1
Başbakan Binali Yıldırım AK Parti İl Başkanlarıyla yaptığı toplantıda 65. Hükümetin öncelikli programını anlattı. Yıldırım, "Şimdi yeni anayasa ve başkanlık sisteminin yolunu açma zamanıdır" diye konuştu.
DEDİK Kİ: ESKİ ALIŞKANLIKLAR BİTTİ ESKİ ÇAMLAR BARDAK OLDU
AK Parti'nin en önemli şeyi "Millet ne derse onu yaparım, milletin demediği hiçbir şeye razı olmam" Darbelere razı olmam, dersini veririm. Biz bir yanda yerle bir olmuş memleketin işlerini yoluna koyarken, bir yandan da eski alışkanlıklarını tekrar edenlerle mücadele ettik. Sizin zamanınız bitti, artık millet iradesinin zamanı. Milletten güç almayan, milletin önüne gidip derdini sormayanın artık bu ülke idaresinde yeri yok. Bunu herkes kafasına koysun. Demokrasi de bu. Demokrasi milleti kendine benzetme değil, millet ne ise sen de o olacaksın. Milletin içinden gelen milletin evlatlarıyla AK Parti siyaset sahnesine çıktı ve aynı tarzda çalışmasına devam ediyor. Cumhurbaşkanı seçemezsiniz! Neden, efendim 367 kişi salona gelecekmiş, onlar tek tek sayılacakmış! AK Parti'nin milletvekili sayısı 380 olsaydı, o zaman 381 lazımdı! Bunların kafasında hukuk yok! Bunların kafasında AK Parti milletin kahir ekseriyetiyle seçilen parti Cumhurbaşkanı seçemez! Çünkü Cumhurbaşkanları Türkiye'de siyaset oyununun hep bir parçası oldu. Kapılar arkasında o emekli paşayı mı seçelim, bu hatırlı hakimi mi seçelim? Böyle bir dünya yok! Milletten başka güç vehmedilen kim olursa olsun bu millete hakarettir. Dedik ki, eski alışkanlıklar bitti, eski çamlar bardak oldu. Bırakın bu işi. Madem öyle işte böyle, tekrar millete gidiyoruz dedik. Gittik millet dersi verdi mi?
CUMHURBAŞKANIMIZIN SİYASİ SORUMLULUĞU DOĞMUŞTUR
Millete giderken dedik ki, "Biz yol, okul, hastane yaptık" Bunlar bizim işimizdi, sizin ihtiyacınızdı. Bunları yapmak bir lütuf değildi. Ekonomiyi düzelttik. Herkesin daha fazla refahtan pay almasını sağladık. Ama gördük ki, eksik bir şey var, vesayet odakları hala sizin vermediğiniz yetkiyi kullanmaya çalışıyor. Millet, herkes işine baksın, biz kime yetkiyi verdiysek ondan hesap sorarız. O da AK Parti, hadi size şimdi yüzde 47. Bundan sonra mazaret getirmeyin. Geldik, dedik ki her cumhurbaşkanı seçiminde bu tabloyla karşılaşmayalım. Gelin bunu dolaylı yollardan seçmeyelim, vatandaş kendisi başkanını seçsin. Anayasa değişikliğini yaptık, bu değişiklikle birlikte Türkiye'de, Türk demokrasi tarihinde bir dönüm noktası. Artık milletin Cumhurbaşkanını millet kendisi seçecek. Efendim, Anayasa'da Cumhurbaşkanı sorumsuzdur, semboliktir vesaire laflar ediyorlardı o çok bilmiş adamlar. Kardeşim 22 milyon vatandaşın önüne gidip, onlardan destek isteyen Cumhurbaşkanı "Ben bir işe karışmam" diyebilir mi? Siyasette böyle bir şey var mı? Anayasa ne söylerse söylesin, Cumhurbaşkanımızın fiili olarak siyasi sorumluluğu doğmuştur. Anayasa darbe anayasasadır. Fiili durumla Anayasanın birbiriyle uyumlu hale getirilmesi gerekir.
