TBMM Genel Kurulu, Meclis Başkanvekili Mithat Sancar başkanlığında toplandı.
Çavuşoğlu, Genel Kurulda, 9 Ekim'de başlayan Barış Pınarı Harekatı hakkında milletvekillerini bilgilendirdi.
Barış Pınarı Harekatı'nda şehit düşen asker ve sivil vatandaşlara Allah'tan rahmet, yakınlarına sabır, yaralılara acil şifa dileyen Çavuşoğlu, "Şehitlerimizin kanları yerde kalmamıştır ve kalmayacaktır." dedi.
Çavuşoğlu, Suriye'de 9 yıldır devam eden ve yüzbinlerce Suriyelinin hayatını kaybetmesine, milyonlarcasının yerinden edilmesine yol açan ihtilafın menfi etkilerini en ön saflarda göğüsleyen ülkenin Türkiye olduğunu söyledi.
Suriye halkının meşru beklentileri ve BM Güvenlik Konseyi'nin kararı temelinde muteber bir siyasi çözüme bir an önce ulaşılması için ilk günden beri yoğun çaba harcadıklarını belirten Çavuşoğlu, Suriye ihtilafının askeri yollarla çözümünü külliyen reddettiklerini vurguladı.
Çavuşoğlu, tıkanmış durumdaki siyasi sürecin ilerletilmesinin, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın önderliğinde izledikleri dirayetli, kararlı girişimlerle mümkün kılınabildiğini kaydetti.
Bakan Çavuşoğlu, BM ve garantörü oldukları Suriye muhalefetiyle istişarelerle, Astana Platformu'nun içinde 1,5 yılı aşkın bir süredir sarf ettikleri yoğun çabaların, geçen Eylül'de nihayet meyvesini verdiğini anlattı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ev sahipliğinde 16 Eylül 2019'da Ankara'da gerçekleştirdikleri Üçlü Zirve’de, Suriye'de serbest ve adil seçimlerin önünü açacak uygun ortamın yaratılmasında kritik bir eşiğin aşıldığını belirten Çavuşoğlu, Anayasa Komitesi'nin üyeleri üzerinde mutabakat sağlandığını anımsattı.
Türkiye'nin, komşusu Suriye'deki siyasi çözüm sürecine olan desteğini önümüzdeki dönemde de artırarak sürdüreceğini bildiren Çavuşoğlu, Anayasa Komitesinin, 30 Ekim'de Cenevre'de ilk toplantısını gerçekleştireceğini aktardı.
Çavuşoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Buna mukabil, Suriye'de siyasi çözüme yönelik arayışlarımız terörle mücadelemizin alternatifi ya da karşıtı değildir. Türkiye, ulusal güvenliğine tehdit oluşturan tüm terör örgütleriyle, tehdidin kaynağında ve ön alıcı bir vizyonla mücadelede kararlıdır. Ülkemiz, Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı Harekatlarıyla 4 bin kilometrekareyi aşan bir alanda DEAŞ ve PKK/PYD/YPG terörüyle mücadele etmiş ve bu bölgeleri terör örgütlerinden arındırmıştır. Şanlı Türk ordusu, Suriye'de 3 binden fazla, Irak dahil toplamda 4 bin DEAŞ teröristini göğüs göğüse çarpışarak etkisizleştirmiştir. Tüm dünya DEAŞ'la mücadeleyi terörist-sivil ayrımı gözetmeden Suriye ve Irak şehirlerine havadan bomba yağdırmak olarak algılarken, biz tek bir sivilin burnu kanamaması anlayışıyla arazide adım adım, hatta santim santim ilerleyerek mücadelemizi sürdürdük.
