1
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde muhtarlara hitap etti.
İşte Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuşmasından satır başları;
Hasan Karakaya dostumuzu kaybetmenin hüznüyle kutsal topraklardan ayrıldık. Kutsal topraklarda son nefesini vermek herkese nasip olmayacak bir güzelliktir. Son namazını adeta bir veda namazı olarak kıldı. Yaklaşık 1-1.5 saat sonra son nefesini vererek ayrı bir imtiyazla aramızdan ayrıldı. Medine ziyaretimizde hayatını kaybeden Hasan Karakaya kardeşimize Allah'tan rahmet ailesine de başsağlığı diliyorum.
AÇIK BİR ŞEKİLDE GÖRÜLMÜŞTÜR
Vatan toprağının bir karışını vermeyiz, hedeflerimizden vazgeçmeyiz. Türkiye, 2023 hedeflerine ulaşacaktır. Sadece hükümete, başbakana, Cumhurbaşkanına karşı pozisyon almak adına terör örgütüyle aynı safta buluşmakta sakınca görmeyen bir siyaset anlayışla karşı karşıyayız. Hendek kazanan teröristleri arkadaşı olarak gören, terör örgütüne bilboard ilanlarıyla destek veren bir ana muhalefetimiz var. Teörün, terör örgütünün ya yanında olursunuz, ya da karşısında olursunuz. Bu işin ortası asla olamaz. Ana muhalefet partisine oy veren yüzde 24'in bu partiyle terörle aynı noktaya gelmesinden rahatsız olduğunu ben biliyorum. Yaşanan hadiselerin bölge insanının, hakkı, hukuku, talepleri, beklentileriyle bir ilgisi olmadığı açık bir şekilde görülmüştür.
BU OYUN BİN YILLIK HESAPLAŞMADIR
O evleri yakılan, yıkılan tarumar edilen o insanlar Kürt değil mi? O insanların bu kar kışta evlerini terkederek başka illere gitmesi bir zulüm değil mi? Zulmü yapan terör örgütü ve temsilcisi olan siyasiler bunun hesabını ne bu dünyada ne de ebedi alemde veremezler, veremeyeceklerdir. Bu oyun bin yıllık hesaplaşmanın yeni bir tezahüründen başka bir şey değildir. Terör örgütü birer kukladan ibarettir. Türkiye'de Kürt sorunu değil terör sorunu vardır. Kimse bize bunu yutturmaya kalkmasın. Türkiye'de tüm etnik unsurların hepsinin kendine has sorunları vardır, başımız gözümüz üstüne. Hep bu sorunları gidermeye çalışmışızdır ama yatıp kalkıp da Kürt sorunu da Kürt sorunu diye bize bunu yutturamazsınız. Allah'ın izniyle devlet ve millet olarak bu sorunun üzerinden gelecek güce ve kararlılığa sahibiz.
BOMBAYI KOYANLA SAVUNAN BİRDİR
Demokrasiyle terörün yanyana olamayacağını kabul eden her siyasi, Türkiye Cumhuriyeti devletinin verdiği mücadeleyi kayıtsız şartsız desteklemek durumundadır. Bizim gözümüzde hendeği kazanla, hendeği savunanın, bombayı koyanla bombayı savunanın silahın kabzasını tutanla onu savunmanın hiçbir farkı yoktur. Varlıklarını hendeklere endeksleyenlerin, Kandil'in şamar oğlanı durumuna dönenleri ibretle takip ediyorum. Bu ülkede terörü destekleyen kim varsa onun eteğinin altına girmenin adı siyaset değil ihanettir. Türkiye'nin gördüğü her zarar Kürt kardeşlerimin de zararıdır. Türkiye'nin tüm değerlerine, imkanlarına saldırmanın adı beşinci kol faaliyetidir. Dünyanın hiçbir yerinde kendi ülkesine, toplumuna karşı bu derece aleni cephe alıp da faaliyetlerine izin veren bir siyaset anlayışı yoktur. Siz gidip Almanya'da, Amerika'da Rusya'da terör örgütünü savunmaya kalkın, bakın başınıza ne geliyor.
