Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın: Bugün gerçek yüzlerini gösterdiler

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın: Sivil-asker ilişkileri Türkiye’de her zaman sorunlu bir alan olmuştur. AK Parti’nin iktidara geldiği 2002 yılından itibaren ordunun üzerinde sivil denetim güçlendi. FETÖ, bu süreci suiistimal ederek kendi üyelerini ordu içerisine yerleştirdi. 1980’lerden itibaren devlet içerisinde güç kazandılar ve saklandılar. Bugün ise gerçek yüzlerini gösterdiler.

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, 15 Temmuz darbe teşebbüsü ve sonrasında yaşanan gelişmeleri Londra merkezli Avrupa Dış İlişkiler Konseyi (ECFR) düşünce kuruluşuna değerlendirdi.

15 Temmuz’un Türk demokrasisine etkisi

Darbe teşebbüsü, demokrasimize zarar vermeyi amaçlayan gayrı meşru bir çabaydı. Ancak halkımız darbecilere cesaret, dayanışma ve birliktelikle cevap verdi; demokrasi ve özgürlüklere olan inancını tekrar kanıtladı. Tüm siyasi partiler darbeye karşı ilkeli bir duruş sergiledi. Nitekim Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, muhalefet liderleri ile darbe teşebbüsünü ve darbe sonrası süreci değerlendirdi. Tüm partilerin sorumlu ve olgun bir tavır sergilemesi, bana demokrasimizin ve siyasal sistemimizin geleceği için umut veriyor.
 
AB ülkelerinin tepkisi
Türk halkı, Batılı ülkelerden demokrasiye tam destek bekledi; ancak kınama mesajları hep “darbecileri yargılarken hukuka ve insan haklarına saygılı olun” uyarısıyla birlikte geldi. Hatta bazı siyasiler ve medya organları, sanki darbeyi yapan bizmişiz gibi hükümete saldırdı. Açıkçası müttefiklerimizin masum insanların hayatını kaybettiği bir darbe girişimini önemsizleştirmeye çalışması ve tepki vermek yerine hükümeti cadı avı yapmakla suçlamasına şaşırdık. Avrupalı dostlarımızın ilk andan itibaren demokrasi yanlısı güçlerle dayanışma içinde olmasını; uluslararası toplumun darbe teşebbüsünü koşulsuz olarak kınamasını ve seçilmiş hükümeti desteklemelerini beklerdik. Darbe teşebbüsünden hemen sonra Türkiye’nin AB üyeliğini tartışmaya açmak, 15 Temmuz’da yaşanan olaylardan etkilenen herkese karşı saygısızlıktır. Darbecilere karşı gerekli adımlar atılmadığı sürece darbeyi kınamanın hiçbir anlamı yok. Batılı müttefiklerimiz darbeyi kınadılar; ama darbecilerle ilgili bir çift söz söylemelerini hâlâ bekliyoruz.
 
İdam tartışması
Yakınlarını kaybedenler, idam cezasının geri getirilmesini talep ediyor. Cumhurbaşkanımızın bu fikri ortaya attığı doğru değil. Halktan gelen bir talep var. Bu konuda kararı verecek olan sadece Türkiye Büyük Millet Meclisi’dir. İdam konusunda Anayasa değişikliği gerektiği için iktidar partisi ve muhalefet partilerinin uzlaşarak üçte iki çoğunluğu yakalamaları gerekecektir.
 
Avrupa ne yapmalı?
Avrupalı müttefiklerimizin bu gayrı meşru darbe teşebbüsüne karşı güçlü bir duruş sergilemesini bekliyoruz. Avrupalı dostlarımızın teröre karşı yürüttüğümüz haklı mücadelede yanımızda olduklarını hissetmek istiyoruz. Bu çerçevede Avrupalı liderleri Türkiye’yi ziyaret etmeye ve Türk halkıyla dayanışma içinde olduklarını göstermeye çağırıyoruz. Buraya gelip darbecilerin saldırdığı Meclis’i, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ni, Emniyet Müdürlüğü’nü, Milli İstihbarat Teşkilatı’nı ve medya kuruluşlarını görsünler. Bizimle birlikte şehitlerimizi ansınlar, yaralıları ziyaret etsinler ve onlarla kendileri konuşsunlar. Bunun yerine Türkiye’yi eleştiriyorlar. Pazar günü darbeye karşı demokrasi mitingini destekleyeceklerine Cumhurbaşkanımızın konuşmasına yasak koydular. Avrupa Birliği, stratejik vizyonunu kaybediyor.
 
