terör örgütünden ayrışsa bile, etnik temelli ayrılıkçı bir partiyi destekleyenlerin oranı yüzde 6-7'yi geçmez.
Geri kalan oy nereden geldi peki?
HDP'ye verilen ilave yüzde 6-7 oyun sebebi, CHP ve MHP'nin AK Parti'ye yönelik muhalefetini etkili bulmayan kesimlerden geldi. Mesela CHP'nin eski bir genel başkan yardımcısı, 'Ben ve bütün ailem HDP'ye oy verdik' dedi. Bunu diyen kişinin CHP'de değil, HDP'de siyaset yapması gerekir.
CHP SEÇİMLERDEN SONRA ADETA İPE UN SERDİ
Seçim sonuçları bir koalisyonu işaret etmesine rağmen neden koalisyon kurulamadı?
İdeolojik olarak HDP ile ortak noktası olmadığı halde AK Parti karşıtlığından ötürü bu partiye oy verenler bile bir AK Parti-HDP koalisyonunu istemiyorlardı. Onlar, AK Parti'yi kendilerince terbiye etmek ve bir takım politikalarından geri adım attırmak için AK Parti'nin içinde yer alacağı bir koalisyondan yanaydılar. Seçimden hemen sonra MHP'nin Sayın Genel Başkanı, AK Parti-CHP koalisyonunu, olmazsa da seçimin yenilenmesini işaret etti. CHP ise, AK Parti ile koalisyon kurmamak için ipe un serdi; içerikten çok dükkanın adının ne olacağı ile ilgilendi. Bu şartlar altında seçimin yenilenmesi durumu ortaya çıktı.
SEÇİME NE GEREK VARDI
Geçtiğimiz günlerde Sayın Bahçeli seçimden sonra AK Parti ile koalisyona girebileceklerini söyledi. Bu sözleri nasıl değerlendirirsiniz?
Son zamanlarda MHP tabanında bu koalisyonun kurulamamasının şikayeti ve rahatsızlığı var. Bu da tabanda bir kayma ihtimalini ortaya çıkarıyor. Sayın Bahçeli de bu kaymayı engellemek için bu beyanda bulunuyor. Fakat ben kanaatlerinin değiştiğini sanmıyorum. Bir an için kanaatlerinin değiştiğini varsayarsak, o zaman ne diye seçime gidiyoruz? Madem Sayın Bahçeli ve MHP üst yönetimi AK Parti ile koalisyona gidecekti, bu seçime ne gerek vardı?
TÜRKEŞ HAYATTA OLSA KOALİSYON KURULURDU
Rahmetli Alparslan Türkeş hayatta olsaydı ortaya çıkan tablo karşısında nasıl bir tavır takınırdı?
Benim rahmetli babam ile ilişkim baba-oğul ilişkisinin de ötesinde bir usta-çırak ilişkisiydi. Rahmetli Türkeş hayatta olsaydı ve siyasi tablo bu şekilde olsaydı, seçim akşamı Sayın Davutoğlu'nu arayıp tebrik eder ve ona 'Yavrum, yarın olmasa bile ondan sonra bir araya gelelim ve durumu konuşalım' derdi. Bunu rahmetli Türkeş ile yaşamış herkes bilir. Ben varsayımlara pek prim vermem, ama tabloyu ortaya koymak için söylüyorum; Eğer rahmetli Türkeş hayatta olsaydı, bir AK Parti-MHP koalisyonunun kurulması 10 Haziranı geçmezdi.
MHP'Lİ YÖNETİCİLERİN OYUNUNU BOZDUM
Siz de bu yaklaşım doğrultusunda mı seçim hükümetine girdiniz?
Seçim bitmiş ve yeni bir koalisyon da kurulamamış. Bu şartlar altında anayasa, geçici bir seçim hükümetinin kurulmasını şart koşuyor. Yani, bir önceki hükümet anayasal olarak yerini meşru bir seçim hükümetine bırakmak zorunda. Bu seçim hükümetinin meşruiyeti de bütün partilerden temsilcilerin yer almasından kaynaklanıyor. Diğer partilerin sayın yöneticileri, AK Parti'yi zora sokmak için bu seçim hükümetinin meşruiyetini riske ettiler. Ben bunu görerek; anayasal, yasal ve meşru bu seçim hükümetine girdim. Bunun üzerine MHP'nin saygıdeğer yöneticileri de oyunları bozulduğu için yasal olmayan yollardan beni partimden ihraç ettiler.
PARTİNİN SORUNU TEPEDEKİ 50 İSİM
MHP'den bu kararınıza karşı yönetim kademesinde aşırı bir tepki oldu. Genel olarak durum nasıldı peki?
Tabandan, teşkilatlardan ve babamın döneminde siyaset yapmış partililerden büyük destek gördüm. Hemen hepsi, 'Helal olsun, Rahmetli yaşasaydı, o da böyle yapardı' dediler. MHP'nin sorunu, en fazla 50-100 kişilik tepe yöneticilerinin tavrıdır. İktidarı hedeflemeyen, kendi makamları için yaşayan insanlar, o camiaya zarar veriyor.