AMA ARTIK BIÇAK KEMİĞE DAYANMIŞTIR
Türkiye bu konuda fazla müsamahakar bir ülkedir.Ama artık bıçak kemiğe fazlasıyla dayandı. Bu yargılananların hem sayısı artacak hem de arazide dağ taş demeden güvenlik güçlerimiz bir mücadeleyi kararlılıkla sürdürüyorlar. Gazi Mahallesinde artık keleşle tabut taşıyorsa birisi bunun hesabı bellidir. Bununla ilgili yasal düzenleme yapıldı zaten. Prensip olarak ben siyasi partilerin kapatılmasına karşıyım. Ama herhangi bir siyasetçi yaptığı suçun cezasını kurumsal olarak partisi değil şahıs olarak kendisi ödemelidir. Bu genel başkan, milletvekili, meclis üyesi olabilir, kim olursa olsun bedelini ödemelidir. Tercihini siyasetten yana değil terörden, terör örgütünün eylemlerinden yana koyanlar hesabını hukuk önünde vermelidirler. Milletvekili sıfatı, parti yöneticisi pozisyonu hiç kimseyi terör örgütü yanında saf tutmuşsa hukuk önünde hesap vermekten kurtaramaz, kurtarmamalıdır.
MECLİS VE YARGI HAREKETE GEÇMELİDİR
Terör örgütünün diğer mensupları için hukuk neyi emrediyorsa bu kişiler için aynı şekilde işletilmelidir. Bu imtiyazın istismarına artık parlamentomuz izin vermemelidir. Terör örgütü mensubu gibi hareket eden milletvekilleri hususunda meclisin ve yargının harekete geçmesi şarttır diye düşünüyorum. Üniversiteler, hastaneler başta olmak üzere kamu kuruluşunda terör örgütü yanında yer alanların süratle ayıklanmasına ihtiyaç vardır. Kimse bu devletin ekmeğini yiyip de bu devlete kılıç çalamaz. Cumhurbaşkanı olarak milletimizin vicdanını yaralayan görüntülere daha fazla şahit olmak istemiyorum. Milletimizi ya devlet başa ya kuzgun leşe deme noktasına getirmemeliyiz.
VEKİLLER DEĞİL ASİLLERİN KARARIDIR
Türkiye artık darbe dönemlerinin dışında, siyasetin imkanlarıyla yeni anayasasını yapabilme iradesini ortaya koymalıdır. Darbe anayasalarıyla yönetilen ülke utancından artık kurtulmalıyız. Daha bismillah demeden dayatılan ön şartlar milletimizin arzu ettiği, beklediği Türkiye'nin yaşadığı değişimi kucaklayacak bir anayasanın imkanını zorlaştırıyor. Referansımız mevcut anayasa ise niçin yeni anayasa peşinde koşuyoruz. Yeni anayasa yeni bir yaklaşımla oluşturulmalıdır. Sayın başbakanın mecliste uzlaşma çabalarını destekliyor, takdir ediyorum. Burada aslolan şey toplumsal mutabakatın sağlanmasıdır. Nasip olur da şu anda kurulacak komisyonla bu adım atılır, bir de bununla ilgili bir arama konferansı da yapılabilir. Bunun neticesinde milletin de kanaati alınıp nihai kararı vekiller vasıtasıyla değil asıllar kararıyla vermek inanıyorum ki, bu işin en isabetlisi olacaktır.
BAŞKANLIK SİSTEMİ MİLLETİN TARİHİNDE VAR
Muhalefet partilerin bu konuda kendi geçmişleri ve tarihleriyle çelişen tutumlarını anlamakta zorlanıyorum. Sadece ötekiler ak diyorsa ben kara diyeyim anlayışla yönetilen siyaset kimseyi başarıya götürmez. Başkanlık sistemi bu ülkenin, milletin tarihinde var olan fiili uygulaması bulunan bir yönetim tarzıdır. Başkanlık sistemi milletlerin anlayışları doğrultusunda birbirinin farklıdır. İngiltere'deki parlamenter sistemle Türkiye'denin aynı olduğunu kim iddia edebilir? Parlamenter sistem diktatör üretmez, diyenler var. Geçtiğimiz günlerde Hitler örneğini vermiştim. Meselenin önünü arkasını bilmeyenler şahsıma hücum etmeye kalktılar. Halbuki benim söylediğim gayet basitti. Almanya parlamenter sistemle yönetiliyordu ama buna rağmen Hitler gibi bir diktatör ülkenin başına musallat oldu. Ben bunu söyledim.