Bir örnek vermek istiyorum; DEAŞ ile Mücadele Uluslararası Koalisyonu'nun, havadan attığı bombalar sonucunda en az bin 335 sivil ölmüştür, bu kendi raporlarında var. Müttefiklerimiz terörle mücadeleyi başka terör örgütlerine ihale ederken, Türkiye olarak kararlı tutumumuzdan taviz vermedik. Biz, terör örgütleri arasında seçmece yaklaşımları, terör örgütlerini taşeron olarak kullanmayı asla kabul etmedik. Her türlü zorluğa rağmen Suriye'de meşru, adil, ahlaki değerler temelinde ve sürdürülebilir bir terörle mücadele stratejisini bugüne kadar uyguladık."
- "Oyunu bozduk"
Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, Fırat'ın batısından sınırlarına yönelik DEAŞ ve PYD/YPG/ PKK tehdidini kendi imkanlarıyla önemli ölçüde bertaraf ettiklerini vurguladı.
Çavuşoğlu, bu bölgelerde altyapı-üstyapı ve insani hizmetlerin sağlanmasında ilgili kuruluşlarının büyük gayret gösterdiğini, bunun sonucunda bugüne kadar 360 binden fazla Türkiye'deki Suriyeli kardeşlerinin, bu bölgelere güvenli şekilde geri döndüğünü, orada da gereken desteği verdiklerini anlattı.
Fırat’ın batısında milli güvenliklerine yönelen terörün beli kırılırken, Fırat'ın doğusunda PYD/YPG terör örgütünün, müttefiklerinin desteğiyle giderek güçlendiğini belirten Çavuşoğlu, "Hatta bir terör devleti oluşturmaktaydı. Bugün bazı ülke ve çevrelerin Barış Pınarı Operasyonu'ndan çok rahatsız olmasının nedenini gayet iyi biliyoruz. Burada bir terör devleti kurmak istiyorlardı. En çok tepki gösteren ülkelere bakın, başta Fransa olmak üzere, amaçları burada bir terör örgütü kurmaktı. Bunun için sahada ve komşu bölgelerde de çok ciddi çalışmalar yaptı. Bize bu kadar saldırmalarının nedeni de bu oyunu bozmamızla beraber yaşadıkları hayal kırıklığıdır." dedi.
- "Yüzlerce hasmane eyleme maruz kaldık"
Son iki yılda, gerek Fırat'ın doğusunda Türkiye topraklarına gerek Münbiç üzerinden Fırat'ın batısındaki unsurlarına yönelik devlet ve millet olarak yüzlerce taciz, saldırı ve hasmane eyleme maruz kaldıklarına işaret eden Çavuşoğlu, sınır boylarında uzanan PYD/YPG tünelleriyle topraklarına sadece patlayıcı ve mühimmat değil, teröristlerin de kaçırıldığını belirtti.
Çavuşoğlu, Fırat'ın doğusundaki kamplarda eğitilen teröristlerin, topraklarında eylem arayışına girdiğini, güvenlik güçlerinin üstün ve takdire şayan çabaları sayesinde bu terör eylemlerinin çoğunu önleyebildiklerini belirtti.
PYD/YPG'nin, Suriye'deki saldırılarını da sürdürdüğüne değinen Çavuşoğlu, şöyle devam etti:
"Afrin'de, Cerablus'ta, Çobanbey'de, Tel Rifat'ta sivilleri katletti. Bütün sivilleri sürgüne gönderdiler. PYD/YPG, DEAŞ'la doğrudan anlaşmaktan da hiçbir zaman çekinmedi. Rakka'da, DEAŞ'la vardığı mutabakat çerçevesinde yüzlerce DEAŞ militanı, elini kolunu sallayarak otobüslerle tahliye edildi ve YPG'liler bu otobüslerin temin edilmesini de sağladı. Elinde tuttuğu DEAŞ'lıları Türkiye'de terör eylemi yapmaları karşılığında serbest bırakmakla kalmadı; onların cebine harçlık da verdi. DEAŞ'lıların bize saldırması için YPG/ PKK terör örgütü, para verdi. Bu terör örgütü, PYD/YPG palazlandıkça terör ve baskının boyutunu artırdı. Sadece Arap, Kürt, Hıristiyan ve Türkmen gençleri değil, çocukları da zorla silah altına aldı. Kendine muhalefet eden Suriyeli Kürt aydın ve siyasetçiler başta, yerel şahsiyetleri öldürdü, katletti, işkenceden geçirdi, sindirdi, sürgüne gönderdi. Bugün Türkiye'de 350 binden fazla Suriyeli Kürt kardeşimiz var. Madem oralarda YPG var, madem YPG Kürtlerin hakkını savunuyor, bu 350 binden fazla Suriyeli Kürt kardeşimiz buralara neden dönmüyor?