YENİ ANAYASAYI YAPACAĞIZ BAŞKANLIK SİSTEMİNİ GETİRECEĞİZ
AK Parti'ye oy veren milyonların en önemli görevi budur. Tünellerle dağları geçtik, köprülerle vadileri geçtik. Şimdi yeni anayasa ve sistemi açma zamanıdır. Bu yolu da AK Parti ve vatandaşlarımızla birlikte açacağız. Zor işleri hep milletimize götürüyoruz, ama bu bizim tercihimiz değil. Milletimizin bize verdiği yetki kadar yapıyoruz. İlave yetkiye ihtiyacımız olduğu zaman yine millete gidiyoruz. Hiç anayasa değişmesin diyen yok. Herkesin istediği bir şey niye olmuyor? Demek ki burada samimiyet sorunu var. Efendim Anayasa değişikliğini AK Parti yaparsa siyaseten AK Parti nemalanır. Millet kazanacaksa, bizim liderimiz ne diyor "Eğer millet kazanacaksa biz kaybedelim" Bizim bakışımız bu. Biz yarını değil, yeni nesillerimizin geleceğini düşünüyoruz. Hepimiz faniyiz, gelip geçiciyiz. Bu güzel memleketi ileriye, torunlarımıza, gençlerimize bırakırken bir hoş sadayla anılmak hepimizin arzu ettiği bir şeydir. Sorunları torunlara bırakarak bugünlere gelen değildir AK Parti. Dağ gibi sorunları dağ gibi hizmetlere dönüştürenlerin adıdır AK Parti. Bu meseleyi çözecekse yine AK Parti çözecek. Yeni anayasayı yapacağız, başkanlık sistemini Türkiye'ye getireceğiz.
YENİ ANAYASADA RAKİPLERİMİZİN DE KATKISI OLSUN İSTİYORUZ
Yeni Anayasaya siyasi partilerin, rakiplerimizin de katkısı olsun istiyoruz. Başka bir hesabımız yok. Defalarca çağrı yaptık, biraraya geldik. Hatta senin kaç vekilin var, benim kaç vekilim var hesaplarını bıraktık. Herkes eşit olsun ama günün sonunda baktık ki bunların niyeti başka. O halde daha fazla beklemek bu millete haksızlık. AK Parti olarak 78 milyonun bir tek ferdini bile dışarıda bırakmayan bir Anayasa teklifini mutlaka bu meclisin gündemine getireceğiz. Ondan sonra karar Meclisindir. İnanıyorum ki, bu yüce Meclis savaş şartlarında bile Türkiye'nin bugünkünden daha güzel, daha ilerici anayasasını yapan bu meclis, bu sefer de tarihi sorumluluğunu en iyi şekilde yapacak ve Anayasasını bu milletin beklediği yönde gerçekleştirecek. Diyelim ki olmadı, adres yine belli, milletimiz. Millete tekrar gideceğiz, kararı millet verecek. Siyasetin tıkandığı, çözüm üretemediği yerde çare millettir, sandıktır. Şunu da yapmayacağız, milletin işi gücü var. Sürekli bize destek atacak hali yok. Tarlası var, dükkanı var işi gücü var. Bize şunu da dememesi lazım, "Kardeşim biz sizi seçtik ne zırt pırt geliyorsun. Aranızda anlaşın işi halledin"
YENİ DÖNEMDE BÜROKRASİ İLE SİYASET ENERJİLERİNİ BİRLEŞTİRECEK
Mecbur kalmadıkça milletin önüne sorun götürmemiz lazım. Bürokrasi siyaset ilişkisi gibi. Siyasetin ödevi sorun çözmektir, nasihat dinlemek değil. Bürokrasi söyleyeceğini söyler. Bu normal. Siyasetçi karar verir. Dinleyecek, dinleyecek 'Teşekkür ederim kardeşim, hadi devam' diyecek. Bu kadar. Bürokrat yönetmez, bürokrat sadece yönetene destek olur. Onun görevi odur. Türkiye'nin bir devlet geleneği, bir bükorkasi geleneği var. Bütün o hafızaya sahip olan bürokrasidir. O hafızanın doğru dürüst karar vereceği siyasetçiye anlatılmasıdır bürokrasi. Yoksa bu karar benim hoşuma gitmedi, gitmeyebilir her zaman. Siyaset çözüm üretme yeridir. Yeni dönemde inşallah bürokrasi ile siyaseti enerjilerini birleştirerek çözüm üreten bir anlayışla çalıştıracağız. Bizim en büyük değerimiz vakittir. Vakit nakittir. Para her zaman bulunur. Maliye Bakanı bak burada duruyor, 'para bol' diyor. Ama giden vakiti yerine getiremeyiz. Bizim için bir dakikanın bile önemi var. Bakanlığımdan bir tecrübem var. Bir proje yapacağız, arkadaşlarımızı çağırıyoruz. Gelin şu projeyi yapalım.
