HABER MERKEZİ
AK Parti, Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonunun çalışmaları kapsamında hazırladığı "Terörsüz Türkiye" raporunu TBMM Başkanlığına sundu.
AK Parti Grup Başkanvekili Abdulhamit Gül, konu hakkında Terörsüz Türkiye'ye ilişkin AK Parti Grubunun komisyondaki üyelerinin katkıları, Başkan Erdoğan'ın da onayıyla hazırlanan raporu TBMM Başkanlığına sunduklarını bildirdi.
Sürecin Türkiye için önemini vurgulayan Gül, kararlı siyaseti ve liderliğiyle yol açan Başkan Erdoğan, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ve TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş'a teşekkür etti.
53 sayfalık rapor Başkan Erdoğan'ın talepleriyle 60 sayfaya çıkarıldı.
Öte yandan AK Parti'nin TBMM Başkanlığı'na sunduğu "Terörsüz Türkiye" raporuna aksam.com.tr ulaştı.
Raporda, terör örgütünün silah bırakmasının, kendisini feshetmesinin ve varlığının sona erdirildiğinin devletin ilgili kurumları tarafından tespit ve teyit edilmesinin sürecin en önemli aşaması olduğu belirtildi.
RAPORDA DİKKAT ÇEKEN DETAYLAR- Tespit ve teyit anının, hem ilgili kurumlar hem de hukuk düzeni açısından yeni bir dönemin başlangıcı olarak değerlendirilmesi gerektiği ifade edildi.
- Terör örgütünün silahlı kapasitesinin tamamen ortadan kalktığının, lojistik ağlarının sürdürülebilir bir tehdit oluşturamayacak ölçüde dağıtıldığının ve silahların sahada yeniden kullanılmasına imkan bırakmayacak biçimde imha edildiğinin somut tespit ve delillerle ortaya konulmasının zorunlu olduğu vurgulandı.
- Yanlış, eksik ya da zamansız yapılacak bir tespitin, toplumun adalet duygusunu zedeleyebileceği ve güvenlik risklerini yeniden üretebileceği belirtilerek, tespit ve teyit mekanizmasının titizlikle yürütülmesinin sürecin geleceği açısından en kritik güvencelerden biri olduğu kaydedildi.
- Raporda, "Terörsüz Türkiye" hedefinin doğal olarak "Terörsüz Bölge" perspektifiyle birlikte ele alındığına dikkat çekildi.
- Bu kapsamda, Türkiye'nin güvenliğinin yalnızca ülke sınırlarıyla sınırlı bir yaklaşımla ele alınmasının yeterli olmayacağı açık bir şekilde ifade edildi.
- Suriye ve Irak sahasında, Türkiye'nin güvenliğini tehdit eden hiçbir terör yapılanmasının varlığına, yaşamasına veya genişlemesine asla müsaade edilmeyeceği vurgulandı.
- PKK'nın Suriye'deki tüm unsurlarının, örgütün bileşenleri ve uzantıları olduğu belirtilerek, bu unsurların tasfiye edilmesi ve Şam yönetimiyle imzalanan 10 Mart Mutabakatı'nın gereklerini bir an önce yerine getirmeleri gerektiği ifade edildi.
- Raporda, İsrail'in Suriye üzerindeki politikalarının Suriye'yi parçalamaya, istikrarsızlaştırmaya ve terör unsurları üzerinden vekalet mücadelesi yürütmeye yönelik olduğu belirtilerek, Türkiye'nin bu politikalara göz yummasının ya da kayıtsız kalmasının düşünülemeyeceği kaydedildi.
- Sürece ilişkin hukuki düzenlemenin müstakil ve geçici nitelikte bir kanunla yapılmasının hukuk tekniği bakımından bir tercih değil, zorunluluk olduğu ifade edildi.
- Hazırlanacak kanunun, sürekli uygulanacak ceza hükümlerine istisna veya ayrıcalık oluşturacak bir alan açmaması; belirli bir tarihsel koşul, belirli bir eylem ve belirli bir bağlamla sınırlı dar bir hukuki çerçeve sunması gerektiği vurgulandı.
- İlk aşamada, terör örgütünün kendisini feshetmesi ile silahların imhası ve yakılması dahil olmak üzere, devletin ilgili kurumları tarafından yapılacak tespit ve teyit mekanizmasının ardından oluşturulacak düzenlemenin somut ihtiyaca cevap verecek şekilde kurgulanmasının önemine işaret edildi.
- Bu nedenle, eski düzenlemelerin yenilenmesi, bazı maddelerin eklenmesi ya da bazı hükümlerin genelleştirilmesi yerine, bugüne özgü yeni tanımlamalar içeren müstakil bir kanunun hazırlanmasının en doğru ve hukuken en gerçekçi yaklaşım olduğu belirtildi.
- Müstakil kanunun kapsamı belirlenirken, düzenlemenin yalnızca varlığının sona erdiği devlet tarafından tespit ve teyit edilen terör örgütleri bakımından uygulanacağının açıkça tarif edilmesi gerektiği ifade edildi.
- Örgüt mensuplarına ilişkin düzenlemede, fiilin niteliği ve kişinin örgüt içindeki konumu esas alınarak farklılaştırılmış, ölçülü ve denetlenebilir bir hukuki çerçevenin oluşturulmasının önem taşıdığı vurgulandı.
- Raporda, örgüt üyelerinin, örgütsel faaliyet kapsamında ortaya çıkan bireysel sorumlulukları çerçevesinde ele alınacağı belirtilerek, yalnızca örgütsel aidiyetin değil, kişinin somut eylemlerinin, bu eylemlerin örgütsel faaliyet içindeki yerinin ve toplumsal sonuçlarının birlikte dikkate alınacağı kaydedildi.
- Müstakil kanun kapsamında, bireylerin sürece uyumunun düzenli olarak izlenmesinin, suçun tekrarı ihtimalini azaltan hukuki bir güvenlik mekanizması oluşturacağı ifade edildi.
- PKK mensuplarının izleme sürecinde yeniden suç işlemesi halinde, ilk fiil nedeniyle sağlanan imkanların ortadan kalkacağı; yeni suç ile önceki fiilin ceza hukuku bakımından içtima ettirilerek bir bütünlük içinde değerlendirileceği belirtildi.
- Raporda, söz konusu hukuki düzenlemenin amacının suçu mazur görmek ya da affetmek olmadığı vurgulanarak, silah ve şiddeti reddeden bireylerin topluma dönüşünü kolaylaştırmak, toplumun adalet beklentisini korumak ve toplumsal huzur ile güveni yeniden tesis etmek olduğu ifade edildi.