1
Başbakan Yıldırım, valilere hitaben yaptığı konuşmada, "(FETÖ operasyonları) Toplumda vicdanları rahatsız edecek, 'Bu da yapılır mı' dedirtecek bir olay yaşanmaması için kılı kırk yaracaksınız. Ölçümüz belli. '17-25 Aralık sonrasıdır." dedi.
Sayın Bakanımız birçok şeyi söyledi. Sizler vatandaşa en yakın duyan, vatandaşın her türlü sorunuyla, derdiyle dertlenen birimler mahalli idarelerdir, yerel yönetimlerdir. Biz buradan, Ankara'dan gördüğümüz sizin gördüğünüzle aynı olmadığını biliyoruz. Herşeyden önce Ankara'yla Anadolu'nun olaylara bakışı arasındaki uyumsuzluğun ortadan kalkması lazım. Biz Ankara'da bazı şeyleri yazıyoruz, çiziyoruz, talimatları gönderiyoruz. Düşünüyoruz ki, herşey orada çiçek gibi gidiyor. Böyle olmadığını biliyoruz. Gittiğimizde şahit oluyoruz. Burada sadece sorumluyu Ankara'yı tutmak da haksızlık olur. Ankara'nın merkez teşkilatlarının sahada ne oluyor, ne bitiyor sürekli izlemesi lazım. İzlemekle kalmayacak gidecek bizatihi bakacak. Acaba orada yukarıda planlandığı gibi işler düzgün gidiyor mu, gitmiyor mu? Bize verilen raporlar sahada farklı şekilde mi uygulanıyor, bunu iyi görmemiz lazım. Bu da sürekli iletişimle olur. Ankara sizinle, siz Ankara'yla iletişim haliyle olacaksınız. Dinamik bir yönetişim şekli ancak sorunları zaman kaybetmeden çözüm üretmek için faydalı olabilir.
HATAYA ALAN VAR AMA HAİNLİĞE YOK!
Mustafa Kemal Atatürk'ün şu sözü "Tatbik eden, icra eden, karar verenden daima kuvvetlidir". Bu doğru, masa başında olanlar hesap kitap yaparlar. Ama sahadaki uygulama hiçbir zaman planlanan projeyle aynı olmaz. Onun için memur uygulama yaparken çekingen davranır. Acaba talimatta böyle yazmışlar ama bunu uygulasam iş görülmüyor, uygulamasam niye uygulamadın diye sual soruluyor. Arkadaşlar memleketin, milletin işini yaparken, şekil, usül hatası hatası yapabilirsiniz, sonuna kadar yapabilirsiniz. Hiç endişe etmeyin. Ama kendinize, menfaate yönelik iş yaparken sonuna kadar korkun. Sahadaki hiçbir iş şekil ve usul hatası olmadan yapılmaz. Uygulamanın içinden gelen bir arkadaşınız olan söylüyorum. Eğer usülü biçimi her şeyi dört dörtlük yapmaya çalışırsanız işi yapamazsınız. Bir tercih yapmalısınız; iş mi yapacaksınız, yoksa mevzuatı mı kollayacaksınız. Mesele milletin, ülkenin geleceği menfaati ise hata yapın ama hainlik yapın. Hataya alan var ama hainliğe asla alan yok.
İllerimizde törenler oluyor. Bir etkinliğe gidince sistem duruyor, devlet paydos ediyor. Siz etkinliğe gidin amirlerinize, daire müdürlerinize "gelmeyin" deyin. Devlet çalışsın. Millet bekliyor, tören ne zaman bitecek? Beyler ne zaman geri dönecek? Burada lütfen seçici olalın, gidin ama herkes peşinizden gelmesin, dükkan açık olsun. 15 Temmuz'da ciddi bir olay yaşadık. Bir hain darbe girişimiyle karşı karşıya kaldık. Hamdolsun milletimizin cesareti, sayın Cumhurbaşkanımızın dirayeti, dik duruşu ve hükümetimizin millet iradesine, demokrasiye olan sadakatiyle yüce meclisimizin aynı şekilde milli irade konusunda koyduğu kararlılıkla bu belayı defettik. Şimdi onun hasarlarının ölçümü ve tamiriyle meşgulüz. Bu yetmezmiş gibi yıllardır, milletimizin, ülkemizin başını ağrıtan bölücü terör belası yine işbaşında. Yoğun bir faaliyet içerisinde. İki önemli konumuz var FETÖ ve bölücü terör örgütü.