Bahçeli 5.parti işinin neresinde?
AK Parti'den beşinci partinin çıkacağı iddiaları dillendirildi. Yorumunuz ne olur?
Bunu AK Parti bilmiyor. Sayın Kılıçdaroğlu da bilgi sahibi değil. HDP'nin zaten dünyadan haberi yok; fakat böyle bir parti kuruluşundan sadece Sayın Bahçeli'nin haberi var. Aslında bunu Bahçeli'ye sormak, 'Bunu sadece siz dillendirdiğinize göre, bu partiyi siz mi kurduruyorsunuz veya bu işin neresindesiniz' demek lazım.
AK PARTİ İLE MHP AYNI TABAN ÜZERİNDE
Halihazırda AK Parti milletvekili adayısınız. AK Parti tabanının size yaklaşımı nasıl?
Öncelikle AK Parti tabanı bana yabancı olan bir taban değil. Anadolu'ya gittiğimizde farklı bir insan ile karşılaşmıyorum. AK Parti ve MHP, aynı taban üzerinde duruyor. Yine, AK Parti'nin nispeten yeni bir parti olması sebebiyle çeşitli kademelerde Ülkü Ocaklarından yetişen veya MHP'de çalışmış bir çok arkadaşımız var. Bu arkadaşlarımız bizi büyük bir heyecanla ve sevgiyle karşıladılar. AK Parti'de şu ana kadar hiç asık surat görmedim desem yeridir.
Cumhurbaşkanı'na köşende dur denmez
Cumhurbaşkanı Erdoğan üzerinden kampanya yürütülmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın başlattığı bir millîlik-yerlilik tartışması var. Sizin bu kavramlara yüklediğiniz anlam nedir?
Türkiye, 780 bin kilometre karede 80 milyon insanın yaşadığı bir ülke. Yine Türkiye'nin, terör örgütlerinin cirit attığı Irak ve Suriye gibi riskli bölgelerle 1350 kilometrelik sınırı var. Millîlik evvela, ülkenin hudutları korunarak 80 milyon insanın güven içinde, her türlü saldırıdan emin bir biçimde yaşamasını temin etmektir. Millîlik, ülke çocuklarının ve gençlerinin ayrımsız olarak eğitim almasını sağlamaktır. Millîlik, sağlık hizmetlerinden herkesin faydalanması; esnafın ve iş adamının ticaretini yapması; savunma sanayisinin ve ekonominin ileri gitmesidir. Örnekleri çoğaltabiliriz. Millîlik üç hamasî şiirle olmaz. Siyaset öncelikle, yaşayan insanın huzur ve refahıdır. Tarihi, medeniyetimizi elbette bileceğiz. Ama yaşayanlar önceliklidir. Millî bakış budur. Sayın Cumhurbaşkanının sözlerini ben böyle anlıyorum.
KAOS ÇIKSIN İSTİYORLAR
Ankara saldırısı ile ilgili değerlendirmeniz ne olur?
Milletimiz, tek başına iktidarın olmamasının maliyetini gördü, görüyor. 7 Haziran'ın ardından bir otorite boşluğu oluştuğu fikrine kapılan çevreler ve odaklar harekete geçti. Ankara Garı'ndaki bombalamayı o saldırıyı gerçekleştiren teröristlere bağlayıp bırakamayız. Bu saldırıların arkasında bir akıl olduğunu görmemiz lazım. Ankara Garı'nda hem insanlarımız, hem de siyasi istikrarımız bombalanmıştır. Bu saldırıların amacı ne? İstedikleri kaostan başka bir şey değil.
Koalisyona mecbur etmeyin
Hummalı bir seçim çalışması içindesiniz ve siyasi tabirle sahadasınız. 1 Kasım seçimine sayılı günler kala AK Parti 7 Haziran'dan farklı olarak ne söylüyor?
Vatandaş AK Partiye, 'Bugüne kadar çeşitli icraatlar gerçekleştirdin. Allah razı olsun. Bunlar cepte. Peki bundan sonra bana ne vaat ediyorsun' diyor. AK Parti 1 Kasım'a dönük olarak toplumun taleplerine dair vaatlerini ortaya koyuyor. Muhalefet partilerinin, asgari ücretliye, emekliye ve toplumsal kesimlere yönelik vaatleri, iktidara gelemeyeceklerini bildikleri için açık artırmaya döndü. AK Parti'nin vatandaşa sunduğu ise, ayağı yere basan ve aynı zamanda talepleri yerine getirmeyi amaçlayan nitelikte.
1 Kasım'a kısa bir süre kaldı. Seçmene son mesajınız nedir?
7 Haziran'da ortaya çıkan tabloyu görüyoruz. 1 Kasım'dan sonra yeni bir seçim artık olmaz. Bu şartlarda seçmenden ricamız, anlaşmaya, uzlaşmaya yanaşmayan bu partilerle AK Parti'yi bir koalisyona mecbur etmemeleridir. AK Parti'ye bir dört yıl daha tek başına iktidar şansı verilmesinin Türkiye'ye ve insanımıza fayda getireceğine inanıyoruz.