1
İşte Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuşmasından satır başları;
Sözlerimin hemen başında 19 Ekim Muhtarlar Gününüzü tebrik ediyorum. Bugün en genç muhtarımızın, en uzun süre görev yapan muhtarımızın, aynı anda görev yapan karı-koca, anne-oğul muhtarlarımız da bizlerle birlikte.
Muhtarlarımız demokrasinin temel taşlarıdır. Milletin gönlünü kazanmanın, oyunu almanın ne demek olduğunu bilmeyenlere bu işi anlatmak çok zor. Seçilmiş gibi görünenlerin bir kısmı da atanmış hükmündedir. Kendi bileklerinin haklarıyla değil, alavere dalavere ile gelmişlerdir. O yüzden milletin tercihlerini küçümserler. Millete hizmet etmek üzere atanmışların da benzer yanlışlara kapıldıklarını görüyoruz. Müsteşardan memuruna kadar atanan kamu görevlileri millete hizmet etmekle mükelleftir. İster seçilmiş, ister atanmış olsun, kendilerine tahsis edilen imkanlar birer emanettir. Asıl olan bu emaneti namus bilip korumak, görevini yerine getirmektir.
Gençlerimizin Lozan'ı bilmesi ve araştırması lazım. Birileri rahatsız oluyor, niye rahatsız oluyor, araştırılsın, incelensin. Görülsün, bu doğru, bu yalnış bilelim. Acaba doğru mudur, bu soruyu bir soralım. Yanlış diyenler niye yalnış diyor, bunu da soralım. Tek tipçi bir insan, biz böyle bir gençlik istemiyoruz. Sorgulayan, araştıran bir gençlik istiyoruz. Sorguladığı, araştırdığı zaman hakikati yakalayacaktır. Ben gençliğimizi balarısı gibi görmek istiyorum, eşekarısı gibi değil. Daldan dala, çiçekten çiçeğe dolaşsın gelsin o balı yapsın ki, tüm insanlık o baldan istifade etsin. Tüm bunlar olacak. Şimdi Misak-ı Milli niye rahatsız ediyor? Misak-ı Milli'yi gündeme getiren kim? Gazi Mustafa Kemal. Niye rahatsız oluyorsun, biz rahatsız olmuyoruz. Misak-ı Milli batıdan doğuya nasıl başlayacaksın. Rahatsız olmayın onun için de burada öğrenelim, bilelim, dün neydi bugün ne? Bunu birileri anlatmak istemiyor derdi başka. Ama anlayanlar var hamdolsun.
Bu noktada sayın Bahçeli'nin dünkü konuşmasında da ifade ettiği gibi kendisine teşekkür ediyorum. Çünkü siyasi hareketler de doğrudan bütünleşmeyi ortaya koyduğu için başarılacaktır. Bunun bilinmesi lazım. Osmanlı öylesine büyük, köklü bir devletti ki, yıkılışı milletimizin üzerine maddi ve manevi yaralılara yol açmıştır. 2,5 milyon kilometre kare topraklarımızın büyüklüğü Lozan'ı imzaladığımızda Hatay'la birlikte 780 bin kilometrekareye düşmüştür. Kurtuluş Savaşımıza girerken hedefimiz Misak-ı Milli sınırlarımıza sahip çıkmaktı. Maalesef Misak-ı Milli hedeflerimizi koruyamadık. Dönemin şartları itibarıyla bu durumu mazur görebilenler, göstermeye çalışanlar olabilir. Asıl vahim, zorunluluklardan kaynaklanan bu durumu esas olarak kabul edip kendimizi buna hapsetme anlayışıdır. Biz 780 bin kilometre kareye nerelerden geldik biliyor musunuz? Geçmişe bakarsak, 20 milyon kilometrekarelerden geldik. 2016 yılında 1923'ün psikolojisiyle hareket edemeyiz. Bunda ısrar etmek ülkeye ve millete yapılacak en büyük haksızlıktır.