TERÖRÜ ÜLKEMİZİN GÜNDEMİ OLMAKTAN ÇIKARIN
Türkiye'nin kaderi bunlarla yaşamak değildir. Gündemin bunlarla istila edilmesine asla müsaade etmeyin. İnsanımızın morale, geniş ufuklara, güzel hayallere ihtiyacı var o hayallerin gerçekleştirilmesine de hakkı var. İl, ilçe, köylerimizde terörün yegane tek bir gündem olarak devam etmesine lütfen izin vermeyin. Bunu yapmaya devam edersek bir anlamda terör örgütlerinin amacına bilerek yahut bilmeyerek hizmet etmiş oluruz. Milletin morale ihtiyacı var, güzel şeyler duymaya ihtiyacı var. Bunu milletimizden asla esirgemeyin arkadaşlar. FETÖ darbe girişimiyle birlikte malumunuz açığa alınan, memuriyetten çıkarılan çok sayıda kamu görevlisi var. İş aleminden var başka sektörlerden var. Kamu için ciddi sayılabilecek bir tasfiye yapılıyor. Burada zaman zaman titiz davranılmadığı, sapla samanın birbirine karıştığı, yaşla kurunun birarada yandığı şeklinde serzenişler, şikayetler geliyor.
İNTİKAM DUYGUSUYLA DEĞİL ADALETLE HAREKET EDİN
İntikam duygusuyla değil adaletle hareket edeceğiz. Bu mesaj kime, bu herkese. Karar veren herkese. Buna savcılar, hakimler, kamu görevlileri, valiler de dahildir. Biz yurdun her köşesinde, her dairede, her kurumda tek tek gidip bu işlerle ilgilenecek, yanlış var mı, yok mu kontrol edecek şansımız yok. Bizim sizlerin ferasetine, dirayetine, adaletine güvenmekten başka kaynağımız da yok. Toplumda vicdanları rahatsız edecek, bu da yapılır mı dedirtecek bir olay yaşanmaması için kılı kırk yaracaksınız. Bu konuda bir kez daha söylüyorum; ölçümüz belli. 17-25 Aralık sonrası dedik. Öncesi bizim için geçerli bir şey değil. 17-25 Aralık örgütün devletle bilek güreşi yapmaya karar verdiği gündür. O günden sonra bu örgütle irtibatlı iş yapanlar varsa, var olmaya devam ediyorsa bunların mazur görülmesi masum görülmesi asla düşünülemez. Yapacağınız çalışmalarda bu hususa özellikle ehemmiyet vermenizi rica ediyorum, bunu sizden istiyorum.
HER YERDE KRİZ MASASI KURULACAK
Sayın Cumhurbaşkanımızın da talimatı bu yönde. Başbakanlık Müsteşarlığı başta olmak üzere bütün illerde, her yerde bir nevi kriz merkezi oluşturulacak. Bu konularda kendisine haksızlık yapıldığı kanaati olan, bu şekilde size dönüş yapan veya sizin tespitiniz varsa oluşturacağınız birim vasıtasıyla toplayın. Şüphesiz yanlış hesap Bağdat'tan döner. Yanlış yapıldıysa, adalete hukuka uymayan bir iş varsa. Bu operasyonlar tamamlandıktan sonra dönüp bakılacak, yapılmış yanlışlar varsa düzeltilecek. Örgüt saydam değil, ilişki ağları, çalışma biçimleri tespitte bize çok büyük zorluk çıkarıyor. Yanınızda yıllarca çalıştığınız insan derdest edip götürülebiliyor. Öyle bir yapıyla karşı karşıyayız. Bu konularda ne işi sulandıralım ne de bariz hatalara asla ve asla izin verelim.
EMNİYET İLE JANDARMA ARASINDA UYUMSUZLUK OLMAZ
Olağanüstü hal meselesiyle Jandarma, Sahil Güvenlik İçişleri'ne bağlandı. Bu taşrada tam anlamıyla hissedilmedi. Buradan kastım, Jandarma, Emniyet sizin için ikisi de aynıdır. Sadece bölgesel görev yerleri bakımından farklılık vardır, diğer bakımdan herşeyiyle aynıdır. Oradaki sevk ve idarede lütfen bu hususu gözden uzak tutmayın. Emniyet'e ne kadar önem veriyorsanız jandarmaya da aynı şekilde önem verin. İkisinin sinerjileri birleştiğinde yönettiğimiz ildeki güvenlik, asayiş ve toplum huzuru çok daha rahat bir şekilde sağlanacaktır. Bu kurumlar arasında bir uyumsuzluk çıkarsa, birini diğerine göre daha çok tercih ettiğiniz algısı oluşmaya başlarsa o zaman bir zaafiyet vardır demektir. Yenidir, zamanla oturacaktır. Zamanı daha etkin kullanacaksınız, terörle mücadelede çok daha hızlı ve esnek olacaksınız.