Bugün YPG'ye destek veren ülkelere, 'Hiç bunlarla gidip konuştunuz mu?' diyoruz, 'Hayır, konuşmadık' diyorlar. Çünkü onların derdi başka. Onlarca Arap köyü ve şehri, PYD/YPG'nin etnik temizlik operasyonları neticesinde 1000 yıllık tarihsel dokularını ve demografik yapılarını kaybetti. Üçte ikisinde Arapların çoğunlukta olduğu bölge, bir avuç teröristin demografik mühendislik oyunlarına ve inisiyatifine terk edildi. En az 1 milyon insan yerinden edildi. Arap kökenli çocukların anadillerinde eğitim almaları engellendi. Yerel halk, Rakka'da, Deyrezzor'da, Tel Abyad'da, Haseke'de maalesef bu terör örgütünün zulmüne karşı ayaklandığında bu terör örgütü, otomatik silahlarla o insanları taradı. PYD/YPG terör örgütü, insanlığa karşı suç tanımında ne varsa hepsini hayata geçirdi. İşledikleri bu suçlar, Birleşmiş Milletlerin raporlarında var, Amnesty ve Human Rights Watch gibi uluslararası insan hakları kuruluşları tarafından da kayda geçirildi."
Türkiye'nin, terör örgütüyle mücadelede ilk tercihini müttefikleriyle birlikte çalışmaktan yana kullandığını ifade eden Çavuşoğlu, "PYD ve YPG tehdidine yönelik beklentilerin, ABD başta olmak üzere tüm müttefikler nezdinde her düzeyde defaatle dikkate getirdik. Ne var ki PYD/YPG'ye karşı ortak hareket etme çabalarımızın tamamı, ABD askeri güvenlik bürokrasisinin engeline takıldı." diye konuştu.
Çavuşoğlu, Münbiç'teki PYD-YPG sorununu çözmek için ABD ile bir yol haritasını kabul ettiklerini, ABD'nin 90 günde Münbiç'i PYD ve YPG'den arındırmayı vadettiğini ancak aradan 16 ay geçmesine rağmen PYD ve YPG'nin halen Münbiç'te olduğunu vurguladı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın ABD Başkanı Donald Trump’a 2018 Aralık ayındaki telefon görüşmelerinde vaatlerin yerine gelmediğini aktardığını vurgulayan Çavuşoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Trump ABD askerlerini Suriye'den tamamen çekeceğini taahhüt etti. Aradan 10 ay geçti. ABD askerleri halen Suriye'de. Şimdi yavaş yavaş kuzeyden çekiliyorlar ama Suriye'den çekilmiyorlar. Trump, 14 Ocak 2019'da bu defa güvenli bölge tesis edilmesi konusunda Sayın Cumhurbaşkanımızın talebine olumlu karşılık veren sosyal medya mesajları yayınladı. Hatta, 20 mil, yani 32 kilometre derinliği bizzat kendisi zikretti. Aradan 9 ay geçti, ABD güvenlik bürokrasisi başkanlarının emirlerini yine yerine getirmedi ve getirmemek için de direndiklerini görüyoruz. 2018'in Aralık ayında Trump'ın ilan ettiği çekilme kararını takiben, ABD'yle birlikte bir 'güvenli bölge' kurulması için gayretlerimizi sabırla sürdürdük. Teklifimiz üzerine teşkil edilen Güvenli Bölge Görev Gücü üç defa toplandı. Beklentilerimizi ısrarla ABD'lilere aktardık."
