17/25 Aralık darbesi “yolsuzluk susturuculu” bir darbe girişimiydi. Bu darbenin bir ayağında FETÖ’cü emniyet, bir ayağında da FETÖ’cü yargı vardı. Darbenin asıl muhatabı: Dönemin Başbakanı ve AK Parti Genel Başkanı R. Tayyip Erdoğan’dı. Görünen isimler, Erdoğan’a ulaşmak için seçilen isimlerdi. Darbenin asıl amacı: Erdoğan’ı itibarsızlaştırıp alaşağı etmek ve AK Parti’yi ele geçirmekti. Formül açıktı: “Erdoğansız AK Parti.” O tarihte sorun Erdoğan’dı; AK Parti değil! Erdoğan “yolsuzluk suçlaması”yla devrilip AK Parti ele geçirilseydi Hükümet FETÖ’nün kontrolünde yoluna devam edecekti. FETÖ dediğimiz aslında ABD’nin bizatihi kendisi. Neyse ki bu FETÖ’cü darbe Reis’in cesareti ve AK Parti sosyolojisinin derin ferasetiyle savuşturuldu. Nasıl savuşturulduğunu o sürecin içinde yaşayan bizler biliriz elbet.
AK Parti’nin içinde bu FETÖ’cü iddia üzerinden Reis’e yönelik yapılan gizli-açık siyasi hamlelerin hepsine birebir tanık olduk. O günün tarihi yazıldığında söylenecek çok söz var. Kısaca hatırlatalım ki 17/25 Aralık darbesiyle amaçlanan siyasetin günümüzde nasıl ve kimler marifetiyle sürdürüldüğü bilinsin. Çünkü aktörler aynı. Sadece ismini vermeyeceğim birisi başka bir role bürünmüş durumda. Belki de yeni bir darbe indirmek için sırasını bekliyordur. Belki de kendisine verilen yeni rolü oynuyordur. Arif olan anlar ve tedbirini alır.
Abdullah Gül dönemin Cumhurbaşkanıdır. Bu FETÖ’cü darbe konusunda Reis’i yalnız bırakır. Kanunsuz dinlemeler ve imal edilmiş tapeler üzerinden yapılan sözde soruşturmalar onu sevindirir. Öyle ki kendisinin de dinlenmiş olabileceği hatırlatılınca pişkince “Benim verilemeyecek hesabım yok!” diyerek o FETÖ’cü darbenin zımnen arkasında durduğunu belli eder. O korku iklimini de, ihanet sürecini de çok iyi bilirim. O günlerde Reis’i bir kaç ismin dışında çıkıp savunacak kimse yoktu. Partide ve hükümette anlı-şanlı unvanları olanlar televizyonlara çıkmamak için telefonlarını kapatırlardı. Reis, kendisinin uzunca bir süre yalnız bırakıldığını söyledi zaten. Derken AK Parti’nin başına Davutoğlu getirildi. 17/25 Aralık darbesi “Yüce Divan” kılıfıyla tamamlanmak isteniyordu.