Bakan Soylu'dan 'paralel yapılanma' açıklaması... ''Başını CHP'li Murat Bakan çekiyor''

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, bir televizyon programına konuk olarak gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. FETÖ sonrasında Emniyet'te yeni bir yapılanma başlatıldığına dikkat çeken Bakan Soylu, ''Emniyetin içinde FETÖ'den sonra yeni bir sistem kurmaya çalıştıklarını tespit ettik. Murat Bakan bunların başında, bedeli de çok ağır olacak. Konu yargıya intikal edecek.'' ifadelerini kullandı.

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, "CHP'li Murat Bakan, FETÖ'nün aparatı, onlara, FETÖ'nün verdiği görev, kamu otoritesini dağıtmak. Seçimin güvenliği herkesin arzu ettiği ver herkesin yaptığı bir şey. FETÖ'nün ikinci paralel yapısı oluşturulmaya çalışılıyor. Emniyetin içinde FETÖ'den sonra yeni bir sistem kurmaya çalıştıklarını tespit ettik. Murat Bakan bunların başında, bedeli de çok ağır olacak. Konu yargıya intikal edecek. Bu ajanlar kendi söylediklerine güven atfetmek için bir evrak ortaya koyarlar." dedi.

Bir televizyon programına konuk olan Bakan Soylu, gündeme ilişkin önemli açıklamalarda bulundu.

Bakan Soylu'nun açıklamalarından satırbaşları:

Şehit aileleri ile iftardaydım, o yüzden geç kaldım. Onlara benim televizyon programım var, benim erken çıkmam gerekiyor diyemedim.

Ben 15 yaşından beri bir bel rahatsızlığım var, genel uzun boylu ya da orta boylularda olur bel rahatsızlığı. Bizim akrabalarımızda hemen hemen herkesin böyle bir hastalığı var, biraz da genetik. Çok hareketli günlerimiz oldu, spor yaptık, koşular yaptık, 4-5 günlük tedaviyle aşabiliyordum.

Kahramanmaraş'ta bir fizik doktoru vardı, fıtık var ve burayı çalışmak lazım dedi. Bu benim 38 yıllık arkadaşım. Bu iş böyle, zor oluyor, üşütmemek lazım. Şanlıurfa'da sel oldu ve normalde ben terleyince üstümü değiştiririm, bir şey taşımam, çocukları muhakkak koruma tutar ben tutmam fotoğraf çekilirken. Orada ayaklarımı ıslattım, akşama kadar da bir daha toparlayamadık ama iyiyim şimdi şükür.

DEPREM YARALARI NASIL SARILIYOR?

6 Şubat depremlerini şöyle tanımlamak lazım, bilim insanlarımız var, deprem risk azaltma müdürümüz var, bilim heyetimiz var, yine sürekli görüştüklerimiz var, biz 3 faya kadar çalıştık ama burada 7 fay var dediler, dünyadaki en büyük depremlerden bir tanesi. Aynı zamanda 120 bin kilometrekare bir alan var, Hollanda'dan büyük.

Tabii, ilk üç günde hem hava şartları hem saat. Kahramanmaraş'a inemedik, Sağlık Bakanı Hatay'a gitti. Nurdağı'nın oradaki yollar, tamamen faydan kırıktı. Bu konuda özellikle ilk 3 günde meseleyi şöyle değerlendirmek lazım, oradaki devletin kapasitesi, harekete geçmeli ama onlar da depremden etkilendi. Kayseri de etkilendi, yollar kapandı. Hatay için de aynısı geçerli. Herkes harekete geçti.

Afet tatbikatları var yaptığımız çok fazla ama sonuç olarak bir depremle karşılaşıyorsunuz ve deprem yerkürenin en büyük depremi. Bu depremden sonra hemen hemen kamu kurum ve kuruluşları yola çıktı.

26 binin üzerinde bir enkaz var. Netice olarak bazı yerlerde çalışmalar yapılıyor. Ses duyulan yerlere öncelik verildi. O gün saat 5 buçuk gibi AFAD'da açıklama yaptık. Biz 4. seviye çağrı yaptık. Bütün dünyadaki ve kendi içimizdeki tüm ekiplerin deprem bölgesine intikalidir.

Hem dünyanın hem de Türkiye'nin bütün noktalarına alarm verdik, herkes harekete geçti. Tüm bakanlarımız enkazlarda arama kurtarmaya yoğunlaştı. Ondan sonra da birkaç aşama var, geçici barınma, çadır sonra konteyner. Eşgüdüm içerisinde yürüyen geçici barınma konusunda tüm ihtiyaçlar karşılandı.