- "ABD ile ön mutabakat sağlandı"
Çavuşoğlu, 5-7 Ağustos'ta Ankara'ya gelen ABD askeri heyetiyle Türk askeri makamları arasında bir ön mutabakat sağlandığını belirterek, şu bilgileri verdi:
"ABD askeri makamları, PYD/YPG'nin ağır silahlarının toplanacağını, teröristlerin bölgeden çekileceğini, tahkimatlarının yıkılacağını, Suriye topraklarında birlikte devriye üsleri tesis edebileceğimizi bizzat taahhüt etti. Ama bu vaatlerin hiçbiri yerine getirilmedi. Sonuçta, güvenli bir bölgenin oluşturulması konusunda ABD'yle görüşmelerimiz maalesef akim kaldı. Tüm temaslarımızda, uluslararası hukuktan kaynaklanan meşru müdafaa hakkımızı gerektiğinde kullanmakta tereddüt etmeyeceğimizi vurguladık. Sınırlarımızın yanı başındaki teröristlerin varlığına müsamaha göstermeyeceğimizi her tarafa yineledik. Ayrılıkçı gündemlere sahip terörist grupların varlığının Suriye'nin toprak bütünlüğünü tehdit ettiği mesajını kuvvetle verdik. Ama zaten Suriye'nin toprak bütünlüğü o terör örgütlerinin umurunda bile olmadı."
- Harekatın başlama süreci
Ülkenin ve milletin güvenliğinin sağlanması, bölgede barış ve istikrarın tesisi için harekete geçtiklerini anlatan Cavuşoğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın başkomutan sıfatıyla 9 Ekim tarihinde Türk Silahlı Kuvvetlerine Barış Pınarı Harekatı'nın başlatılması emrini bizzat verdiğini anımsattı.
Çavuşoğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bu emri vermeden önceki tüm çabalarının akamete uğradığını ve bir netice almadığı için harekatın başlayacağını bizzat ABD başkanı Trump'a telefonla ilettiğini kaydetti.
Harekattan hemen önce ve harekat başlarken hazırlıkların yapıldığını kaydeden Çavuşoğlu, "Önce Astana garantörlerine bilgi verdik. Aynı anda BM Genel Sekreterini bilgilendirdik. BM Güvenlik Konseyi dönem başkanına mektup gönderdik ki Güvenlik Konseyini bilgilendirsin. Ayrıca daimi üyeleri bilgilendirdik. Yine NATO Genel Sekreteri ve NATO Konseyini bilgilendirdik. Zeytin Dalı Harekatı'nda olduğu gibi Suriye rejimini de İstanbul Başkonsolosluğuna verilen nota üzerinden bilgilendirdik." bilgisini paylaştı.
Verilen nota ve gönderilen mektuplarda bugüne kadar yaşanan gelişmelerin anlatıldığını, Türkiye'nin uluslararası hukuktan doğan haklara ilişkin bilgilere yer verildiğini vurgulayan Çavuşoğlu, Suriye'nin toprak bütünlüğüne bağlı kalacaklarını belirttiklerini de yineledi.
Mevlüt Çavuşoğlu, Dışışleri Bakanlığı olarak gerek Ankara'da ve gerekse dünyanın dört bir yanındaki Türk diplomatlarla birlikte faal bir şekilde harekatın önemi ve amacını anlattıklarını ve Türkiye'ye yönelik propagandalara karşı da en güzel cevabı verdiklerini dile getirdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın çok sayıda lider ile görüştüğünü ifade eden Davutoğlu, kendisinin de birçok ülkenin dışişleri bakanı ve uluslararası örgütlerin temsilcileriyle görüştüğünü belirtti.