İZMİRLİLER BENİ NİYE BAŞKAN YAPMADI UZAK GÖRÜŞLÜLER DE ONUN İÇİN
Yavuz Sultan Selim Köprüsünü yapalım, otoyolları yapalım. "Bakanım ne acelemiz var?" dendi. "Çok vaktimiz var" derken, benim kafamda diğer seçim var. En fazla 4 yıl. O arkadaşların kafasında 25 yıl veya 65 yaş var. Aramızda böyle bir fark var. Zaman aralığı farkı var. Bükorsaninin de siyasetin de aynı zaman planlamasına kendini uydurması lazım. Artık toplantıları zamanında yapmaya alışacağız. Ben 9'a 10 kala buraya geldim, dediler ki 'arkadaşlar toplanıyorlar' yukarı çıktım. Sizden 10 dakika alacağım var. Bu sefer neyse. Vaktimizi daha çabuk kullanacağız. Memleketimizin renk renk çiçeklerinin kokusunu getirdiniz, hoş geldiniz safalar getirdiniz. Kongremizi yaptık, bitirdik elhamdülillah. Bir partinin sözcüsü diyor ki, "İzmir Başbakan çıkarmadı, Başbakan seçilmedi de, atandı" diyor. Aslında İzmir Başbakan çıkardı. Ana muhalefet partisi lideri "İzmir Başbakan çıkaracak" diye dolaştı durdu. Ben hemşehrilerime teşekkür ediyorum, onu mahçup etmediler. İzmirliler beni niye başkan yapmadı, İzmirliler uzak görüşlüler de onun için. Oralara nasıl geldiklerini, hangi entrikalarla geldiklerini görsünler.
GENEL BAŞKANLIĞIM AÇIKLANMASININ ARDINDAN DİYARBAKIR'A GİTTİM
Şunu bilsinler ki, istediğini söyleyen istemediğini işitir. Buna da katlanacaklar. Hükümetimizi kurduk, sayın Cumhurbaşkanımız bize hükümet kurma görevini buldu. Salı günü hükümetimizi kurduk. 65. Hükümetimizi açıkladık, bakanlarımız belli oldu. Cuma günü hükümet programı üzerine görüşmeler yapıldı. Ben isterdim ki, muhalefet partileri, sayın Bahçeli'yi hariç tutuyorum, bütün liderlerimiz orada olsun. Bu bile bazı muhalefet partilerinin Türkiye'nin gündemine, geleceğine nasıl baktıklarını ortaya koyuyor. Ben bunu milletin takdirine sunuyorum. Siz bir hükümet programı müzakere edilirken bu yüce Meclis'te olmayacaksınız da ne zaman olacaksınız? Bunun hesabını millet sorar. Birisi folklor teşkilatı ile beraber diğeri de memleketin başına bela olan terör örgütlerine arkadan süfler yapar. Türkiye'yi bundan kurtaracak parti de AK Partidir. Pazar günü güven oylaması yapıldı. Sonra 'yangından mal mı kaçırıyorsun' diye haberler yapmaya başladılar. 65. Hükümet Cumhuriyet tarihinde kuruluşundan itibaren en kısa sürede güven oyu alarak işe başlayan hükümet olarak tarihe geçti. Bu arada MKYK, MYK'mız belli oldu. Yol haritamızı hazırladık. Bu araya bir de hemen genel başkan adaylığım açıklanır açıklanmaz doğru Diyarbakır'a gittim.
