Başkan Erdoğan'ın konuşmasından bazı satırbaşları:
Bizlere düşen görev en doğruyu, en iyiyi, en güzeli, en hayırlıyı aramak, nasibimizde varsa bulmak ve insanlığın hizmetine sunmaktır. Bu yönde emek harcayan, gayret gösteren, başarı ortaya koyan herkese şahsım, milletim adına şükranlarımı sunuyorum. Türkiye bugün sağlık alanında dünyanın en önde gelen ülkelerinden biridir.Bunu iddialı olarak söylüyorum. Her başarı gibi Türkiye'nin sağlık alanında geldiği yerin gerisinde çok büyük fedakârlık, emek, alın teri vardır. Göreve geldiğimizde sağlığı öncelikli işlerimiz arasında öne çıkardık. Zira bir sağlıklı nefes bir devleti feda etmek için yeter akçedir.
Sağlık reformunu kısa sürede hayata geçirdik. Hastanelerin birleştirilmesi, sağlık sigortası, altyapı ve personel alanında çok önemli atılımlar yaptık. Hastanelerimizi 5 bin 488'e yükselttik, nitelikli yatak sayısını 145 bine çıkardık. Sağlık çalışanların sayısını 378 binden 1 milyon 24 bine ulaştırdık. Hastanelerimizde teşhis, tedavi cihazları ve ambulanslarımızda sayıyı ve kaliteyi fevkalade yükselttik. Milletimize en kaliteli sağlık hizmetini en makul maliyetle sunabilmek hedefimizdi. Bireylerin ceplerinden yaptıkları harcama oranı yüzde 20 düzeyinden yüzde 17'ye geriledi. Hedeflediğimiz düzeyde ve en makil maliyetle sağlık hizmeti vermeyi başardık.
Bu hizmeti sadece kendi vatandaşlarımıza sunmakta kalmadık. Üç kıtanın kavşak noktasında yer alan ülkemizi sağlık alanında dünya çapında bir çekim merkezi haline dönüştürdük. Bugün çok sayıda ülkeden gelen heyetler sağlık sistemimizi inceliyor. Bir önceki Amerika Başkanı Obama kendi ülkesinde bizim sağlık reformunu çok küçük bir şekilde gerçekleştirmeye çalıştı ancak başaramadı. Diğer ülkelerin yaşadığı sıkıntıları söylemiyorum. Şunu söyleyeyim, niyet halis olunca akıbet de hayrolur. Hayatın dinamizmi ne kadar iyi olursa bizi sağlık sisteminde daha da iyiye götürmeye yöneltiyor.
Vatandaşlarımızdan bazılarının yabancı menşeili ilaçlara ve aşılara mesafeli yaklaştığını görüyoruz. İlaçları ve aşıları halkımızın hassasiyetine uygun şekilde üretip hizmete soktuğumuz da bu sorunu da aşmış olacağız. İlaç üretiminin gerçek anlamda millileştirilmesi hususunda gizli bir direniş olduğunu da biliyorum. Bu hususta atılan adımları, yapılan engellemeleri takip altına alınacağının bilinmesini istiyorum. İnşallah tıkır tıkır işleyen sağlık sistemimizi çok daha yukarı çıkartacağız. Hep birlikte hareket edersek her meselemiz gibi sağlıktaki sıkıntılarımızın üstesinden kolayca gelceğimiz açıktır.
Bu topraklarda kadim zamanlardan bu yana sağlık ve tıp konusunda çok farklı ciddi çalışmalar yürütülmüştür. İnsanın sağlığının nasıl bozulduğuna nasıl tedavi edileceğine ilişkin bugün hala karşılığı olan başarılı eserler bırakılmıştır. İbn Sina anatomiye ilişkin olarak çok başarılı çalışmalar yapmıştır. Aynı şekilde Farabi'den El Razi'ye çığırlar açmışlardır. Coğrafyamızın her köşesinde farklı versiyonlarla anlatılan Lokman Hekim efsanesi vardır. Aradan geçen binlerce yılda ölüme çare bulunamadı ama tıp ve ilaç biliminin gayretleriyle insanların ortalama hayat süresi oldukça uzadı.