Türk hariciyesinin "beka meselesi" addettikleri bu davada uluslararası toplum nezdindeki girişimlerini sebatla, dirayetle ve milletten aldıkları güçle sürdürdüğünü belirten Çavuşoğlu, "Tüm çalışma arkadaşlarıma bu gayretlerinden ötürü teşekkür ediyorum. Dün de Bakü'de Sayın Cumhurbaşkanımızın başkanlığında Türk Konseyi’nden harekatımızı destekleyen bir karar çıkarttık." diye konuştu.
Mevlüt Çavuşoğlu, "Barış Pınarı Harekatı'nın amacının, bölgedeki teröristleri etkisiz hale getirmek, sınır güvenliğini sağlamak, Türkiye halkını teröristlerin zulmünden kurtarmak, Suriye'nin toprak bütünlüğü ile siyasi birliğini muhafaza etmek, terörden arındıracakları topraklara daha önceki bölgelerde olduğu gibi güvenli ve gönüllü geri dönüşlerin önünü açmak ve dönenlere yardım etmek" olduğunu anlattı.
- "Sadece terör unsurları hedef alınıyor"
Harekatın, BM Şartı'nın 51. maddesinden kaynaklanan meşru müdafaa hakkı ile terörle mücadele konusunda BM Güvenlik Konseyinin aldığı kararlar uyarınca, Suriye'nin toprak bütünlüğüne ve birliğine saygı temelinde yürütüldüğünü vurgulayan Çavuşoğlu, şöyle devam etti:
"Buna ilaveten, 20 Ekim 1998'de imzaladığımız Adana Mutabakatı da Suriye topraklarından kaynaklanan terörün her türlüsüyle bu ülkede vakitlice ve etkin şekilde mücadele edebilmemiz için ülkemize gerekli hukuki temeli sağlamaktadır. Daha önceki harekatlarda olduğu gibi bu harekatın planlama ve icrasında da sadece terör unsurları hedef alınmakta olup sivil halkın zarar görmemesi için gereken her türlü tedbir alınmaktadır. Biz bu hassasiyeti gösterirken, terör örgütü sivillere saldırmaktadır. Ülkemizde 20'den fazla sivilimiz terör örgütünün 700'den fazla havan ve roket saldırılarıyla şehit oldu. Çok sayıda da yaralımız var. Ne acı ki terörle mücadelemize demediğini bırakmayanlar, terör örgütünün vatandaşlarımızı katletmesine sessiz kalmıştır.
Sayın Cumhurbaşkanımızın da belirttiği üzere, Münbiç'ten Irak sınırına kadar oluşturacağımız batıdan doğuya 444 kilometre ve kuzeyden güneye 32 kilometrelik güvenli bölgede en az 2 milyon Suriyeli'nin evine dönmesini sağlayacağız. Türkiye'nin harekat alanının demografisini değiştirmek gibi bir amacı yoktur. Bu konuda bir kara propaganda var. Tersine, harekatımız PYD/YPG tarafından yerlerinden edilen Arap, Kürt, Türkmen ve Hıristiyan Suriyelinin geri dönüşlerinin önünü açacaktır. Demografik yapıyı da bu şekilde sağlamış olacağız. DEAŞ terörüne karşı bir başka terör örgütüyle mücadele etme hatasını ısrarla sürdüren, PYD/YPG'nin DEAŞ'lı tutukluları çıkarları doğrultusunda serbest bırakmasına göz yuman ve kendi vatandaşı olan yabancı terörist savaşçıları dahi ülkelerine geri almaktan kaçınan ülkelerin, DEAŞ'a karşı mücadele konusunda ülkemize ders verme hakkı yoktur."
- "DEAŞ'lı tutuklular önem arzediyor"
DEAŞ tutuklularının durumunun büyük önem arz ettiğine dikkati çeken Çavuşoğlu, çok sayıda Türk vatandaşını öldüren DEAŞ terörünün hortlamasına asla izin vermeyeceklerinin altını çizdi.