TÜRK TİPİ BAŞKANLIK DEDİM SALDIRDILAR
Aynı şekilde Fransa parlamenter sistemde bulamadığı başarıyı yarı başkanlıkta yakaladı, ben bunu söyledim. Burada asıl mesele ülkenin hedefleriyle yönetim biçimi arasındaki ilişkiyi doğru kurabilmektir. Türkiye'nin de kendi yönetim sistemini ihtiyaçlarına göre belirleme ihtiyacı vardır. Ben Türk biçimi Başkanlık sistemi dedim, başladılar saldırmaya. Bunlar kendi ülkelerinin markasını da istemiyorlar. Biz hepsinden alırız, adeta arı gibi toplar, balımızı yapar milletimize sunarız. olay bu kadar basit. Ülkemizde mevcut parlamenter sisteminden memnun olan var mı? Bugüne kadar memnun olanı duymadım. Bu sistemin ülkenin ve milletimin faydasına olmadığına inanıyorum.
MESELE KABİR ZİYARETİ DEĞİL ZİHNİYET
Rahmetli Özal'dan rahmetli Türkeş'e kadar pekçok siyasetçi Başkanlık sistemini önermişti. Şimde rahmetli Türkeş'in partisi başka davranıyor. Ülkemizde bu noktada çok ciddi sıkıntılar yaşıyoruz. Memur istihdamı mesela. Dolayısıyla 657'nin elden geçirilmesi gerekiyor. Mesele bu devlete, bu millete faydalı olur mu olmaz mı? Bugün Cumhurbaşkanı şuna karışmasın, buna karışmasın diyenlerin hepsi de bu duruma mevcut sistemin yol açtığını aslında bal gibi biliyorlar. Anayasa'nın şahsıma vermediği hiçbir yetkiyi kullanmadım. Hangi yetkiyi veriyor, hangisini vermiyor, bunları gayet iyi biliyorum. Gökten zembille inmiş bir Cumhurbaşkanı değilim. Ne yaptıysam hepsi de anayasaya uygundur. Benim yönetim sistemimizi tartışmalıyız teklifime karşı çıkıyorlar.
AHLAKTAN NASİBİNİ ALMAMIŞ BİR MEDYA
Bazı medya gruplarının ahlaki olmayan şekilde saldırılarını sizler de görüyorsunuz, izliyorsunuz. Acaba bu medya mensuplarının hiç ahlaktan nasipleri olmadı mı, olmaz mı? Bu ülkede yüzde 52'ye yapılan saygısızlığın ne anlama geldiğini bunlar biliyor mu? Bunlar kendi isteklerinin, kendi arzularının yerine gelmeyişi sebebiyle çılgına dönüyorlar. Yahu senin gazetenin tirajı ne. Sen yüzde 52'nin iradesine bu kadar ahlaksızca nasıl saldırabilirsin? Tabii biz bütün hukuk yollarımızı sonuna kadar kullanacağız, kullanıyoruz. Mecut sistemden bu kadar memnunsanız o zaman beni niye eleştiriyorsunuz. Memnun değilseniz alternatiflerin tartışılmasına niye karşı çıkıyorsunuz. Elbette ben bu eleştirileri günlük reflekslerden ibaret olduğunu 40 yıllık siyasi tecrübeme dayanarak gayet iyi biliyorum.
MİLLETİME VE MUHTARLARA GÜVENİYORUM
Ben milletime, milletimin temsilcileri muhtarlarıma güveniyorum. Milletin talepleri önünde kimse duramaz. Yeni anayasa ve başkanlık sistemi konusunun milletimize malolduğuna gittiğim her yerde, kamuoyu araştırmalarında görüyorum. Nihai kararı verecek olan yine milletimizdir. Siyasi parti, önce buna milletim ne diyor, diye sorması lazım. Biz partimizi kurarken 42 bin vatandaş üzerinde kamuoyu araştırması yaptık, 81 vilayette yaptık. Tamamen bilimsel. Türkiye'nin yeni bir siyasi partiye ihtiyacı var mı, yok mu? Bu araştırmadan sonra partiyi kurma kararını verdik. Parti kurmak için kurarsın. Ama ondan sonra da geldiğin gibi gidersin, çöpe atar. Biz böyle yapmadık. 16 ay sonra bizi milletimiz iktidar yaptı.