TÜRKİYE ARTIK YANLIŞ GÜVENLİK ANLAYIŞINI TERKETMİŞTİR
Biz Kurtuluş Savaşımızı, "hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır, o satıh bütün vatandır" bu stratejiyle kazanmışız. Cumhuriyetimizin tamamını hattı müdafaa ile gösteren anlayışı geride bırakmak zorundayız. Bıçak kemiğe dayanmadan, gırtlağımıza kadar bataklığa gömülmeden harekete geçemediğimizi görüyoruz. Kapımız hiç boş kalmadı. Rahat nefes aldığımız dönem hiç olmadı. Her dönem bu tür bedeller ödedik, siyasette büyük bedeller ödedik. Darbelerle, muhtıralarla, vesayet yönetimiyle çok zaman kaybettik. Aynı şartlarda yarıştığımız ülkelerden fersah fersah geride kaldık. Terörde binlerce evladımızı, genç nesillerimizi kaybettik. Artık bedel olarak istemiyoruz. Siz muhtarlarımızın huzurundan ilan ediyorum; Türkiye artık bu yanlış güvenlik anlayışını terketmiştir. Bundan sonra sorunların kapımızı çalmasını beklemeyeceğiz, bıçak kemiğe dayanana kadar sarbetmeyeceğiz. Artık sorunların üzerine biz gideceğiz. Terör sorunumuz mu var, terör örgütlerinin bize gelip saldırmasını beklemeyeceğiz. Bu örgütler nerede yuvalanıyorsa gidip orada tepelerine tepelerine bineceğiz.
BUNLARA KİM DESTEK VERİYORSA KÖKÜNÜ KURUTACAĞIZ
Suriye'de, Irak'ta bize yönelik tehditlerin kaynağına gideceğiz. Bataklığın kurutmanın yollarını bulacağız. Türkiye 30'u aşkın süredir PKK terör örgütüyle mücadele ediyoruz. Bu örgütün 40 bin mensubunu imha ettik ama eylemlerini durduramadık. Bundan sonra ülke içinde ve dışında PKK'nın saklandığı inlerinde bulup bertaraf edeceğiz. Ülke içinde bunların yıllardır gizlediği yerleri tespit ettik, birer birer hepsini yok ediyoruz, edeceğiz. Bölücü örgüte destek veren kim varsa hepsinin kökünü kuratacağız. Şimdiden söylüyorum; biz kendilerini bulup, yok etmeden nereye gideceklerse gitsinler. Aynı şekilde yurtdışında kaldığı yerlerde, rahat nefes alabildikleri tek günleri olmayacak. O ülkenin devlet başkanlarını, hükümet başkanlarını sürekli rahatsız edeceğiz. Önlerine dosya koyacağız. Ne yaparlarsa yapsınlar, içeri mi atarlar, bize mi teslim ederler. DHKP-C mensuplarını harekete geçemeden inlerine yakalayıp adalete teslim ediyoruz.
SAHADA GÖRDÜK Kİ SURİYE'NİN ASIL SORUNU DEAŞ DEĞİL
FETÖ'nün kamudaki, sivil toplum, iş dünyasındaki tüm elamanlarını adım adım takip ediyoruz. Bu ülkede artık kimsenin yaptığı ihanet yanına kâr kalmayacak. Hiçbir terör örgütünün, hiçbir teröristi biz bu topraklarda barındırmayacağız, ya imha ya da teslim ya da defolup gidecekler. Türkiye, Suriye ve Irak'ta yaşanan hadiseler karşısında da yeni güvenlik anlayışımıza uygun bir davranış sergiledik. Yıllardır bir çözüm bulunması için bekledik. Baktık ki, biz bekledikçe sorunlar üzerimize geliyor. Bir yanda DEAŞ diğer yanda PYD/YPG terör örgütü karşımızda bayrak sallayınca anladık ki kimseden bize fayda yok. Kendi göbeğimizi kendimiz kesmeye karar verdik. Cerablus operasyonuna başlarken elbette ilgili ülkelere bilgi verdi. Özgür Suriye Ordusu mensuplarıyla bu operasyonu başlattık. Hamdolsun başarıyla yürütüyoruz. Suriye'de bizim iki ayda elde ettiğimiz netice daha önce 4 yılda başarılamamıştı. Sahada gördük ki, aslında Suriye'nin sorunu DEAŞ değil.
