'Bende DAEŞ'i destekleyecek yüz var mı?'

Başbakan Ahmet Davutoğlu gençlerin sorularını yanıtladı.

1

Başbakan Ahmet Davutoğlu gençlerle buluştu.

İşte Başbakan Davutoğlu'nun gençlerin sorularına verdiği cevaplar:

Bir anımı paylaşmak istiyorum. Bir gün ders veriyorum, bir baktım, bir öğrencim yok. “Nerede bu arkadaşınız?” dedim. “Bilmiyoruz” dediler. Cep telefonunu aldım, aradım. Dedim “nerdesin?”. “Sana ne!” dedi. Benim olduğumu bilmiyor. “Senin başka yerde olman lazımdı” dedim. Sonra şüphe etmeye başladı, üslubunu düzeltti. Yarım saat kadar bulunduğu yerden geldi. Ders kıran varsa yakalarım. (Gülüşmeler)

On beş gün önce gece saat 12. Doktora öğrencilerime haber verdim, geldiler. 3’e kadar ders çalıştık. Tezlerden son gelişmelerden konuştuk. Üç ilişki var ki özel, anne-baba ile çocuk arasında, hoca-talebe ilişkisi ve hasta-doktor ilişkisi. Bu üçü ikame edilemiyor.

SORU: Ben Doğuluyum, ailem de Doğu’da. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı bir Kürdüm. Bölgemizde büyük sorunlar var. Ara tatilde memleketime gidince, ailem İstanbul’a göndermek istiyor. Biz memleketimizde bir haftadan fazla duramıyoruz. Bölge halkı olarak Cumhurbaşkanımıza ve size dua ediyorduk. Ama şu an çözüm sürecinin meyvesini alamadık. Bu konuda bölgede bizim gibi düşünen gençlere ne söylemek istersiniz? 

-Yürek yakan, can alıcı bir soru. Çözüm süreci başladığı zaman, Diyarbakır’da bir konuşma yapmıştım. Yine başbakan vasfıyla değil, öğretim üyesi olarak. Sur’da çocuklar top oynuyordu, onlarla top oynadım. Ondan 15 gün sonra Manisay’a gittim. Manisa’da da çocuklarla top oynadım. Dedim ki, çözüm sürecinin felsefesi burada. 5 sene sonra bunlar hep beraber ülke inşasında birlikte mi çalışacaklar yoksa çatışmanın içinde mi olacaklar? Her gün yattığımda ve kalktığımda, bu çocukların kurtarılması için ne yapılması gerekiyorsa onu düşünüyoruz. 

Bütün meselemiz bu çocukları kurtarmak. Ama herkes böyle düşünmüyor. Birileri de o çocukların eline silah veriyor. Samimiyetle çözüm sürecinin başarısı için çaba sarf ettik, çaba sarf etmeye devam edeceğiz.

22 Temmuz'da Ceylanpınar'da iki polisimizin uyurken ensesinden şehit edilmesinden sonra başlayan huzur ve demokrasi operasyonunu, senin Iğdır'a, belki başka bir arkadaşın kendi şehrine, Hakkari'ye, Diyarbakır'a, Ağrı'ya rahatlıkla gidebilecek, rahatlıkla orada kendi ailesiyle bulunabilecek şartlar oluşuncaya kadar sürdüreceğiz. Yani bir taraftan terörle mücadeleyi sürdüreceğiz, bir taraftan da demokrasiden, özgürlüklerden nebze, milim miktarı sapma olmayacak.

12 Eylül olduğunda sizin yaşlarınızdaydım. O dönem herkese baskı uygulandı. 28 Şubat’ta da üniversitede öğrencilerimizle ne tür baskılara uğradığımızı hatırlıyorum. 

SORU: Van’daki mitingde, “Beyaz Toroslar geri dönmeyecek” şeklinde bir konuşma yaptınız…

Öğretim üyeliği hayatımızda her şeyi tutarlı bir şekilde söyleriz. Şimdi ne söylersiniz, cımbızla alınıyor. Bir daha huzur ve demokrasi operasyonu dolayısıyla bir kaygı vardı. “Türkiye 90’lı yıllara bir daha dönecek mi.” diye bir kaygı vardı. Beyaz Toros, faili meçhullerin sembolü haline gelmişti. Ben bunun yaşanmayacağını belirttim.

