Başkan Erdoğan Stav Dergisi'ne mülakat verdi: Bu duruma seyirci kalamayız

Başkan Recep Tayyip Erdoğan,Türkiye'nin Libya ile yaptığı anlaşmanın bazı ülkeleri rahatsız ettiğine ilişkin değinerek ''Libya, bizim aynı zamanda Akdeniz'de komşumuzdur. Doğu Akdeniz'deki hidrokarbon kaynaklarının aranması ve işletilmesinde, ülkemizin ve Kıbrıs Türklerinin devre dışı bırakılmasına seyirci kalamazdık.'' ifadelerini kullandı.

Başkan Recep Tayyip Erdoğan, Bosna Hersek'te yayımlanan Stav Dergisi'ne verdiği mülakatta gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu, soruları yanıtladı.

Küresel Mülteci Forumu'ndaki konuşması hatırlatılarak, "Mülteci krizini Avrupa Türkiye'ye mi yüklemeye çalışıyor?" şeklindeki soru üzerine Erdoğan, mülteci meselesine daima insanı ve vicdanı merkeze alan bir anlayışla yaklaştıklarını belirtti.

"Suriye krizinin ilk anlarından itibaren din, dil, mezhep, köken ayrımı gözetmeden kapımıza gelen herkesi bağrımıza bastık." diyen Erdoğan, Suriye içinde yerlerinden edilmiş 3 milyonu aşkın kişiye resmi kurumlar ve sivil toplum kuruluşları vasıtasıyla düzenli yardımda bulunduklarını bildirdi.

Türkiye'nin halihazırda dünyada en fazla mülteciye ev sahipliği yapan ve milli gelire oranla dünyanın "en cömert ülkesi" olduğuna dikkati çeken Erdoğan, "Hal böyleyken imkanları bizden kat be kat fazla olan Avrupa ülkeleri, Suriye konusunda maalesef iyi bir sınav veremedi. Ülkemize verilen sözler yerine getirilmedi. Mazlumlara sahip çıkmak yerine dikenli tel örgülerin arkasına saklanmayı tercih ettiler. Hatta Ege ve Akdeniz'de düzensiz göçlerle mücadele edilirken, botların batırılması, şişlenmesi, bu insanların denizin ortasında ölüme terk edilmesi gibi insanlık dışı hadiselerle karşılaştık." değerlendirmesinde bulundu.

Türkiye'nin şu an 3,7 milyonu Suriyeli olmak üzere yaklaşık 5 milyon sığınmacıyı topraklarında misafir ettiğini anlatan Erdoğan, "İdlib'de yoğunlaşan saldırıların ardından 250 bin kişi daha ülkemiz sınırına geldi. Bu katliamların devam etmesi halinde sayı da artacaktır. Ancak Türkiye'nin yeni bir düzensiz göç dalgasını tek başına göğüslemesi artık mümkün değildir." ifadesini kullandı.

"Türkiye'nin Suriye'de güvenli koridor oluşturulması sürecinde askeri operasyonlarına neden karşı çıkıldı? Birileri Suriye'de ve Türkiye sınırında savaşın devam etmesini mi istiyor? Diğer ülkelerin çıkarı nedir?" şeklindeki soruya ise Erdoğan, "Suriye meselesine bazı ülkeler sadece çıkar, güç ve petrol merceğinden bakıyor. 1 milyon insanın hayatını kaybettiği ve 12 milyon Suriyelinin evlerini terk etmek zorunda kaldığı böylesi büyük bir insani trajediyi fırsata çevirmenin peşindeler. Nitekim bunu kamuoyu önünde de farklı vesilelerle deklare ettiler. Tek gündemlerinin petrol kaynaklarını ele geçirmek olduğunu açıkça söylediler. Güney sınırımız boyunca kurulmaya çalışılan terör koridorunun gerisinde de bu niyetler vardı." yanıtını verdi.

Türkiye'nin PKK/YPG terör kuşağıyla adeta boğulmak istendiğine işaret eden Erdoğan, bu planların son 3 yılda düzenlenen 3 başarılı harekatla akamete uğratıldığını aktardı.