TÜRK VE KÜRT VATANDAŞLARIMIZIN SORUNU PKK TERÖRÜDÜR
Orada kalleşçe katledilen Tanışık'ta 16 vatandaşımızın yakınlarıyla acılarını paylaştık. Hükümetimiz kurulduktan sonra, hükümet müzakerelerinden sonra ilk işimiz sayın Cumhurbaşkanımızla beraber Diyarbakır'da toplu açılışlar yaptık. Bu terör örgütünün Kürtler diye bir sorunu yok, bunu milletim bilsin. Kürt vatandaşlarımızın, Türk vatandaşlarımızın PKK terör örgütü gibi bir sorunu var, olay budur. Bu sorunu da Türkiye'nin gündeminden evelAllah çıkaracağız. Bu kanlı terör örgütünü milletle devlet arasından çıkaracağız. Bu iş halımızı birbirine düşürmeye çalışan profesyonel bir iştir. Geçen 4 tane vatandaşımızı katlettiler. Bunlardan bir tanesi bizim eski il başkanımızın ağabeysinin çocuğu. Canını, herşeyini ortaya koyarak, ülkenin birliği ve bütünlüğü için hayatını seve seve veren bütün şehitlerimizi rahmetle anıyorum, mekânları cennet olsun. Gazilerimize hayırlı, uzun ömürler diliyorum.
ÜÇ ŞART SAĞLANINCAYA KADAR OPERASYONLARIMIZ SÜRECEK
Bu mücadele devam edecek. Bunların arkasında kimlerin olduğunu biliyoruz. Günü gelince bunların sırtını sıvazlayanlar bu yüce milletin yüzüne bakamayacaklar. Bize soruyorlar, terör ne zaman bitecek veya operasyonlar ne zaman bitecek? Operasyonların bitmesinin üç şartı var. Birinci şart, PKK terör örgütü ne zaman silahlı saldırılarını, sivil vatandaşlarımız üzerine silahı yöneltmezse, silahlarını ne zaman bırakırsa, güvenlik kuvvetlerimize silah doğrultup onları kalleşçe şehit etmezse, bölge başta olmak üzere Türkiye'nin her köşesinde vatandaşlarımız gece gündüz, yaz kış rahatça seyahat edinceye kadar, hiçbir güvenlik problemi yaşanmayıncaya kadar, huzur, barış, kardeşlik sağlanıncaya kadar bu operasyonlar devam edecek. Bu terör grupları silahlarını gömerek üzerine beton atarak bu ülkeyi terk edinceye kadar bu mücadele kararlılıkla devam edecek.
BATIDAKİ TEŞKİLATLARIMIZ RAMAZAN'DA DOĞUYU ZİYARET ETMELİLER
Bugün İçişleri Bakanımız güvenlikle ilgili son durumları sizlerle paylaşacak. Az sonra Çevre ve Şehircilik Bakanımız bölgede yapılması planlanan işlerin değerlendirmesini yapacak. Mubarek Ramazan'a sayılı günler kaldı. Ramazan rahmet, bereket, günahların bağışlandığı, en önemli manevi atmosferin üst düzeye çıktığı, kardeşlik duygularının had safhaya ulaştığı bir ayımız. Bu Ramazan'ı boş geçirmeyelim. Bu Ramazan diğerlerinden daha önemli. Özellikle Batı bölgelerimizdeki teşkilatlarımızın Güneydoğu'ya, Doğu'ya Ramazan'da gitmelerini, onlarla dayanışma içinde olduklarını, bir ve eraber olmalarını istiyorum. Bütün teşkilatlarımızın bu konuda çok ama çok kapsamlı programlar yapmalarını özellikle sizlerden istirham ederim. Bugün düne göre kardeşliği arttırmaya daha fazla ihtiyacımız var. Bu konuda teşkilatıma, partime güveniyorum. En güzelini yapacağınızdan hiç şüphem yok. 65. Hükümetin ne yapacağı konusunda birkaç kelimeyle söyleyeyim.