İlk etapta bu şehirler ne kadar boşaltılırsa o kadar rahat enkaz kaldırılabileceği kanısına vardık. Sonra hemen "Evim Yuvam Olsun" kampanyası ve KYK yurtları ile ilgili çalışmalar başlatıldı. Jandarma tahliye grubu, Kızılay beslenme grubu.

THY, uçaklarını bedava verdi. Deprem illerinden çok ciddi bir tahliye yaşandı. Hem iletişim hem de şehirlerin enerjisi için bir çalışma yaptık. Şu ana kadar toplam 762 binden fazla çadır kuruldu, çadırlarda kalan insan sayısı 3 milyonu geçti, kalanların bir kısmı geri geldi. Bu çadırlarda kalanların büyük bir bölümü az hasarlı ya da hasarsız binaları olanlar. 28 bini aştı artçılar.

Doğalgaz açıldıkça vatandaşın normale döndüğünü gördük. Yıkılmış alanlar hariç vatandaşların yüzde 40'ı evlerine girmiş değiller. Biz çadırların standartlarını yükselttik. Hepsinin etrafını kuşattık, aynı zamanda her bir çadır kentte tuvaletimiz var. Duş, tuvalet kurduk. Çamaşır makinesi kurutma makinesi kurduk, hepsi temizleniyor, takip ediliyor. Her çadır kentte doktor, hemşire ve öğretmen var.

Hatay'da Kahramanmaraş'ta en değer verdiğimiz mesele ilaçlama. Geçen seneye kıyasla bu sene iki katını yapmak zorundayız. Bunları söylerken depremzede belediyeler olduğunu da düşünmek lazım.

Köyler sahipsiz kalmasın diye il dışından gelen bütün jandarmaları gönderdik. Bütün bunlarla birlikte esnaf da yıkılmış. Bizim tamir edilecek sanayi sitelerinde birtakım fabrikalar harekete geçirilecek dedik. Bir yandan da esnaftan talep topladık, çarşılar kuracağız dedik ve 7 bin 500 çarşı içinde dükkan oldu. Esnaf dükkanları kurduk. Her il nasıl kendine ait bir düzeni varsa ona uygun altyapılar yaptık.

Konteyner kentlerdeki en önemli meselelerden bir tanesi altyapısı kuruluyor. Eğitim, sağlık her alanda kurulum yapıyorsunuz. Aşevi yapıyorsunuz. LGS ve YKS sınavlarına hazırlanan gençlere, deprem illerinde başka alanlar oluşturduk, her birine servis tuttuk. Mesela, diyelim ki Kahramanmaraş'ta Muhsin Yazıcıoğlu Parkı. Hatay'da NATO tarafından kurulan çadır kentlerin içerisinde bir yer. Malatya'da bir Millet Bahçesi içerisinde. Çocuklarımız, sınavlarına başka yerlerdeki çocuklar gibi hazırlanma fırsatı bulsunlar diye.

Kalıcı konut konusunda çok hızlı davranıldı. Etütler yapıldı. Şehrin kültürünün, konutunun nasıl olacağına dair bir ortak mutabakat sağlandı. Fay hattından uzak ve zemini güçlü bir kent kurulacak. 300 binin üzerinde konut, 1 yıl içerisinde çok rahat biter. İlk gittiğimiz anda bütün süreçler hep aynı oluyor.

85 milyon büyük bir mücadele içerisinde olduk. Özellikle milletimizin yardımları, 3 milyon gıda kolisi vardı sadece. Sosyal marketlerde ve giysi, hijyen paketi olarak dağıtılanlar da milyonlarca. Bir bölümü AFAD, Kızılay, bir bölümü bağışlar tarafından gönderilenler. Biz geçici barınmadan kalıcı konuta geçene kadar bu yardımlar devam etmeli.

Belediyelerimiz ve bağışçılarımızın yemek organizelerini göndermemeye çalışıyoruz, göndersek de yerine ikame ediyoruz. Bunu 1 yıl devam ettireceğiz ve bağışçılarla devam ettirilmesi önemli. Hijyen temel ihtiyaç. İç çamaşırı ihtiyacı kısmen azaldı ama yine de devam ediyor.

BAYRAMDA 81 VALİ DEPREM BÖLGESİNDE OLACAK

Karşı taraf da bunu siyasallaştıranlar var. İlk zamanlar çorba verdik, sonra vatandaş kahvaltı istedi. Biz de AFAD'dan aldık, kahvaltı verdik. Bunlara ihtiyaç var, bu da onlardan bir tanesi. Kim ne yardım yapacaksa buna uygun yönlendirme yapmaya çalışıyoruz. Diğerlerinin ne söylediğinin çok büyük bir anlamı yok.