Tıpkı PKK gibi FETÖ üyeleri de Avrupa ve ABD’deki yasal ve siyasal sistemi suiistimal ediyor. Kendilerini barışçıl eğitim gönüllüleri gibi tanıtıyorlar ama yasadışı dinleme, resmi belgeleri sızdırma, rakiplerine karşı karalama kampanyaları düzenleme gibi taktikleri darbe teşebbüsünden önce bile biliniyordu. Avrupalıların ve Amerikalıların FETÖ gerçeklerini görmemezlikten gelmesini anlamakta zorlanıyoruz.
 
Fethullah Gülen’in iadesi
ABD’nin Fethullah Gülen’in iadesi konusunda Türkiye ile işbirliği yapacağına inanıyoruz. Ülkemizin güvenliği ve selameti açısından FETÖ üyelerini adalete teslim etmek zorundayız. Zaten Türk vatandaşı olan Gülen, Türkiye ile ABD arasında neden gerginlik yaratsın? Bu konuda yapılacak işbirliği, stratejik ortaklığımızı güçlendirir.
 
Rusya
Rusya bizim için kritik bir ortak. Kasım ayında bir Rus jetinin düşmesinin ardından ikili ilişkilerde türbülans yaşandı ama şu anda ilişkilerimiz iki tarafın gösterdiği liderlik ve kararlılık neticesinde yeniden rayına girdi. 9 Ağustos’ta gerçekleştireceğimiz Rusya ziyaretinde iki lider, her iki ülkeyi de ilgilendiren konuları değerlendirecek. Bu ziyaret darbe teşebbüsü öncesinde planlanmıştı. Rusya bölgesel ve küresel ölçekte önemli bir aktördür. Rusya devlet başkanı Vladimir Putin’in darbe teşebbüsü sonrasında gösterdiği desteği takdirle karşılıyoruz.
 
Demokrasi
Devam eden çalışma, darbe teşebbüsünde rol oynayan kişilerle ilgili. MİT, şüpheliler ve bu kişilerin darbecilerle ilişkisi hakkında kapsamlı bir soruşturma yürüttü. Bunların arasında gazeteciler ve avukatlar da var. Herhangi bir suçu olmayanlar serbest kalacak; suçlular ise adil şekilde yargılanacak. Bu çerçevede hem asker hem de sivillerden ifadelerini verdikten sonra serbest bırakılanlar oldu. Tutuklanan kişiler darbe teşebbüsünü destekleyenler ve bu kalkışmaya katılanlardır. Gülen’in muhalefetten veya Türkiye’deki herhangi bir kesimden destek görmesi söz konusu değil. Nitekim geçtiğimiz günlerde Andy-Ar tarafından yapılan bir araştırmaya göre Türk halkının %77.7’si, Gülen ve sempatizanlarının tehdit oluşturduğunu düşünüyor.
 
FETÖ
Elimizdeki kanıtlar darbe teşebbüsünün ordu içerisine sızmış FETÖ üyeleri tarafından yapıldığını gösteriyor. Tam olarak ne olduğu, soruşturma tamamlandığında ortaya çıkacak. Ancak kesin olan şey, bu kalkışmanın ordu içerisindeki FETÖ üyeleri tarafından planlandığı ve uygulamaya geçirildiğidir. Bu süreçte polis, jandarma, yargı ve medya içerisindeki örgüt üyelerinden de destek aldılar. Bazı kişiler FETÖ darbesi başarılı olursa cezalandırılacakları korkusuyla hareket etmiş olabilir.
 
Sivil-Asker ilişkileri
Sivil-asker ilişkileri Türkiye’de her zaman sorunlu bir alan olmuştur. AK Parti’nin iktidara geldiği 2002 yılından itibaren ordunun üzerinde sivil denetim güçlendi. FETÖ, bu süreci suiistimal ederek kendi üyelerini ordu içerisine yerleştirdi. 1980’lerden itibaren devlet içerisinde güç kazandılar ve saklandılar. Bugün ise gerçek yüzlerini gösterdiler.