Davutoğlu 48 kanalda yayınlanan canlı yayında konuştu

Başbakan Davutoğlu, aralarında 48 yerel kanalda canlı yayınlanan ''Anadolu Soruyor'' adlı programda, gündeme ilişkin soruları yanıtladı

1

Başbakan Ahmet Davutoğlu, paralel yapının, sosyal medya üzerinden, "AK Parti'nin Kayseri ve Şanlıurfa mitinglerinde bomba patlayacağı" yönünde söylentiler yaydığını, buna rağmen halkın yoğun katılımıyla her iki ilde de coşkulu mitingler yaptıklarını belirterek, "Hepinizin bildiği felaket tellalı, akbaba, yani ülkenin üzerine kara kabus çökse bundan memnun olacaklar. Bugün mitingde bomba patlamış olsa muhtemelen memnun olacaklardı, 'dediğimiz çıktı' diye. Fuat avni diye bilinen şey" dedi.

"Bakınız, bir yılı geçti, 1 yıl 2 ay oldu, ağzımdan ya da yazdığım herhangi bir şeyden bir kez dahi Türkiye'de kutuplaştırıcı, karşılıklı ötekileştirmeye dayalı bir tek söz duydularsa, her türlü hesabı vermeye hazırım" dedi.

Davutoğlu, programın açılış bölümünde, medyayı bütünüyle saygın bulduğunu ancak Anadolu'nun bütün köşesinde vatandaşlara uluşan Anadolu medyasının kendileri için apayrı bir yere sahip olduğunu ifade etti.

Programın, 48 yerel kanalda yayınlandığını belirten Davutoğlu, bütün bu kanal çalışanları ile ekranları başında programı izleyen vatandaşları selamladı.

Siyasetin her zaman yerelden başladığını, ifade eden Davutoğlu, şöyle konuştu:

"Türkiye'de yerel medyanın gücü bazen anlaşılamıyor ama biz bunun idrakindeyiz. Yerel medyanın insanlara ve yereldeki vatandaşlarımıza dokunuşu başkadır. Ben bazen uydu üzerinden takip ediyorum, çok sıcak, çok samimi görüyorum. Hiçbir sunilik yok. Yani ulusal medyada bazen tercihler olabiliyor daha profesyonel görünüm var ama yerel medyada güzel olan hasbilik, doğallık ve o değişik kanallar arasında geçerken her bir bölgenin küçük bir lehçe farkları var, bunlar bile insana zevk veriyor. Biz Türkiye'de bir kilimin desenleri, her bir rengin, her bir örgünün değer taşıdığı çok kıymetli nadide bir eseriz hep beraber Türkiye olarak."

Başbakan Davutoğlu, "Türkiye'de toplumsal kutuplaşmadan bahsediliyor. Medyanın özgür olmadığından, farklı kesimlerin kendini özgür hissetmediğinden, öteki dediğimiz kesimler arasındaki uçurumun daha da büyüdüğünden bahsediliyor. Urfa'daki barış ve kardeşlik ortamını, varsa endişeli guruplar, 1 Kasım sonrasında izole edilebilecek mi? Türkiye'de yeni barış havası olacak mı?" şeklinde bir soru ve Şanlıurfa mitingine ilişkin kanaatini sorması üzerine, şunları kaydetti:

"Şanlıurfa, kadim kültürümüzün her haliyle tecessüm ettiği, yaşandığı, hissedildiği, bakın bu ortam bile mağaranın içinde, doğal bir mağaranın içinde yayın yapıyoruz, tabiatın doğanın bütün nimetleriyle insanoğluna bahşedildiği, ilk üniversitenin kurulduğu Harran'da, yerel kültürler itibarıyla İbrahim-i geleneğinin doğduğu yer. Tevekkülün, imanın, tevhidin, bizi biz yapan bütün değerler arka arkaya sıralansa her birisinin ifade ettiği anlam, Şanlıurfa'da mevcut. O anlamda Şanlıurfa'ya ayrı bir heyecan, ayrı bir hürmet duyuyorum. Aynen Kudüs'e, Medine'ye, Mekke'ye gidiyor hissini, Şanlıurfa'da yaşarsınız. Burası da Peygamberler diyarı. Hazreti Peygamber'in ecdadının diyarı. Hazreti İbrahim'in, ateşe yürüyen, adalet gereği yürüyen bir ahlak abidesinin diyarı olması hasebiyle de bize bugün ışık tutan şehir. Dediğiniz gibi bir barış şehri. Asırlarca her ırktan, kültürden insanların bir arada yaşadığı ve işgale uğradığında da Türk'ü, Kürt'ü, Arap'ı ile o işgale direndiği bir şehir. Şimdilerde Şanlıurfa'nın ruhuna daha fazla ihtiyacımız var. Çevremizdeki ülkelerin inanç, mezhep etnisite farkı sebebiyle parçalandığı bugünlerde, Şanlıurfa'nın bütünleştirici ruhuna daha fazla ihtilacımız var. Onun için miting yapacağımız illerin içine Şanlıurfa'yı özellikle ekledim ki bütün bunları paylaşabileyim."