Başkan Erdoğan, 8 bin 300 kilometrekarelik alanı DEAŞ'lı ve PKK/YPG'li teröristlerden temizleyerek, güvenli hale getirdiklerini belirterek, şöyle devam etti:

"Ülkemizin güvenli hale getirdiği bu bölgelere şimdiye kadar 375 bin Suriyeli gönüllü ve güvenli bir şekilde geri döndü. Şimdi bu çabaları bir üst aşamaya taşıyoruz. Barış Pınarı Harekat bölgesinde kurmayı planladığımız şehirlerle, bu sayının 1 milyonu, hatta 2 milyonu bulacağına inanıyoruz. Planımızı hem 74. BM Genel Kurulunda hem de Küresel Mülteci Forumu'nda muhataplarımızla paylaştık. Birlemiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği ile diyalog halindeyiz. Temennimiz, Suriyeli mazlumların vatan hasretini bitirecek bu projemize sahip çıkılması ve destek verilmesidir."

"GAZZE'DEKİ KARDEŞLERİMİZİN YÜKÜNÜ HAFİFLETMEK İÇİN GAYRET GÖSTERİYORUZ"

Filistin meselesine ilişkin görüşleri sorulan Erdoğan, Filistin meselesinin Türkiye'nin en önemli dış politika önceliklerinden biri olduğunu vurguladı.

Erdoğan, 1967 sınırları içinde bir Filistin Devletinin kurulması için her zeminde mücadele yürüttüklerini, İslam İşbirliği Teşkilatı Dönem Başkanlığı sırasında, ilk kıble olan Kudüs'e yönelik İsrail saldırıları karşısında hassasiyetlerini de ortaya koyduklarını dile getirerek, "İsrail yönetiminin dünyanın en büyük açık hava hapishanesine çevirdiği Gazze'deki kardeşlerimizin yükünü hafifletmek için gayret gösteriyoruz." ifadesini kullandı.

Bu konuda Katar'ın da katkı sunduğunun altını çizen Erdoğan, açıklamalarını şöyle sürdürdü:

"Ancak Müslümanlar olarak hala ümmetin meselelerinde dayanışma içinde hareket edemiyoruz. Müslümanların bu dağınıklığı en fazla zalimlere cesaret veriyor. 1,7 milyarlık İslam alemi, Myanmar'dan Filistin'e, Türkistan'dan Afrika'ya kadar dünyanın farklı köşelerinde kardeşlerimizin zulüm görmesine mani olamıyor. Arakan'da tüm dünyanın gözleri önünde Rohingyalara karşı işlenen soykırım bunlardan sadece biridir. Uluslararası Adalet Divanında Gambiya'nın başlattığı, bizim de çok güçlü destek verdiğimiz, 'Arakanlı Müslümanlara yönelik soykırımın soruşturulması' sürecini bizzat takip ediyoruz. Soruşturma sürecinin failleri ortaya çıkarmasını temenni ediyoruz. Tabi bunun yanında bizlerin Rohingyalara sahip çıkması gerekiyor. Dünyanın en mazlum halklarından biri olan Rohingyaların kendi topraklarında, özgür, güvenli ve müreffeh bir şekilde yaşaması için hep birlikte çalışmamız lazım."

"ÜLKEMİZİN VE KIBRIS TÜRKLERİNİN DEVRE DIŞI BIRAKILMASINA SEYİRCİ KALAMAZDIK"

Başkan Erdoğan, Türkiye'nin Libya ile yaptığı anlaşmanın bazı ülkeleri neden o kadar rahatsız ettiğine ilişkin soruya ise "Türkiye olarak Libya konusunda muhatabımız, BM tarafından da tanınan Milli Mutabakat Hükümeti ve Başbakanı Sayın Serrac'dır. binlerce yıllık köklü ilişkilere sahip olduğumuz Libya, bizim aynı zamanda Akdeniz'de komşumuzdur. Doğu Akdeniz'deki hidrokarbon kaynaklarının aranması ve işletilmesinde, ülkemizin ve Kıbrıs Türklerinin devre dışı bırakılmasına seyirci kalamazdık." yanıtını verdi

Libya ile geçen ay imzaladıkları iki muhtırayla iş birliğini en üst seviyeye taşıdıklarını, "Güvenlik ve Askeri İşbirliği Mutabakat Muhtırası" ile "Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası"nın Türkiye'ye çok önemli stratejik kazanımlar sağladığını vurgulayan Erdoğan, Türkiye'yi Akdeniz denkleminin dışına atma projelerinin, bu adımlarla akamete uğradığını anlattı.

Bu anlaşmaların uluslararası hukuka ve Birleşmiş Milletler sözleşmelerine uygun olduğunun altını çizen Erdoğan, "Ege'nin ve Akdeniz'in sahibi, bu denizlere kıyıları olan ülkelerin tamamıdır. En uzun kıyı sahibi ülke olarak biz de buradaki haklarımızı korumak için sonuna kadar, tüm imkanlarımızla mücadele etmekte kararlıyız." değerlendirmesini yaptı.