VATANDAŞIN SİZE GELMESİNİ BEKLEMEYİN SİZ GİDİN
Siz yönettiğiniz şehrin herşeyiyle, nefes alıp vermesinden sorumlusunuz. Şehre heyecan vereceksiniz. Şehir heyecanlanmazsa geleceğini inşa edemez. Mutlaka şehre heyecan verecek yaratıcı projeler üreteceksiniz. Yönettiğiniz şehirdeki hemşehrilerinizi işin içine katamazsanız ne kadar başarılı olursanız olun sonuç olmaz. Saha çok önemli. Biz burada bir sürü kanan çıkarıyoruz, talimatlar yazıyoruz. Bir bakıyorsunuz iki kademe sonra buharlaşmış. Sürekli sahada olacaksınız. Vatandaşın size gelmesini beklemeyerek siz gidin. Vatandaş gelip şu derdim var, bu derdim var, kapıda bekliyor. Vali bey gelecek görüşecek. Böyle yapıyorsunuz demiyorum, ama algı bu. İnsanı yücelt ki devlet yücelsin, sihirli cümledir. Osmanlı'yı 600 yıl cihan devleti yapan felsefenin arkasında bu vardır.
Yapacağınız işlerde insanı merkeze almamışsak, insanın mutluluğunu, refahını esas almamışsak ne anlamı var bunun. Bu bizim inancımıza da uygun değildir. Okulların açıldığında uyuşturucuyla amansız mücadele edeceksiniz. Şu anda gençliğimizin, geleceğimizin en büyük tehditlerinden biri budur. Bu da öyle bir ticari faaliyet değil; sinsi bir plandır. Ülkenin geleceği için uygulanan sinsi, küresel bir plandır. Bu konuda da elinizde çok imkan var. Sistem nasıl çalışıyor, nereden ne geliyor, kaynaklar ne, bunlara kafa yoracaksınız, terörde olduğu gibi. Yeni sürecin adı savunma değil taarruz. İki şey yapıyoruz; bir hudut kapılarımızı emniyete alıyoruz. Eğer dışarıdan girişleri önleyemezsek sızlanmamızın anlamı yok. Sınırlarımıza sahip olacağız. Bu konuda bölgeden gelen valilere açık söylüyorum; tereddüt yok, operasyon yaparsam niye yaptın diye sorarlar diye düşünmeyeceksiniz. Hudut kapısı olmayan her geçiş gayrikanuni geçiştir, suçtur, gereği neyse yapılacaktır.
Alçak terör örgütünün yuvalandığı yerlerle ilgili yıllardır brifing alıyoruz. Şurada 5 kişi var, orada 7 kişi var. Bu ne demek? Yaz kış, gece gündüz enselerinde olacaksınız. Gerekirse onların yöntemleriyle mücadele edeceğiz. Aynı yöntemlerle. Ama mutlaka ve mutlaka bu meseleyi Türkiye'nin gündeminde en aza getireceğiz. Bu bizim projelerimizi, kalkınma hamlelerimizi, hedeflerimizi aksatıyor. Geçen Çukurca'ya gittik. 25 yıldır girilmeyen yere girmişler. İnsanları çağırıp, hesap soruyorlar, talimatlar veriyor. Ama ne oldu? Şimdi darma duman oldu, helak olup gittiler. Şehitlerimiz de oluyor, yüreğimiz yanıyor, acı çekiyoruz. Ama bağımsızlığımızın bir bedeli var. İstiklal mücadelesi, Çanakkale, bunları bu toprakları vatan yapmak için yaptık.