MUSUL'DA MEZHEP ÇATIŞMASI İÇİN SENARYO YÜRÜTÜLÜYOR
6 yılda 600 bini aşkın insanın canına malolan bu oyunu bozan Türkiye'nin iki ay önce başlattığı hamle olmuştur Cerablus DEAŞ'tan temizlendi. 30 bin Cerabluslu, Cerablus'a yerleşti. Rai de DEAŞ'tan temizlendi. Oraya da Rai'nin halkı yerleşmeye başladı. Bunların kutsalları olarak dergilerinin ismi Dabık, yani bizim tarihimizde de Mercidabık diye geçen orası aynen DEAŞ'tan boşaltıldı, oraya da oranın sakinleri yerleştirildi. Birileri bize akıl veriyor, Dabık'a girdiniz tebrik ederiz, ama daha aşağı gitmeyin. Daha aşağıda ElBab var. Kusura bakmayın biz oraya da gideceğiz. Çünkü bizim tehdidi altında olduğumuz yer Dabık'ta bitmiyor. Elbab'ın da güneyine doğru gidiyor. Oradan bizim Münbiç'i de koalisyon güçleriyle beraber kuşatma altına almamız lazım. Münbiç yüzde 95'iyle Arap'tır. Orayı kim işgal etmek istiyor; PYD ile YPG. Biz Amerikalılara 'Buradan PYD ve YPG gidecek' dedik. Söz verdiler, giderlerse mesele yok. "Rakka da beraber hareket edebilir miyiz?" Dedik ki, ederiz. Biz buna da varız. Şu anda benzer bir senaryo bu defa mezhep çatışması çıkarmak üzere Musul'da sergileniyor.
TÜRKİYE OLARAK KENDİ PLANLARIMIZI UYGULAMAYA BAŞLADI
Kendi ülkesini terör örgütlerinin cirit attığı bir yer haline getiren Bağdat yönetiminin bu oyunun gerçek aktörü olmadğı açıktır. Türkiye'nin Musul operasyonuna girmeye engellemeye çalışanlar Suriye'deki oyunlarının bozulmasından rahatsız olanlardır. Daha önce aynı yöntemi mülteci krizi üzerinden denediler. Suriye ve Irak'tan ülkemize 3 milyon göçmeni yönlendirenler bizim bu yükün altında ezileceğimizi düşünüyorlardı. Sonuç böyle olmayınca umutlarını terör örgütlerine bağladılar. DEAŞ da, PYD de birer piyondan ibarettir. Türkiye içinde PKK ile FETÖ bu senaryoda üstlerine düşen rolleri aynen oynuyorlar. Bağdat hükümeti, Esed rejimi gibi yapılar ile terör örgütleriyle hayata geçirilmeye çalışalan bu proje Türkiye'nin bekasını tehdit ediyor. Buna rıza göstermek zorunda değiliz. Türkiye olarak kendi planlarımızı uygulamaya başladık. İşte 3 milyon, devletin resmi harcaması 13 milyar doların üzerinde. Bir o kadar da stk ve belediyelerin yaptığı harcama var. Bize BM'den gelen destek 550 milyon dolar. AB'den 3 milyar Avro dediler ve hala verecekler. Gelen rakam 200-300 milyon Avro'dan fazla değil.
MUSUL MESELESİNİ MUSUL'DA ÇÖZMEK MECBURİYETİNDEYİZ
Eğer biz şu kapıları açık tutsak bu mültecilerin gideceği yer Avrupa. Bundan çekindikleri için bunu vereceğiz dediler ama sözlerinde durmuyorlar. Biz de bombaların altında bu insanları bırakamıyız dedik, kapıya geldikleri zaman kapıyı açtık. 2 milyon 700 bin Suriyeliye, 300 bin Iraklıya bunu yaptık. Irak hükümeti, seni rahatlatan Türkiye değil mi? Türkiye'ye laf atarken, söz söylerken bunu düşüneceksin. Böyle bir dost bulamazsın. Sen bu dostluğu incittiğin takdirde kaybedersin. Biz hem sahada olacağız hem de masada olacağız. Bu yeni yaklaşımın gereği olarak da Musul meselesini Musul'da çözmek mecburiyetindeyiz. Musul'u mezhepçiliğe feda edersek, sorunun kendi sınırımıza dayanmasını engelleyemeyiz. Tüm bölge bu süreçten çok büyük zarar görecektir. Suriye'de hangi amaçla harekete geçtiysek Musul için aynı şekilde davranmakta kararlıyız. Musul'un kahir ekseriyeti Arap, Sünni ve bir miktar da Türkmen sünni kardeşlerimiz var. Orayı kalkıp da farklı bir mezhebi anlayışa terkedemeyiz. Biz Şia'nın düşmanı değiliz. Bu bir yorum. Ben mezhepçiliğe karşıyım.