Türkiye’de her şey istismar edilebiliyor. Bir daha Beyaz torosları bu ülke görmeyecek. Bu salonda olanlar ve arkanızdaki gençler, Türk-Kürt, Sünni-Alevi ayrımına dayalı bir ayrımı aranıza sokmayın.

SORU: Türkiye’nin çok zor dönemlerinde öğrenciydiniz. Bu dönemlerde elinize hiç silah almadınız. Suriye’de çatışan gruplara Türkiye’den katılan gençler var. Bu gençlere ne tür tavsiyelerde bulunurdunuz?

Ben ortaokulu başladığımda 1971 yılıydı. Liseye girdiğimizde hazırlık sınıfında hepimiz birbirimizin arkadaşıydık. Yatılı okuyordum. 1976-1977’de birden yollarımız ayrıldı. Bir kısmı sağcı, bir kısmı solcu. Bir anda beraber top oynadığınız kişilerle, çatışan taraflar olduk. Lise 3’teyken, bizim liseden bir sağcı bir solcu genç öldürüldü.

Üniversite 1 veya 2’deydim. Bir kitap almak için camiden çıktım. Bir grubun saldırısına uğradım. Hafif bir yaralanma oldu. Bir arkadaşım geldi, dedi ki “Bu şartlarda nasıl kitap okuyorsun, çatışma ortamı var?”. Dedim ki, “Bize asıl bu memlekette görev 40 yaşlarda düşecek, dolayısıyla kendimi bir taraftan da buna hazırlamak zorundayım.”. Dedi ki “Ben öyle düşünemiyorum, heralde beni öldürürler.”… Ve bir hafta sonra evinden çıkarken öldürüldü.

5 bin civarında genç hayatını kaybetti. Bizimle karşıt görüşte olanlar için bile gözyaşı döküyorum, çünkü hepsi pırıl pırıl gençlerdi. Herkes onurlu bir Türkiye istiyordu. Esas ayrım, bir ideal taşıyanlar ile bütün bir ülkeyi kendi çıkarı perspektifinde değerlendirenler. 

Sizin yaşlarınızda çok daha derin çatışmaları yaşayan bir ağabeyiniz olarak söylüyorum, kaybettiğimiz gençleri kaybetmiş olduk. Kandırılıp götürülen her gencimiz için gözyaşı döküyorum, onlar bizim gençlerimiz. Sizden de en temel ricam, gönüllerinizle konuşun ama zinhar silahlarla şiddetle konuşmayın.

SORU: Son zamanlarda sürekli basın konuşuluyor. Yandaş basından bahsediliyor. Gülen medyasının yaptığı HDP güzellemesini nasıl değerlendirdiğinizi öğrenmek istiyorum? Sosyal medyayı ne kadar sıklıkla kullanıyorsunuz ve Vine izliyor musunuz?

Sosyal medyayı kullanmaya çalışıyorum. Bu biraz da kültürle, alışkanlıkla ilgili bir şey. Bir gün kızımla lise 1’de, benim eski kütüphaneme gitti. Baba bu ne diye bir ses. Benim daktilomu gösteriyordu. Antika bir eser zannetti. O kadar hızla eskiyor ki her şey, sosyal medyayı kullanmaya çalışıyorum. Tavsiyem şu, hiçbir şey insani iletişimden daha etkili değildir. 

Medya özgür. Herkes istediği siyasi partiyi destekleyebilir. Bu konuda kimse kimseye sınır getiremez ama Türkiye’de en acı olan husus. Medya konusunda bir kutuplaşmanın olmuş olması. Tamamıyla haberlerin seçici bir şekilde, algı operasyonu yapacak şekilde olması. Tarihte insanda gridir. Son dönemde bu gri alan zayıflatıldı. Hiç kimse melek değil, mutlak alanda şeytan değil. O gri tonları fark edin. Kendinizi tek taraf görüp karşı tarafa gönüllerinizi kapatmayın. 

