1
AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.
Çelik'in açıklamalarından satır başları:
"Cumhurbaşkanımız dünyada en açık konuşan liderdir. Ne söyleyecekse açıkça söyleyen bir liderdir. Eğer cumhurbaşkanımız o gün yaptığı konuşmada MHP'yi ya da Bahçeli'yi konuşacak olsaydı doğrudan onların ismini zikrederdi. Bu af tartışmaları başladığından beri, AK Parti'ye BİMER'e hükümetle ilgili birimlere çok yoğun şekilde talep gelmektedir. Bunlardan bir tanesi de uyuşturucu satıcılarıyla ilgili taleptir. Cumhurbaşkanımızın bahsettiği de odur.
"CUMHURBAŞKANIMIZ BURADA MHP'YE BİR ŞEY SÖYLEYECEKSE, AÇIKÇA MHP'Yİ ZİKREDEREK SÖYLEYEBİLİR"
Burada topluma bir mesaj vardır. Cumhurbaşkanımız burada MHP'ye bir şey söyleyecekse, açıkça MHP'yi zikrederek söyleyebilir. Bunu son derece anlamsız bulduğumuzu ve yanlış bir değerlendirme olduğunu söylemek istiyorum. Bahçeli'nin açıklamasında Cumhurbaşkanımız hakkında kullandığı ifadelerin son derece yanlış olduğunu söylemek isterim.
"CUMHUR İTTİFAKI KIYMETLİ BİR İTTİFAKTIR"
Tabiki AK Parti camiası ve bütün milletimiz bu ifadeleri reddedecektir. Sayın Bahçeli'nin Cumhurbaşkanımıza karşı kullandığı ifadeler siyasi nezaket ve yüklenen sorumluluğa uygun olmamıştır. Cumhur İttifakı kıymetli bir ittifaktır. Bu çerçevede de bakıldığında bu siyasi nezaketin gösterilmesi bizim için önemlidir. Cumhurbaşkanımıza gösterilen saygı bizim kırmızı çizgimizdir.
"BAHÇELİ İLE CUMHURBAŞKANIMIZ ARASINDA İLETİŞİM KANALI HER ZAMAN AÇIKTIR"
Bu ifadelerin hepsi çok yanlış ifadeler olmuştur. Cumhur İttifakı'nın ruhuna ve gerektirdiği siyasi nezakete uymamıştır. Sayın Bahçeli ve cumhurbaşkanımız arasındaki iletişim kanalı her zaman açıktır. Esas olan siyasi nezaketi koruyarak milletin beklediği büyük işlere odaklanmaktır.
Af konusunda kendi çalışmalarımızı sürdürüyoruz. İlgili başkanlığımızda çalışma tamamlanmak üzere. Zaten son noktayı koyduğumuz zaman Cumhurbaşkanımız açıklar.
"ŞAHISLARA KARŞI İŞLENEN SUÇLARA KARŞI AFFETME YETKİSİ BİZDE DEĞİLDİR"
Özellikle uyuşturucu satıcılarıyla ilgili olarak, birer kurban olduğu yönünde bir yaklaşım bize iletiliyor. Cumhurbaşkanımız da buna yanıt vermiştir.
Bu ittifak meselesinde hep şunu söyledik, iki ayrı partiyiz. Her konuda anlaşıyor olsak, iki ayrı parti olmayız. Her iki partinin de yıllar içerisinde kurumsallaşmış kimliği var. Her tartışmada anlaşacağız diye bir şey yok. Buradaki mesele şudur, AK Parti'nin siyasi kimliği bellidir. Şahıslara karşı işlenen suçlara karşı affetme yetkisi bizde değildir. Yaklaşımımız budur. Herhangi bir toplumsal talebe dayanarak diğerlerini dışlayamayız.
Bahsettiğiniz yerel seçimlerle ilgili olarak, AK Parti her yerde aday çıkarılacaktır. Bu çerçevede bir formüle varılacak veya varılmayacak arkadaşlarımız görüşmeleri gerçekleştiriyorlar. Siyasi kimlikler korunurken, çeşitli konularda anlaşmazlık olursa bu ittifakın yıkıldığı anlamına gelmez.
DANIŞTAY'IN 'ÖĞRENCİ ANDI' KARARINA TEPKİ
Uğraştığımız çeşitli meselelerden birisi de Danıştay'da hukuki denetim yerine yerindelik denetimi yapılması yönündeki yanlış uygulamaydı. Türkiye bir hukuk devletidir. Yargı yetkisi yerindelik denetimi yönünde kullanılamaz. Yargı kararlarına saygı duyuyoruz. Peki anayasa ile açık şekilde çelişen bu kararı eleştirmeyecek miyiz? Türkiye'yi tüketen bu gelenek bu kararla hortlamaya çalıştığı zaman tepki vermeyecek miyiz?
"DANIŞTAY BU KARARIYLA KENDİSİNİ YÜRÜTMENİN YERİNE KOYMUŞTUR"
Danıştay kendi sınırını aşmıştır. Danıştay, bu kararla hükümet gibi davranmıştır. Kendisini yürütmenin yerine koymuştur. Yürütmenin takdir yetkisini yok sayarak bu yetkiyi kendi kullanmıştır. Yasayı ve anayasayı açık bir şekilde çiğnemiştir. Bunlar çok tehlikeli şeylerdir.
Seçimlerin sonucunda ortaya çıkan iradeyi nereye koyacağız. Bu yapılan iş ilgili dairenin kendisini hükümetin yerine koymuştur. Maalesef Türkiye'nin çok geride bıraktığını düşündüğümüz çok tehlikeli bir geleneğin yeniden ortaya çıkmasıdır. Bu kapıyı açacaksak, yarın bir gün köprü yapacaksak Danıştay bunu engeller. Hükümetin alanına girmek gibi yanlış bir uygulamanın yeniden hortlatılması anlamına gelir.