"Tüm yabancı terörist savaşçıların vatandaşı bulundukları ülkelere geri gönderilmesi en köklü çözümdür." diyen Çavuşoğlu, "Ama almazlarsa biz kendi tedbirlerimizi alacağız. Burada bizim sorumluluğumuz harekat alanındaki DEAŞ'lılarla sınırlıdır. Suriye'nin güneyindeki veya başka yerlerindeki DEAŞ'lılar veya YPG'nin serbest bıraktığı DEAŞ'lılardan sorumlu olamayız. Bu işin insani boyutu da var. Özellikle DEAŞ'lıların bıraktığı kadın ve çocuklar ne olacak? Onların ülkelerine gitmesi ve rehabilite edilmesi konusunda da uluslararası örgütler ve ülkelerle de çalışma sürdürüyoruz." değerlendirmesinde bulundu.
Türkiye'nin sahadaki mücadelesini kararlılıkla sürdürürken ABD ile ilişkilerde de kritik bir aşamaya gelindiğine işaret eden Çavuşoğlu, şöyle konuştu:
"Sayın Cumhurbaşkanımız ile ABD Başkanı Donald Trump arasında Suriye bağlamında varılan ortak anlayışa rağmen aralarında kongre üyelerinin de bulunduğu ABD'li bazı yetkililerin zamanın sınavından geçmiş ittifak ilişkimizi adeta yok sayarak geçici ve taktiksel dedikleri gayrimeşru bir ortaklıktan bir türlü kopamadıklarını üzüntüyle müşahede ediyoruz. ABD Başkanı Trump'ın harekatımızla ilgili yoğun dezenformasyon kampanyasının etkisinde kaldığını ve artan iç siyasi baskı karşısında ülkemize karşı bazı adımlar attığını görüyoruz. ABD yönetimi ve kongresinin bu talihsiz tutumundan bir an evvel dönmelerini bekliyor, bu yöndeki çabalarımızı sürdürüyoruz. Türk-ABD ilişkilerinin korunması ve ilişkilerimize daha fazla zarar verebilecek adımlardan kaçınılması gerektiğini ABD yönetimine ve kongreye izah etmeye devam ediyoruz."
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın ABD Başkanı Trump'la kendisinin de ABD Dışişleri Bakanı Pompeo’yla sürekli telefonda görüştüğünü anlatan Çavuşoğlu, "ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Robert O’Brien bugün ülkemize geliyor. Yarın da ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence ve Dışişleri Bakanı Pompeo gelecek. Görüşmelerde milletin kararlığını ileteceğiz." dedi.
ABD'nin tek taraflı yaptırım politikaları ve kararlarıyla ilgili duruşlarının net olduğunun altını çizen Çavuşoğlu, "Varoluşsal milli güvenlik menfaatlerimizin korunması söz konusu iken diğer bütün mülahazalar teferruattır. Böyle bir zamanda nereden gelirse gelsin hiçbir yaptırım veya tehdit kabul edilemez, kararlılığımızı etkilemez. Söz konusu yaptırımlara karşılılık çerçevesinde gerekli cevabı vererek adımlarımızı atacağız." ifadelerini kullandı.
Çavuşoğlu, teröre karşı bir harekat başlattıklarını tekrarlayarak bu harekata destek veren bütün siyasi partilere teşekkür etti.
Bakan Çavuşoğlu, neyle mücadele ettiklerini bildiklerini, yüce Meclisin de bu amaç için mücadele ettiğini bildiklerini belirterek, TBMM Genel Kurulunu bilgilendirmeye her zaman hazır olduklarını söyledi.
Çavuşoğlu, konuyla ilgili çaba sarfeden TOBB, TÜSİAD, MÜSİAD ve sendikalar gibi sivil toplum örgütlerine de her türlü desteği verdiklerin kaydetti. Çavuşoğlu, sahadaki kazanımların kaybedilmemesi için Meclisle birlikte çalışmayı sürdüreceklerini ifade etti. (AA)