-Kalıcı konutlar, AFAD ve TOKİ işbirliğinde başka iş kolları da kalıcı konut yapmaya başladı. Bunlar da afetzedelere verilecek. Bu öncelikler içerisinde biz bir yılı deprem bölgesinde yürütmeliyiz.

Bayramda 81 valimiz deprem bölgesinde olacak.

-Uzun zamandır, dünya bir sağa bir sola gitti. Asırlar sonra ilk kez bu topraklar ilk kez yukarı doğru ivmelenmeye başladı. Türkiye yükseldikçe dalgalar sert vurmaya başladı. İlk deneme Gezi Olayları, ikincisi 17 Aralık darbesiydi, sonra 6-8 Ekim olayları. Bundan 80 yıl önceki olayların aynıları. 6-8 Ekim olayları da Türkiye'nin otoritesine yönelik bir saldırıydı. Milli birlik ve bütünlüğe, devletin otoritesine yönelik. 15 Temmuz Darbe girişimi yaşandı. Bu dalganın en tepesiydi. Bütün bu olayları kim tetikliyor Amerika, burada Türkiye kendi özgürlük bandını genişlettikçe dalgaları sertleştiriyorlar.

Erdoğan'ın yönettiği Türkiye'de herkes Aleviyim diyor, çekinmiyor. İl Emniyet Müdürü Alevisin deyince yalan söylüyorsun diyor. Olamazsın diyor, inanmıyor. Bir valimiz de şahit. Yine Alevi bir kardeşimiz var, onlar da şahit. Bu iklimi çok örselemiş, güveni zedelemişler. Birileri de sürekli istismar oluşturmaya çalışıyor. Aynısını Kürt hadisesinde oluşturmaya çalışmışlar. Yıllarca tetikleyerek bir zemin oluşturmuşlar, ben buna fay hattı diyorum, o doğal olarak tetikleniyor, bu suni olarak.

Erdoğan'ın 2002'de Türkiye'yi yönetmeye başladığı andan itibaren bunlara karşı tedbirleri aldı. Alevilik meselesi önderlerinden bir tanesi, biz Ecevit'e dedik ki bir daire başkanlığı kursanız, beni bu işlere karıştırmayın, demiş. Erdoğan, bunların Türkiye'de düşünemeyeceğinden çok fersah fersah adımlar attı.

Türkiye'de Erdoğan'dan başka bunları başarabilecek siyasetçi olamaz. Hiçbir istismara yer bırakmayacak şekilde, her türlü noktayı bilecek ve siyaset yapacak bir lider gelemez bu saatten sonra. Bu meselelerin hepsi bir vesileyle karşı karşıya kalındığında hem içte hem de dışta tehdit oluşturuyor.

3 milyon 750 bin yabancı var. Bir tane bile toplumsal olay yaşanmadı ama dünyanın birçok yerinde bunu gördük. Birçok sınamalarla karşılaştık ama Türkiye pes etmedi. Pandemide biz fırsat ürettik, Avrupa'nın lokal olarak gidebileceği bir yer yoktu. 50 milyar dolar üzerinde turizm geliri elde ettik, şimdiki 100 milyar dolar hedefin bir altyapısı var.

Türkiye'nin altyapısının geliştiğini gören dış dünya, fırsat bulunca Azerbaycan ile Karabağ'ı buluşturduğunu gören, Doğu Akdeniz'de doğalgaz aradığını gören dış dünya, elbette telaşlanıyor. Darbeyle, toplumsal olaylarla yapmak istediler olmadı. Şimdi daha önceden beri olan tüm güçleri harekete geçirdi. PKK, LGBT'ciler, yıllardır beslenen birtakım yazar, çizer, sanatçı tayfası var. Her birine başka bir rol verildi.

Ben Avrupa'nın olmadığını düşünüyorum. Amerika ona yumuşak bir rol verdi. Amerika büyükbaba öteki de onun taşeronluklarını yapan. Avrupa'nın böyle bir kafasını, aksiyonunu görmedim. Kendi kendilerine hareket edebilme kabiliyetlerini görmedim, danışmadan adım atamaz.

Çalışma hayatıyla bir iki meselemiz var gelsin dedim. ABD büyükelçisi, sanki karşımda bir şeytan vardı. Bizim bu işlere uyanıp uyanmadığımızın testine gelmiş darbe girişiminden önce, benim kanaatim o. Görüşmelerinin hepsi daha önceden kurgulanmış görüşmelerdi. Başka bakanları da gezmiş ve değerlendirmeleri yapıp gitmiş. Afganistan'da da Türkiye'nin başına bela açan birçok olay meydana getirdi.