Parelel yapının, Şanlıurfa mitingi öncesinde, sosyal paylaşım sitesi Twitter üzerinden "mitingde bomba patlayacak" şeklinde söylentiler yaydığını, buna rağmen halkın mitinge yoğun ilgi gösterdiğini anlatan Davutoğlu, şunları söyledi:

"Bir takım söylentiler yayıldı, malum twitter hesaplardan, 'Şanlıurfa'da benim mitingim esnasında bir bomba patlayacağı, saldırı yapılacağı" şeklinde. Ben miting öncesinde veya esnasında bunu zikretmedim ama hepiniz biliyorsunuz, basına da yansıyan bir o malum Twitter hesabından. Bu tür şeyi, 'kara gün, akbaba' gibi, bütün bu kara haberleri önceden vermekle maruf bir twitter hesabı, paralel yapının, adını zikretmeyeyim. Hepinizin bildiği felaket tellalı, akbaba, yani ülkenin üzerine kara kabus çökse, bundan memnun olacaklar. Bugün mitingde bomba patlamış olsa muhtemelen memnun olacaklardı, 'dediğimiz çıktı' diye. Fuat avni diye bilinen şey. Başka yerlere dikkat çekilmesin diye söylüyorum. Şanlıurfa'yı, bizim Kayseri mitingini adres gösterip, buralarda bombalar patlayacak, diye.

Elhamdülillah ilk Kayserililer buna itibar etmedi. Çok güzel miting yaptık şimdi Şanlıurfalılar buna itibar etmedi. 10 binlerce Şanlıurfalı meydanda toplandı. Yani tam da böyle bir kulaktan kulağa, Kayseri'de bile sokak aralarında bunu yaymışlar ki 'mitinge katılım az olsun' diye. Şanlıurfa ve Kayseri'de muhteşemdi mitingimiz. Burada da heyecanlı, coşkulu miting yaptık. Dolaylısıyla halkımızın bu anlamda bizi sahiplenmesi ve aslında bu ülkenin birliğini, beraberliğini sahiplenmesi bakımından bugünkü miting anlamlıydı."

"ŞANLIURFALILARA TEŞEKKÜR EDİYORUM"

"Bir takım risklere rağmen biz mitinglere devam ediyoruz. Çünkü hayatın akışının normalleşmesi lazım" diyen Davutoğlu, şöyle devam etti:

"Terör bu akışı bozmaya çalışıyor. Vatandaşlarımızın, kardeşlerimizin , meydanlarda bugün omuz omuza duranların arasında Türk de vardı Kürt de vardı Arap da vardı Zaza da vardı, ben biliyorum, ilçelerden simalardan. Dolayısıyla çok güzel bir atmosfer vardı. Ben bütün Şanlıurfalılara özellikle bu fısıltılara, felaket tellallığına itibar etmedikleri için teşekkür ediyorum."

"Ötekileştirme meselesine gelince, bakınız bir yılı geçti, 1 yıl 2 ay oldu, ağzımdan ya da yazdığım herhangi bir şeyden bir kez dahi Türkiye'de kutuplaştırıcı, karşılıklı ötekileştirmeye dayalı bir tek söz duydularsa her türlü hesabı vermeye hazırım" diyen Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Herhangi bir gazete, herhangi bir yayın organı, hükümet kaynaklı olarak bizden 'şu veya bu yayını niye yaptınız' diye sorguya çeken bir tutumla karşılaşmışsa, bunun da hesabını vermeye hazırım. Hiç kimseye hiçbir baskı olmadı. Türkiye'de şu anda seçim atmosferine bakın, gazeteleri alın elinize, bana her gün sabah namazında gelir, ilk şeyler, bizim aleyhimize çıkan kaç yazı var, bizim lehimize çıkan kaç yazı var? Bizim aleyhimize çıkan gazetelerin tirajı, toplamı ne kadar bizim lehimize çıkanlar ne kadar? Allah aşkına, günün herhangi birinde bizden bir baskı mı söz konusu oldu? Ötekileştirme denilen şey anlamında da beyannamemize baksınlar, uygulamalarımıza baksınlar, herhangi bir vatandaşımız hükümet tarafından, 'şunu niye yapıyorsunuz" şeklinde bir soruya mı muhatap oldu? Aleni ya da zımni olarak bir hoşgörüsüzlük mü yaşandı? Yok böyle bir şey. Hani hiçbir demokrasi mükemmel değil. Mutlaka eksikliklerimiz var. Mutlaka bazı tahammül eksiklikleri söz konusu olabilir ama herhangi bir siyasi lider hakkında böyle bir tutum takındık mı?"

