Demokratik ülkelerdeki yerel seçimler sadece, “kente kim daha iyi hizmet verir” arayışına sahne olur.
Türkiye de demokratik bir ülke olduğuna göre bu tespit bizim ülkemiz için de geçerli demektir; değil mi?
Maalesef değil…
Demokrasiler, ülkelerin sadece iktidarlarına değil; o ülkede yaşayan herkese; özellikle de muhalefet partilerine ve sivil toplum örgütlerine emanettir.
Demokrasiyi korumak, bütün kesimlerin ortak paydası ve asgari müştereğidir; her türlü farklılıktan bağımsız olarak sahip çıkar, bu “zorunlu istikamet”i geçtikten sonra farklılıklarına dümen kırarlar.
İşte bu tür ülkelerde parti ve adaylar, sadece “yerel hizmet” çerçevesinde değerlendirilir.
Bunlar nasıl “demokrat”?
Peki, bir ülkede bu tehditleri ciddiye almayan, tavır koymayan kişi veya kurumlara “demokrat” muamelesi yapılabilir mi?
Soruyu somutlaştıralım; emperyalist Haçlı kuşatmasını ve aparatları olan FETÖ ve PKK/PYD’yi tehdit olarak görmeyen bir parti veya kişiye, o ülkenin demokrasisi, belediyesi emanet edilebilir mi?
***
Şimdi bir elimizi vicdanımıza, diğer elimizi de parti isimlerinin üzerine koyup, bu parametrelere göre dürüstçe değerlendirelim.