PARLAMENTER SİSTEM ZEMBİLLE İNMEMİŞTİR
Türkiye'nin değişik alanlarda sistemin erime noktasında tazelenmeye, yeni başlangıca ihtiyacı var. Yeniden doğmamız lazım. Bu millet, bu ülke değişime, yenileğe, daha iyiyi, daha güzeli aramaya hiçbir zaman kapalı olmamıştır. Her kim ki bu gerçeğe sırtını dönmüşse tarihin tozlu raflarında yerini almıştır. Parlamenter sistem gökten zembille inmemiştir. Bu sistem Türkiye Cmuhuriyeti'nin kuruluş yıllarındaki ihtiyacın çok daha gerilerindedir. Örnek aldığımız Fransa yarı başkanlığa geçerken biz parlamenter sistemi fetiş haline getiren bir anlayışa saplanıp kalmışız. Başkanlık sisteminin Türkiye'nin ihtiyaçlarını bugünden daha iyi karşılayacağını ifade ediyorum.
BU FİTNEYİ BİR ÜST AKIL İDARE EDİYOR
Rejimin ve onu destekleyen Rusya'nın bombaladığı yerlerde sürekli kadınlar, masum çocuklar hayatlarını kaybediyorlar. Kimse kimseyi aldatmasın bombardımanlar sonucu yakılan evler, insanlar sefalete mahkum ediliyor. Akdeniz'in soğuk sularında hayatını kaybeden insanların dramı günlük hayatımızın bir parçası olmuştur. Avrupa'da her türlü kötü muameleye tabi tutulan mültecilerin dramı artık dikkat çekmiyor. Ama hamdolsun biz bunlara ülkemizde müsaade etmiyoruz. Diğer taraftan mezhep fitnesi bir kez daha İslam dünyasını sarsıyor. Bunu bir üst akıl idare ediyor. Mesele İslam dünyasında bir mezhep çatışması olsun ve İslam dünyası kendi içinde paramparça olsun. Suriye, Irak, Lübnan'daki görüntülerin arkasında mezhep fitnesi olduğunu biliyoruz.
ORALARDAKİ İDAMA NEDEN SUSUYORSUNUZ?
Biz peygamber efendimizin tüm sahabelerine ve ehlibeyte aynı derecede saygı duyan bir anlayışa sahibiz. Hz. Ali, Hz. Hasan, Hz. Hüseyin, Hz. Hüseyin'in, Hz. Ömer'in tahkirine asla razı olmayız. Mezhep görüntüsü altında sergilenen tavırların gölgesinde bölgesel iktidar inşa etme çabasını gayet iyi biliyoruz. Suudi Arabistan'ın büyükelçiliğinin yakılması, yıkılması asla uluslararası münasebetler açısından kabul edilir bir yaklaşım değildir. Biz bunu tasvip etmiyoruz demek o ülkelerin yönetimlerini kurtarmaz. Sen gerekli tedbirleri aldın mı acaba? 47 kişi idama mahkum edilmiştir. Türkiye'de idam müessesesi yok. Ama Suudi Arabistan'da bu müessese var, İran'da, ABD'de, Rusya'da, Çin'de var. Buralarda yapılan idamlar noktasında ses soluk çıkmıyor.
İDAM EDİLENLERDEN 46 KİŞİ SÜNNİDİR
Şu anda Suudi Arabistan'da yapılan iç hukuk meselesidir. Bunların 46'sı sünnidir, bir tanesi de şiadır. Bu onların kararı, tasvip edip etmemek ayrı konu. Mısır'da bine aşkın insan hakkında idam kararı verildi. Ey dünya nerdesin? Bunlardan bir tanesi Mursi'dir. Mursi yüzde 52 halkoyuyla işbaşına gelmiştir, idama mahkum edilmiştir. O bir terörist miydi? Değildi. Darbeyi yapan kim? Sayın Mursi'nin memuru olan bir general. Dünyanın sesi çıktı mı? Tek konuşan biz olduk. Çünkü adaletle hükmetmek bizim görevimizdi. İslamı ve müslümanları böyle bir zilletle karşı karşıya getirenleri Allah ıslah etsin diyoruz. Suriye'de 400 bin insan öldürülüyor. Buna sessiz kalanlar şu anda bir kişinin idamıyla ilgili her tarafı ayağa kaldırmaya çalışıyor. Niye oraya sesiniz çıkmıyor. Oraya örtülü, örtüsüz destekler veriyorsunuz. Para, silah veriyorsunuz. Kime, katil Esed'e. 2016 yılında başta Suriye olmak üzere müslümanların acı, kan ve gözyaşı içinde yaşadıkları topraklarla barış, huzur, istikrar getirmesini temenni ediyorum.