"HİÇ KİMSEYE ÖTEKİLEŞTİRİCİ NAZARLA BAKILMADI"

Davutoğlu, 7 Haziran seçimlerinin kendileri için sınav olduğunu, herkese kapıyı uçak tutan tarafın da yine kendileri olduğunu ifade ederek, sözlerine şöyle devam etti:

"Blok siyasetinden bahseden Sayın Kılıçdaroğlu'ydu. 'AK Parti ile asla' diyen Demirtaş'tı. Daha 8 Haziran günü, 'hiçbir şekilde koalisyona girmeyeceğiz, görüşmeyeceğiz' diyen, 'hükümet olmayacağız' anlamında, 'görüşmeyeceğiz' diyen Sayın Bahçeli. AK Parti'ye, bu anlamda suçlayıcı bir şey geldi mi? Hayır. Biz bir mayayız, yani bu ülkenin mayası. Herhangi bir siyasetin tutabilmesi için onun mayasının o öze mahiyet vermesi lazım. O anlamda biz her türlü ötekileştirmeye karşıyız. Herhangi bir vatandaşımız diyelim, gayri Müslim vatandaş, bir Musevi vatandaş, bir Hristiyan vatandaş ben inandığım değerler sebebiyle şu baskıya uğradım diyorsa ben buradayım. Gelip hesap sorsun anlatırız, şey yaparız.

Kürt vatandaşlarımız kimlikleri dolayısıyla bir baskıya, bir tahkire bir tahfif alınmaya muhatap kalmışlarsa buradayız. Alevi vatandaşlarımız, çok sayıda Alevi kanaat önderiyle bir araya geldim. Her hangi bir şekilde onlara dönük gönül kırıcı, canlarını bu anlamda yakıcı bir söz sadır olursa işte Muharrem ayındayız biz o sözden haya ederiz. Hiç kimseye bu anlamda ötekileştirici nazarla bakılmadı, bakılmaz. Siyasi görüş ayrılıkları olur ama bu görüş ayrılıklarını bir katı tutuma dönüştürmemek lazım. Buna mukabil bizim hakkımızda ne denildiğine bakın. Sayın Cumhurbaşkanımız hakkında ne kadar hakaret edildiğine, ailelerin nasıl karıştırıldığına, benim hakkımda görevimi ifa ettiğim esnasında ne kadar hakarete maruz kaldığıma hepiniz bi bakın. Yani bunu söyleyenlerin biraz da bir öz eleştiri yapmaları lazım."

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile 7 Haziran seçimleri sonrasında gerçekleştirdikleri hükümet görüşmelerinde medeni bir ilişki kurduklarını ifade eden Davutoğlu, şöyle dedi:

"Ben de umutluydum ama ülkeyi ilgilendiren terörle ilgili bir olayda, gelin baş başa görüşelim, liderlerin hepsini o zaman çağırdım. Demirtaş katil ilan ettiği için devleti de bizi de, görüşecek zemin yoktu, Bahçeli gelmedi. Sayın Kılıçdaroğlu geldi, güzel de görüşme yaptığımı varsayıyordum, çıktı görüşmede terörle alakalı ne yoksa onları gündeme getirdi, sonra da 'içeride konuşulanları açıklarsam Davutoğlu zor durumda kalır' dedi. Şimdi burada tahammül edemeyen kim, ötekileştiren kim? Niye zor durumda kalacakmışım? Bir devlet sırrını sizle paylaşmışsak ya bu sırra hürmet edeceksin ve açmayacaksın ya da açtıysan sonuna kadar aç. Günlerdir söylüyorum. Neyse benim zor durumda kalacağım şey, aç"

"Biz bir şeyimizi kaybettik, ölçülerimiz kaybediyoruz. Halbuki rekabet içinde dahi ölçüler muhafaza edilmeli" diyen Davutoğlu, şöyle devam etti:

"Sır olan sır kalabilmeli, devlet adamları arasında mahrem olan mahrem kalabilmeli. Herkes birbirine saygı duyabilmeli, açılacaksa da açılmalı. Bunlardan çekindiğim için, 'mahrem kalsın' dediğimden değil bu ama ola ki mahrem kalan şey de söyleyebilirdim. Söyleyemez miyiz? O zaman bizim konuşmamızın ne anlamı var, birbirimize güvenmeyeceksek? Şunları ama siz bilin de kamuoyu şimdi bilmesin veya ola ki bunların bilinmesi suretiyle bazıları firar edeceklerse, bunlar burada mahfuz kalsın dediğimizde bunun ne yanlışı var? Demek ki Sayın Kılıçdaroğlu hiç bir MGK toplantısına katılmadı şu ana kadar görevi gereği, hükümette görev almadığı için ama MGK Toplantısı'na katılsa devlet sırrı olması gerekirken, MGK toplantılarında bazen bakanlar arasında farklı görüşleri serdedebiliriz, MGK toplantılarına katılsa birkaç gün sonra dışarı çıkıp, 'ben MGK toplantılarında duyduklarımı söylesem, şunlar zor durumda kalacak' diyecek. Böyle şey olur mu? Dolayısıyla herkes iğneyi kendisine çuvaldızı başkasına batırması lazım."

Davutoğlu, canlı yayının yapıldığı bölüme, bir kedinin girmesi üzerine de "Aramızdan kedi geçti, kara kedi değil. Doğallığı yansıtıyor" ifadesini kullandı.