SORU: Demokratik bir hareket olarak başladığı gibi görülen Arap Baharı, başladığı noktanın ilerisine gitti. Siz Arap Baharı’nın akıbetini nasıl görüyorsunuz?

Düşünün sizler kendinizi Tahrir Meydanı’na ışınlayın. Orayı ben çok iyi biliyorum. 88 senesinde 3 ay kalmıştım. Tahrir Meydanı yıllarca hiç genç görmedi. Tahrir Meydanı, müzesiyle bilinir. Bir anda oraya gençler niye çıktı. O gençlerin arasında İslamcısı, muhafazakarı, solcusu vs vardı. Tek şey aradılar, onurlu bir hayat. Doğduklarında Hüsnü Mübarek iş başındaydı, yıllarca yine iş başındaydı. O gençler, çok basit şeyler istediler. Demokrasi, kalkınma, özgürlükler istediler. O gençlerden bir kısmı 2011 kampanyasına Konya’ya geldi. Bir gece Konya’da tarihi bir çevrede, sabaha kadar onlarla sohbet ettim. Hayretler içinde Stratejik Derinlik’in bazı bölümlerini nasıl tartıştıklarını izledim. Mısır bayrağı her yerde, demokrasinin bayrağı olarak görülüyordu. İşte o gençleri susturdular. Biz bunu iyi biliriz. 12 Eylül’den sonra sağcı-solcu herkesi toplamışlardı. Darbenin iyisi olmaz. O gençler şimdi hapishanedeler. 12 Eylül’e isyan eden, Recep Tayyip Erdoğan, Abdullah GÜl hepimiz nasıl Türk siyasi hayatına damgasını vuruyorsak… Zulüm kalıcı değildir. Çıkacak olan yeni gençler Mısır’ın kaderini değiştirecek. Suriye’de sizin yaşınızdaki gençler, ümitle bakıyorlardı, bir nesil kaybedildi. 

Tahrir ya da Rabia’daki gençler, Mısır’ın Ortadoğu’nun geleceğine yön verecek.

O gençler hiç kimsenin komplosuyla ortaya çıkmadı. Onlar kendi dinamikleriyle ortaya çıktılar. Arap dünyasına egemen olan yaşlı diktatörlerin yerine, gençlere şans verilseydi şimdi çok farklı olurdu. 

Arkadaşlar şimdi bana bakın, yüzüme. Ben de hiç DAİŞ’i destekleyecek yüz var mı? Sizin anladığınızı onlar anlamıyorlar. Konstantiniye diye bir dergi çıkartıyorlarmış, “En büyük düşmanlarımız Erdoğan ve Davutoğlu” diyorlarmış. Bizim temsil ettiğimiz İslam, DAİŞ’in tam karşıtı ve o İslam DAİŞ’i yok edecek. 'sana ne!" dedi"


"GENÇ KIZIMIZLA İLGİLİ ARAŞTIRMALAR YAPILIYOR"

Bu genç kızımızla (Dilek Doğan) ilgili gerekli diğer bütün olaylar gibi araştırmalar yapılıyor. Çok özen gösterilerek bazı emniyet tedbirleri alınıyor ama ola ki herhangi bir yanlış uygulama varsa bunun da peşi hiçbir zaman bırakılmaz, gereği yapılır.


GELİR TESTİ, GENEL SAĞLIK SİGORTASI

- İlk bunu söyleyeceğim. Test demeyin kaldırın diyeceğim. Testi duyunca görüp gitmiyorlar. Gençleri borçlandırmayacağız, biz gençlere borçluyuz. Ne genel sağlık sigortası anlamında ne de diğer anlamada borç.. ama bir sistem oturtulmaya çalışılıyor genel sağlık sigortasında bu nedenle bazı tespitler yapılmış.... 1 kasımdan sonra yapacağımız ilk iş bütün o borçları silmek olacak oldu mu...