HORMONLU BÜYÜMEYLE HİÇBİR ÜLKE BİR TARAFA GİDEMEZ
65. Hükümet milletimize verdiği her sözün harfiyyen arkasında olacak. Üreten, yatırım yapan, iş ve aş oluşturan bir hükümet olacağız. Yatırıma özel önem vereceğiz. Yatırımcıyı yormak değil önüne engeller çıkarmak değil, en önemli işimiz yatırım, üretim yapmak isteyenlerin önüne turkuaz halı sereceğiz. Çünkü ihtiyacımız olan üretmek. Üretmeyen ülke gelişmez, büyümez. Hormonlu büyümeyle hiçbir ülke bir tarafa gidemez. Üretim olmadan tüketirsek geleceği harcamış oluruz. Asla ve asla geleceğimizi tüketmek değil, bugünün üretimiyle geleceğe yönelik refahımızı arttırmak ana prensiplerimizden biri olacak. Gelirler bugünden yarına artmaz. Ama masraflarımızı kısabiliriz. Bu hükümetin önemli işlerinden biri de maliyetleri, masrafları azaltmak orta ve uzun vadede gelirleri arttırmak. Gelirsiz kaynak kullanımın önüne geçeceğiz. Kamu başta olmak üzere israfın önlenmesi için her türlü tedbiri alacağız. Önümüzde zorlu bir süreç var. Yarın veya bugün Almanya'da bir oylama yapılacak. Neymiş, 1915 olaylarından bizi sorumlu tutmaya çalışıyorlar akılları sıra. Bu ilk değil belki son da olmayacak. Bazen dost diye bildiğimiz ülkeler iç siyasette çaresizliğe düşünce acaba dikkati nereye çekelim diye böyle parlak fikirlerle geliyorlar. Bu da onlardan biri.
"SEN BENİ DAHA ÖNCEDEN TANIYOR MUSUN HOCAM! ARAMIZDA BİR MEVZU MU VAR?"
Sayın Merkel bana tebrik telefonu ettiğinde kendisine Almanya, Türkiye'nin sağlam bir müttefiği olduğunu söyledim. Almanya'nın AB'nin lokomotifi olarak gördüğümüzü söyledik. Almanya'nın akıl dışı bir işe vesile olmamasını diliyorum dedim. Kendileri elinden geleceğini yapacağını ancak Almanya'nın demokrasi ülkesi olduğunu söyledi. Ben de dedim ki orada size rağmen bir şey olmaz, bunu biliyoruz. Orada 3,5 milyon Türk vatandaşımız var. Alman ekonomisine 40 milyar Avro katkı sağlayan, 400 bin iş yeri sahibi olan, milyonlarca insana aş, ekmek sağlayan bu kadar büyük topluluğunu hayal kırıklığına uğratmanın Alman dostlarımızın hakları yoktur diyoruz. Eğer eski defterleri karıştırırsak en son sıra Türkiye'ye gelir. Biz İsveç'te okurken bir Alman profesör vardı. Değişik ülkelerden talebeler vardı. Sınıfa giriyoruz, adamcağız o siyahi kardeşlerimize iltifat ediyor bizim yüzümüze bakmıyor. Canım sıkıldı dedim ki, "Sen beni daha önceden tanıyor musun hocam" dedim, "Aramızda bir mevzu mu var?" dedim. Şaşırdı, 'niye böyle diyorsun'. dedim ki onlara iltifat ediyorsun bizi yüz vermiyorsun. Dedi ki, 'onlar beline kadar eğiliyor yes sör' diyorlar. Ama sen hiç iplemiyorsun.