Mutlaka tespit edilen yerlere gideceğiz. Riskliyse tedbirini alacağız. Tendürek dağları riskliydi, güneyden kuzeyden, doğudan batıdan kuşatıldı. Oraya girildi, en önemli adamlardan biri halledildi. Burada kararlılık çok mühim, başka çare yok. Kararlılık olduğu biçimde evelallah biz bu işi yönetilebilir hale getiririz. Bazıları büyük büyük laflar ediyor, daha onlar 6-7 Ekim'in hesabını verecekler. Türkiye hukuk devleti. Mahkeme çağırıyorsa tıpış tıpış gelip ifadesini verecek. Yağma yok.
Teröre destek veren belediyelerle düzenleme yapıldı. Valilerimize tam yetki verildi. Ülkenin kaynaklarının, ülkenin insanları polisi, jandarması, korucusuna kurşun olarak dönmesine asla izin vermeyin. Bu bir vebaldir, büyük sorumluluktur. Hiç tereddüt etmeyin, yasaları uygularken asla ve asla tereddüt etmeyin, adaletten ayrılmayın. Yanlış yapan aleni olarak gençlerimizi dağa götüren, onların ömrünün baharında yok olup gitmesine vesile olanlara asla prim vermeyin, gereğini yapın. Hiç rahavete kapılmadan, olayın üstüne gideceğiz.
VALİLERİMİZE PARABOL DEDİM ONLAR PARA BOL ANLADILAR!
23 il ile ilgili reform paketi hazırladık. 5 il ana cazibe merkezi olacak. Sahada test edilmesi sizlerin elinizde. Sahip çıkacaksınız. Ben Ulaştırma Bakanı olarak görevimin ilk yıllarında valilerimi toplattım, bölünmüş yol seferberliği başlattım. Yolları birleştireceğiz, hayatları birleştireceğiz dedim. Bazı arkadaşlar donuk donuk bakıyor, tepki yok, heyecan yok. Dedim ki "Arkadaşlar merak etmeyin, hepsini yapacağız, para bol"... Sonra yüzleri gördü, heyecanlandılar, not almaya başladılar. Yıl sonu geldi, arkadaşlar paraya geliyorlar. "Hani siz para bol demiştiniz" dediler. Ben de dedim ki, "Arkadaşlar siz geometri okumadınız mı parabol dedim."
Yolların kuralı var kralı yok. Biz vatandaşlarımızın sevdiklerine sağ salim gitmelerini istiyoruz. Yolları böldük, hayatları birleştirdik. Bu kuru bir slogan değil. Kazalarda artış var. Ölümlü kazalar 2003'ün rakamlarına geri döndü. İnsan hatasını önleyen henüz bir teknoloji gelişmedi. Herşey insanla başlıyor, insanla bitiyor. Kurallara uyacağız, acele etmeyeceğiz. Acele etmekle etmemek arasında 5 dakika fark var. Ama 5 dakika bir hayat d emektir. Biz şehitlerimiz için vatandaşlarımızın arzusu üzerine bir kampanya başlattık. Fakat biraz üzüldüm, valililerimiz bu kampanyaya gerektiği kadar destek vermedi. 15 Temmuz'da bu millet, ülke için bu kadar fedakârlık göstermiş şehitlerimize çok daha büyük borcumuz olduğunu asla unutmayalım. Önemli olan onlara toplanacak para değil, önemli olan onların nasıl karşılandığı. Şehitlerimize bir kez daha Allah'tan rahmet diliyorum, gazilerimize hayırlı uzun ömür diliyorum.
ARTIK SAATLERDE YAZ KIŞ UYGULAMASI OLMAYACAK
Artık yaz kış saat uygulaması yok. Yazın da kışın da saat aynı. İleri mi aldın, geri mi aldın, geç mi kaldın, efendim saatler değişti gelemedin, mazaret yok. Toplantılarınıza vaktinde gidin, benim gibi çok uzatmayın, kısaca derdinizi anlatın, işinize bakın. Memurlarınızı peşinize takıp da açılışa gitmeyin. Vatandaşlar bana geliyor, "Efendim törenler iyi de bütün hayat duruyor" diyorlar. Memurlarınıza "gidin işinizin başına, tören senin mi?" deyin. Vatandaşın derdinin size ulaşmasını beklemeyin, siz ona ulaşın. Size gelenden ziyade size gelmeyenler daha önemlidir. Onların daha çok ihtiyaçları olduğunu unutmayın. Bu konuda bayram üzeri mutlaka şehrinizdeki yoksulları, mutsuzları sevindirin. Onların evine çatkapı misafir olun. Onlara gerçek bayram sevincini yaşatın.