Suriye gibi yıkımlara uğrayan ülkede ortalama hayat süresi 73'den 63'e geriledi. Ortalama ömür uzamakla birlikte sağlık başta olmak üzere çeşitli alanlarda ciddi çarpıklıklar da büyüyor. Yüz milyonlarca insan açlıktan ölme tehdidiyle karşı karşıya, diğer taraftan obezitenin önemli sağlık sorunu hale dönüştüğü yerler var, başta Amerika. Aynı şekilde silahlanmaya harcanan paranın sadece bir kısmıyla dünyada ne aç, ne de temiz su sıkıntısı çeken kimsenin kalmayacağı hale gelmesini dikkate almalıyız. Bu tür çarpıklıkların yol açtığı sosyal, siyasi, ekonomik kırılmaları dünyamızın geleceği için en büyük tehditlerden biri olarak görüyoruz.
Bu mesele bilim adamlarından önce siyasetçilerin sorumluluk alanına girer. Unutulmamalıdır ki, siyasetçilere bilim adamları yol gösterir. Hep birlikte dünyamızın daha yaşanabilir hale getirebileceğimize inanıyorum. Türkiye hem kendi toprakları içinde, hem de bölgesinde, dünyada yaşanan hadiselere daima insan merkezli yaklaşan bir ülkedir. Ülkemizde kahir ekseriyeti Suriyeli olmak üzere yaklaşık 3 milyon kişi hayatını sürdürüyor. Kurduğumuz sistem sayesinde ülkemizdeki sığınmacıların hepsi de tüm şehirlerimizdeki sağlık kurumlarından vatandaşlarımızla aynı şartlarda hizmet alıyor. Özellikle sağlık kurumlarımıza şahsım ve milletim adına şükranlarımı bildiriyorum.
Güvenli bölgeyle ilgili planımızı yaptık, bunları BM'de takdim ettim. Peki para? Paraya gelince ses yok. Yarın BM Genel Sekreteri misafirim olacak. Sabah beraber bir kahvaltımız var. Kendisine bu programı, projeleri takdim edeceğim. Diyeceğim ki, 'uluslararası dönorlar çağrısı yapın, yapmazsanız ben yapacağım'. Oldu oldu, yoksa Tel Abyad'la Resulayn arasında mülteciler şehrini biz kuracağız. Ben o zaman Adnan Polat'ın kapısını çalarım. Bakın 'tamam' dedi. Bizim insanımız böyledir, bütün adımları atar. Uluslararası toplumdan aldığımız destek malesef sadece nasihat. Bir damla petrolü bir damla kandan daha değerli kabul eden dünyanın gözü Suriye'de ya da diğer yerde kendi çıkarından başka bir şey görmüyor. Biz sadece insan, can, hayat görüyoruz. Diğerleriyle en büyük farkımız budur.
Son 8 yıldır Suriyeli sığınmacılar için sınırlarına dikenli tel örgü çekmekten başka hiçbir iş yapmayanlar, malesef bugün de sığınmacıların vatan hasretini dindirecek çabalara mani oluyor. Sizler 4 milyonu aşkın insana sadece sağlık hizmeti vermenin nasıl mali yüke karşılık geldiğini en iyi bilen kişilersiniz. Sınırlarımız dışındaki 3 milyon kişiye de hayatlarını sürdürebilmek için dtestek sağlıyoruz. Biz tüm bunları insani ve ahlaki sorumluluklarımızın gereği olarak yaptık. Mazlumların ve mağdurların ümit kapısı olmayı sürdüreceğiz. Sadece kendi sorumluluklarımızı yerine getirmekte kalmayıp tüm insanlığın da onurunu kurtarmış olacağımıza inanıyoruz.