KIBRISLI SOYDAŞLARIMIZIN CAN VE MAL GÜVENLİĞİ VAZGEÇİLMEZLERİMİZDİR
Dünyada esaret altına girmeyen iki tane ulus var dedi, birisi İngilizler birisi de Türkler dedi. Hocam eksik biliyorsun dedim: Dünyada esaret altına girmeyen kimseyi de esaret altına almayan tek bir ulus var o da Türkler'dir dedim. Biz gittiğimiz yerlere kardeşlik, barış götürmüşüz, kimsenin diline, dinine karışmamışız. Eğer öyle yapsaydık bugün dünyanın üçte biri Türkçe konuşacaktı. Bizim inancımızda emperyalizm yok. Bizim inancımızda insanları baskı altına almak yok. Yaradılanı severiz yaradandan ötürü. Mevlamızla beraber olacağız ama halkın içinden de asla ayrılamayacağız. Çok büyük şaşalı toplantılara lüzum yok. Mütevazı sofralarda onlarla dertleşeceğiz, hemhal olacağız. Millet çok şey istemiyor. Millet devletiyle, hükümetiyle hemhal olmak istiyor, içiçe olmak istiyor. Dün Kıbrıs'taydık. Kıbrıslı kardeşlerimizin sizlere selamı var. Onların da tek umudu elde ettikleri hakları geriye götürmeyecek, yanyana, birlikte, adil ve eşit şartlarda yaşayacak bir çözümün elde edilmesi. Bu konuda KKTC yetkilileriyle aramızda hiçbir farkın olmadığını gördük. İnşallah bir çözüm olur. Olmazsa dünyanın sonu değil. Bizim için Kıbrıs'ta yaşayan soydaşlarımızın can ve mal güvenliği vazgeçilmezdir. Biz bunun için bir bedel ödedik. Bu konuda asla ve asla zerre kadar bir esnememiz olmaz.
TERÖRÜ TÜRKİYE'NİN GÜNDEMİNDEN EVEALLAH ÇIKARACAĞIZ
Yarın inşalalh gelenek olduğu üzere kardeş Azerbaycan'a gideceğiz. İki devlet bir millet diye Vahapzade'nin söylediği kardeşlerimizle buluşacağız. Projelerimizi, geleceği konuşacağız. Tanap projesini, Şahdeniz projesini ve daha birçok Kafkasları, Ortaasyayı Türkiye üzerinden Avrupa'ya bağlayacak güzel projeleri konuşacağız. Orada kalleşçe katledilen Tanışık'ta 16 vatandaşımızın yakınlarıyla acılarını paylaştık. Hükümetimiz kurulduktan sonra, hükümet müzakerelerinden sonra ilk işimiz sayın Cumhurbaşkanımızla beraber Diyarbakır'da toplu açılışlar yaptık. Bu terör örgütünün Kürtler diye bir sorunu yok, bunu milletim bilsin. Kürt vatandaşlarımızın, Türk vatandaşlarımızın PKK terör örgütü gibi bir sorunu var, olay budur. Bu sorunu da Türkiye'nin gündeminden evelAllah çıkaracağız. Bu kanlı terör örgütünü milletle devlet arasından çıkaracağız. Bu iş halımızı birbirine düşürmeye çalışan profesyonel bir iştir. Geçen 4 tane vatandaşımızı katlettiler. Bunlardan bir tanesi bizim eski il başkanımızın ağabeysinin çocuğu. Canını, herşeyini ortaya koyarak, ülkenin birliği ve bütünlüğü için hayatını seve seve veren bütün şehitlerimizi rahmetle anıyorum, mekânları cennet olsun. Gazilerimize hayırlı, uzun ömürler diliyorum.