ONLAR İSTEDİĞİ GİBİ KESECEK BİÇECEK ELBİSE YAPACAK
Ben diyorum ki Şia, Sünnilik bir din değildir. Din bunların üstünde din-i mübin-i İslâm'dır. İslam tektir ve ne emrediyorsa biz onu yaparız. Şiiliği İslam'ın karşısına, Sünniliği İslam'ın yerine koyarsan onun da karşısında olurum. Bölgede etkin olan ülkeler Türkiye'nin bu hakkına saygı göstermek mecburiyetindedir. Bizim 911 km. Suriye, 350 km. Irak sınırımız var. Biz sınırdaş olacağız, biz söz söylemeyeceğiz, sınırı olmayanlar, onlar istediği gibi kesecek, biçecek ondan sonra elbiseyi yapacak, yok böyle bir şey! Bu tavrımızın ne savaş çığırtkanlığıyla ne Irak'ın egemenliğini ihlalle ilgisi yoktur. Biz istiklalimizi, istikbalimizi korumak için mücadeleyi nerede ise orada yürüteceğiz. Şu anda bunun yeri Musul'dur. Hava unsurlarımızın Musul operasyonuna katılması konusunda ABD'li askerlerle, generallerle de mutabakata varıldı. İnşallah diğer konularda en kısa zamanda mutabakata varılacaktır. Suriye'de 5 bin kilometrekarelik terörden arındırılmış güvenli bölge projemizi hayata geçirme konusunda önemli mesafe katettik.
SAYIN PUTİN'LE DÜN GECE 22.00'DE TELEFONLA GÖRÜŞTÜK
Halep'te dökülen her damla gözyaşı, yıkılan her ev bizim gönlümüzde açılan bir yaradır. Dün akşam sayın Putin'le Halep'i konuştuk. Saat 22.00 itibarıyla orada hava bombardımanlarını durduracaklarını ifade etti. El Nusra'nın orayı terketmesi konusunda ricaları oldu. Arkadaşlarımız çalışma yaptı, El Nusra'yı Halep'ten çıkarmanın çalışmasının içerisinde olalım diye aramızda bu mutabakatı görüştük. Halep'i kendimizden ayrı görmedik, göremeyiz. Halep nerenin sınır? Kilis, Gaziantep. Halep'te Allah göstermesin bir göç başlarsa nereden bakarsanız bakın en az 1 milyon insan Türkiye'ye gelecektir. Bunu özellikle tahrik edenler Türkiye'ye masaya oturup, bunu konuşmak zorundadırlar. Suriye'deki çatışmalar bittiğinde Halep'i yeniden ayağa kaldıracağız. O güzel Halep ne hale geldi? O medeniyet şehri, tarih şehri ne hale geldi? İlk etapta geçici de olsa bir ateşkes tesisini önemli görüyorum. Müteakiben Halep'teki adımların atılması için gereken vazifemizi yapacağız.
