Terörü destekleyen açıklamalar ifade özgürlüğü değildir

AYM’nin sözde “Barış Bildirisi” kararına katılmayan üyelerin karşı oy gerekçesinde “Terörle mücadele eden devleti halka karşı kıyım, katliam, sürgünle suçlamak terör propagandasıdır'' denildi.

OSMAN NURİ CERİT

Sözde “Barış Bildirisi” davasında “terör propagandası” suçundan mahkumiyet alan akademisyenlerin lehine karar veren ve devlete yönelik ağır suçlamaları “ifade özgürlüğü” olarak değerlendiren AYM’ye tepkiler büyüyor. 40 sayfalık gerekçeli kararda, çoğunluğun görüşüne katılmayan ve sözde Barış Bildirisi’ne imza atan akademisyenlerin “terör propagandası suçu işlediğini” dile getiren AYM üyelerinin karşı oy yazısı da yer aldı. AYM Üyeleri Serdar Özgüldür, Burhan Üstün, Muammer Topal ve Rıdvan Güleç imzalı karşı oy yazısında adeta hukuk dersi verdi: 

DOĞRUDAN VEYA DOLAYLI DESTEK: Söz konusu bildiri, kamu düzeninin korunması yönelik önlemler kapsamında terörle mücadele operasyonlarının sürdüğü ve çok sayıda güvenlik görevlisinin şehit düştüğü zaman ve koşullarda imzalanmıştır. Başvurucu akademisyenler hakkındaki mahkumiyet kararı da, bildirideki ifadelerin doğrudan veya dolaylı yollardan terör suçunun işlenmesini teşvik edeceği gerekçesiyle kanunilik şartı çerçevesinde verilmiştir. Terörizmin Önlenmesi Sözleşmesi de, terör suçlarına doğrudan veya dolaylı teşvik oluşturacak mesajlara yönelik sınırlama getirmiştir. 

TERÖR PROPAGANDASI SUÇU: Bildiride yer alan “Türkiye Cumhuriyeti Devleti, bölge halkını fiilen açlığa ve susuzluğa mahkum etmektedir. Yerleşim bölgelerine savaşta kullanılacak ağır silahlarla saldırmaktadır. Bu kasıtlı bir plan ve kıyımdır. Tüm bölge halkına karşı gerçekleştirilen katliam ve bilinçli sürgün politikasından derhal vazgeçilmelidir” şeklindeki ifadelerin mahkemelerce terör propagandası olarak değerlendirilmesi, demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun ve zorunludur. 

DEVLETİN BÖLÜNMEZLİĞİ İLKESİ: Terörü doğrudan veya dolaylı destekleyen açıklamalar, Anayasa’nın 26’ncı maddesinde yer alan ifade özgürlüğü korumasında değildir. Üniversiteler ve akademisyenler serbestçe her türlü bilimsel araştırma ve yayında bulunabilirler. Akademisyenler için “milletin ve ülkenin bütünlüğü ve bölünmezliği” aleyhinde “bilimsel araştırma ve yayında” bulunma yasağı öngören anayasa düzenlemesinin, aynı konuda “ifade hürriyeti” serbestliği tanıdığı söylenemez.

SADAKAT İLKESİYLE BAĞDAŞMIYOR: Bildiride yer alan ve devlete sadakat ilkesiyle bağdaşmayan devlete yönelik ağır isnatlar “ifade özgürlüğü” olarak tanımlanamaz. AİHM de, devlete sadakatin ihlali durumunda ifade özgürlüğüne yönelik müdahaleleri gerekli ve orantılı bulmuştur.