BUNLARIN SIRTINI SIVAZLAYANLAR BU MİLLETİN YÜZÜNE BAKAMAYACAKLAR
Bu mücadele devam edecek. Bunların arkasında kimlerin olduğunu biliyoruz. Günü gelince bunların sırtını sıvazlayanlar bu yüce milletin yüzüne bakamayacaklar. Bize soruyorlar, terör ne zaman bitecek veya operasyonlar ne zaman bitecek? Operasyonların bitmesinin üç şartı var. Birinci şart, PKK terör örgütü ne zaman silahlı saldırılarını, sivil vatandaşlarımız üzerine silahı yöneltmezse, silahlarını ne zaman bırakırsa, güvenlik kuvvetlerimize silah doğrultup onları kalleşçe şehit etmezse, bölge başta olmak üzere Türkiye'nin her köşesinde vatandaşlarımız gece gündüz, yaz kış rahatça seyahat edinceye kadar, hiçbir güvenlik problemi yaşanmayıncaya kadar, huzur, barış, kardeşlik sağlanıncaya kadar bu operasyonlar devam edecek. Bu terör grupları silahlarını gömerek üzerine beton atarak bu ülkeyi terk edinceye kadar bu mücadele kararlılıkla devam edecek.
BUGÜN DÜNE GÖRE DAHA FAZLA KARDEŞLİĞE İHTİYACIMIZ VAR
Bugün İçişleri Bakanımız güvenlikle ilgili son durumları sizlerle paylaşacak. Az sonra Çevre ve Şehircilik Bakanımız bölgede yapılması planlanan işlerin değerlendirmesini yapacak. Mubarek Ramazan'a sayılı günler kaldı. Ramazan rahmet, bereket, günahların bağışlandığı, en önemli manevi atmosferin üst düzeye çıktığı, kardeşlik duygularının had safhaya ulaştığı bir ayımız. Bu Ramazan'ı boş geçirmeyelim. Bu Ramazan diğerlerinden daha önemli. Özellikle Batı bölgelerimizdeki teşkilatlarımızın Güneydoğu'ya, Doğu'ya Ramazan'da gitmelerini, onlarla dayanışma içinde olduklarını, bir ve eraber olmalarını istiyorum. Bütün teşkilatlarımızın bu konuda çok ama çok kapsamlı programlar yapmalarını özellikle sizlerden istirham ederim. Bugün düne göre kardeşliği arttırmaya daha fazla ihtiyacımız var. Bu konuda teşkilatıma, partime güveniyorum. En güzelini yapacağınızdan hiç şüphem yok. 65. Hükümetin ne yapacağı konusunda birkaç kelimeyle söyleyeyim.
DOST BİLDİĞİMİZ ÜLKELER İÇ SİYASETTE ÇARESİZLİĞE DÜŞÜNCE...
65. Hükümet milletimize verdiği her sözün harfiyyen arkasında olacak. Üreten, yatırım yapan, iş ve aş oluşturan bir hükümet olacağız. Yatırıma özel önem vereceğiz. Yatırımcıyı yormak değil önüne engeller çıkarmak değil, en önemli işimiz yatırım, üretim yapmak isteyenlerin önüne turkuaz halı sereceğiz. Çünkü ihtiyacımız olan üretmek. Üretmeyen ülke gelişmez, büyümez. Hormonlu büyümeyle hiçbir ülke bir tarafa gidemez. Üretim olmadan tüketirsek geleceği harcamış oluruz. Asla ve asla geleceğimizi tüketmek değil, bugünün üretimiyle geleceğe yönelik refahımızı arttırmak ana prensiplerimizden biri olacak. Gelirler bugünden yarına artmaz. Ama masraflarımızı kısabiliriz. Bu hükümetin önemli işlerinden biri de maliyetleri, masrafları azaltmak orta ve uzun vadede gelirleri arttırmak. Gelirsiz kaynak kullanımın önüne geçeceğiz. Kamu başta olmak üzere israfın önlenmesi için her türlü tedbiri alacağız. Önümüzde zorlu bir süreç var. Yarın veya bugün Almanya'da bir oylama yapılacak. Neymiş, 1915 olaylarından bizi sorumlu tutmaya çalışıyorlar akılları sıra. Bu ilk değil belki son da olmayacak. Bazen dost diye bildiğimiz ülkeler iç siyasette çaresizliğe düşünce acaba dikkati nereye çekelim diye böyle parlak fikirlerle geliyorlar. Bu da onlardan biri.