TERÖRİSTLER BATIDA ELİNİ KOLUNU SALLAYARAK GEZİYOR
PKK'nın eylemlerini teşvik edenler sanıyorlar ki Türkiye DEAŞ, PKK ve FETÖ ile uğraşırsa bölgedeki hareket kabiliyeti kalmaz. Türk Ordusu'nun darbe girişimi sonrasında kendi içindeki temizlik çalışmalarıyla operasyonel kabiliyetini yitirdiğini düşünüyorlardı. Darbe girişiminin üzerinden 40 gün geçmeden Cerablus harekatını başlatarak böyle olmadığını onlara gösterdik. Şimdi bizi PKK ve DEAŞ'la oyalayıp, Musul'dan uzak tutmaya çalışıyorlar. Ortada PKK var. 3 bin teröristini oraya göndermiş. DEAŞ var. Küresel iletişim ağları batılı ülkelerin kontrolü olduğu halde PKK, DEAŞ, FETÖ bu araçları kullanıyorlar. Halbuki Batıya tehdit oluşturan bir örgütün böyle bir akımı kullanma şansı yok. Batı ülkelerine yönelik eylem yapmış olan herhangi bir terörist nerede olursa olsun operasyona maruz kalır. Mesela Türkiye'yi hedef alan terör eylemlerinin failleri Batı ülkelerinde ellerini, kollarını sağlayarak gezer. Şimdi bunlar ortadayken bize söylenen yalanlara daha fazla tahammül edebilir miyiz?
BAĞDAT YÖNETİMİ ORDUSUNDAKİ MEZHEBİ YAPISINI GÖZDEN GEÇİRSİN
Terör silahının çok yakında onların ellerinde patlayacağını, canlarını yakmaya başlayacağını biz biliyoruz. Bugüne kadar binlerce DEAŞ'lıyı sınır dışı eden bir ülke olarak bu konuda birikimimizi ve öngörülerimizi kimse yabana atmasın. PYD-YPG, Bağdat yönetimi, Esed yönetiminin yanlarında yer alanları bir kez daha ikaz ediyorum; yanlış yoldasınız. Tutuşturmaya çalıştığınız ateş bizden çok sizi yakar. Bağdat yönetimi önce kendi ordusunun mezhebi yapısını lütfen kalksın da dünyaya açıklasın bakalım. Yüzde kaçıyla hangi mezhepten oluşuyor? Bir defa burada yıllarca sayın Maliki'ye Başbakanlığım döneminde söylediğim şeydi, nüfusunuzdaki mezhebi oran neyse ordunuzu oluşturun dediğimde sesini çıkarmayanlar bildiklerini okumaya devam ettiler. Bizi safdışı bırakmaya amaçlayan her hamle yeni acılara atılan bir adım demektir. Demokrasi, özgürlükler, insan hakları gibi küresel değerlerin bölgemizdeki en önemli temsilcisi Türkiye'nin karşılaştığı bu tehditlerin sonuçları herkes için ağır olacaktır.
EY ALİYA UNUTMA! TÜRKİYE'DE ÖYLE BİR MİLLET VAR Kİ...
Meseleyi inceldiği yerden kopsun noktasına getirmedik, getirmek istemiyoruz. Yeni güvenlik anlayışımızın gereği olarak sorunları kapımıza dayanmadan çözmede kararlıyız. Coğrafyadaki bin yıllık varlığımızla, kadim medeniyet birikimiyle Allah'ın izniyle bunun üstesinden geliriz. Yarın zor günlerde bize destek olan dostlarımızı da, yollarımıza mayınlar döşeyenleri, çukur açanları unutmayacağız. Bugün Bosna Hersek'in ilk cumhurbaşkanı, büyük mücadele ve fikir adamı Aliya İzzetbegoviç'in 13. vefat yıldönümünü. Kendisini rahmetle yadediyorum. Boşnakları maruz kaldıkları soykırıma rağmen ayakta tutan, yönlendiren bu büyük insanın hatırasını yaşatmak her müslümanın vazifesidir diye inanıyorum. Bugün dünyada onur mücadelesi veren Müslüman toplumların en büyük eksiği Aliya gibi liderden yoksun olmalarıdır. Aliya'nın Saraybosna'da bulunan gayet mütevazı mezarında; Herşeye kadir olan Allah'a yemin ederim ki köle olmayacağız... Ve onlar köle olmadılar. Bizlere düşen görev de Aliya'nın vasiyetine uygun şekilde gerektiğinde ölümüne mücadele etmek ve asla köle olmamaktır. Ey Aliya unutma, Türkiye'de de öyle bir millet var ki, 15 Temmuz gecesi helikopterlerin, tankların, uçakların karşısında gövdelerini bu ağır silahlara siper ettiler ve ama bu ülkeyi teslim etmediler.