ESKİ DEFTERLERİ KARIŞTIRIRSAK SIRA EN SON TÜRKİYE'YE GELİR
Sayın Merkel bana tebrik telefonu ettiğinde kendisine Almanya, Türkiye'nin sağlam bir müttefiği olduğunu söyledim. Almanya'nın AB'nin lokomotifi olarak gördüğümüzü söyledik. Almanya'nın akıl dışı bir işe vesile olmamasını diliyorum dedim. Kendileri elinden geleceğini yapacağını ancak Almanya'nın demokrasi ülkesi olduğunu söyledi. Ben de dedim ki orada size rağmen bir şey olmaz, bunu biliyoruz. Orada 3,5 milyon Türk vatandaşımız var. Alman ekonomisine 40 milyar Avro katkı sağlayan, 400 bin iş yeri sahibi olan, milyonlarca insana aş, ekmek sağlayan bu kadar büyük topluluğunu hayal kırıklığına uğratmanın Alman dostlarımızın hakları yoktur diyoruz. Eğer eski defterleri karıştırırsak en son sıra Türkiye'ye gelir. Biz İsveç'te okurken bir Alman profesör vardı. Değişik ülkelerden talebeler vardı. Sınıfa giriyoruz, adamcağız o siyahi kardeşlerimize iltifat ediyor bizim yüzümüze bakmıyor. Canım sıkıldı dedim ki, "Sen beni daha önceden tanıyor musun hocam" dedim, "Aramızda bir mevzu mu var?" dedim. Şaşırdı, 'niye böyle diyorsun'. dedim ki onlara iltifat ediyorsun bizi yüz vermiyorsun. Dedi ki, 'onlar beline kadar eğiliyor yes sör' diyorlar. Ama sen hiç iplemiyorsun.
TÜRKİYE ESARET ALTINA GİRMEYEN VE ESARET ALTINA ALMAYAN TEK ÜLKE
Dünyada esaret altına girmeyen iki tane ulus var dedi, birisi İngilizler birisi de Türkler dedi. Hocam eksik biliyorsun dedim: Dünyada esaret altına girmeyen kimseyi de esaret altına almayan tek bir ulus var o da Türkler'dir dedim. Biz gittiğimiz yerlere kardeşlik, barış götürmüşüz, kimsenin diline, dinine karışmamışız. Eğer öyle yapsaydık bugün dünyanın üçte biri Türkçe konuşacaktı. Bizim inancımızda emperyalizm yok. Bizim inancımızda insanları baskı altına almak yok. Yaradılanı severiz yaradandan ötürü. Mevlamızla beraber olacağız ama halkın içinden de asla ayrılamayacağız. Çok büyük şaşalı toplantılara lüzum yok. Mütevazı sofralarda onlarla dertleşeceğiz, hemhal olacağız. Millet çok şey istemiyor. Millet devletiyle, hükümetiyle hemhal olmak istiyor, içiçe olmak istiyor. Dün Kıbrıs'taydık. Kıbrıslı kardeşlerimizin sizlere selamı var. Onların da tek umudu elde ettikleri hakları geriye götürmeyecek, yanyana, birlikte, adil ve eşit şartlarda yaşayacak bir çözümün elde edilmesi. Bu konuda KKTC yetkilileriyle aramızda hiçbir farkın olmadığını gördük. İnşallah bir çözüm olur. Olmazsa dünyanın sonu değil. Bizim için Kıbrıs'ta yaşayan soydaşlarımızın can ve mal güvenliği vazgeçilmezdir. Biz bunun için bir bedel ödedik. Bu konuda asla ve asla zerre kadar bir esnememiz olmaz. Yarın inşalalh gelenek olduğu üzere kardeş Azerbaycan'a gideceğiz. İki devlet bir millet diye Vahapzade'nin söylediği kardeşlerimizle buluşacağız. Projelerimizi, geleceği konuşacağız. Tanap projesini, Şahdeniz projesini ve daha birçok Kafkasları, Ortaasyayı Türkiye üzerinden Avrupa'ya bağlayacak güzel projeleri konuşacağız.