SEÇİM GÜVENLİĞİ NASIL SAĞLANACAK?

Türkiye, bütün dünyada seçim sürecini en iyi yöneten ülkelerden bir tanesi. 1946 şaibeli bir seçim, ilk kez çok partili yaşama geçiren parti. Açık oy kullanılmış, bugün zihnimizde tasarlanamayabilir ama tasdikler de gizli yapılmış. Aynısı da bir kere de yerel seçimlerde olmuş. Bir de 1982 anayasası var.

Zarf var, içi görünüyor, zaten sıkı yönetim var. Biz o süreçte 'hayır' diyen ailelerdeniz. Türkiye, onun dışında bazen teknik bazen hukuki eksikliklerden iptal edilen seçimler oldu ama seçimlerin geneline gölge düşüren bir şey olmadı.

Seçim sandıkta oluyor zaten. Size pusula veriyorlar, tercihinizi oyluyorsunuz, sonra da sandığa atıyorsunuz. Yine o siyasi partilerin temsilcilerinin bulunduğu ortamda sandık açılıyor ve herkes oyunu yazıyor. Buna itiraz edilebilir. Hepsinin bir süresi var. Bunu bugün ortaya koymuyorum. CHP, 2007 seçimlerinden sonra bunu sürekli ortaya koydu, Türkiye'de böyle sopalı seçim yapan tek parti CHP'dir. Hiçbir seçimde güvenlik açığı olmadı.

Seçim takvimi açıldığı andan itibaren çalışmalar başlar. Sandık alanlarındaki emniyet güçlerinin eğitilmesinden başlayıp, güvenlik toplantılarına, kameraların çalışmasına kadar her alanda YSK'nın matbaa güvenliğine kadar ne varsa bütün tedbirleri alırız.

600 bini aşkın arkadaşımız görev alacak. Tüm güvenlik İçişleri Bakanlığına ait. Siz bir güvenlik itirazı yaptınız mı? Hayır. Bunun kuralları vardır, dedikodu ile yürütülecek bir şey değil. Uzay maceraları üzerinden tasvir edilebilecek bir durum değil.

Murat Bakan, FETÖ'nün aparatı, onlara, FETÖ'nün verdiği görev, kamu otoritesini dağıtmak. Seçimin güvenliği herkesin arzu ettiği ver herkesin yaptığı bir şey. FETÖ'nün ikinci paralel yapısı oluşturulmaya çalışılıyor.

Emniyetin içinde FETÖ'den sonra yeni bir sistem kurmaya çalıştıklarını tespit ettik. Murat Bakan bunların başında, bedeli de çok ağır olacak. Konu yargıya intikal edecek. Bu ajanlar kendi söylediklerine güven atfetmek için bir evrak ortaya koyarlar.

AK PARTİ SEÇİM BEYANNAMESİ

Seçim beyannamesi için AK Parti çok uzun zamandır çalışıyor. Türk siyasi hayatının en tecrübeli partisi AK Parti'dir. Karşı karşıya kaldığı meselelere çözüm üretebilme açısından, birçok olayla karşılaşan bir siyasi yapılanma var. Ben AK Parti'ye dışarıdan geldim, içine girdim. Bu anlayışı görme imkanına sahip oldum. Bu beyannamede özellikle Türkiye Yüzyılı vizyonuna oturmuş, bizim bugüne kadar demokrasi ve özgürlükler alanındaki meseleleri çok daha ileri noktaya taşıyacak kurumsal faaliyet var.

İkincisi 6 Şubat depremleri ve afetlerle ilgili atılacak adımlar var. AK Parti'nin bu beyannamesinde eğitimden sağlığa, aile, çocuk, kadın ve gençlerimize kadar toplumun değerleriyle bütünleşme amacı ortaya konmuş ve tabii üretimle ilgili süreçleri. Dış politikanın nasıl yürütüleceği de bir vesile ile oluşturulmuş. İstikrarlı ve huzurlu bir gelecek nasıl ortaya konulmuş, bunu, tüm bu geliştirilen süreçleri bir kat daha yukarıya taşıyacak, kişi başı gelir seviyesini iki katına çıkarabilecek bir yapıyı ifade ediyor.

Ayakları yere basan, teknolojik temele oturtan, savunma sanayi başta olmak üzere ihracat gelirleri oluşturan bunların üzerinde yükselecek bir büyük devlet beyannamesi ortaya konuldu. Fırsatımız da şu, bizden önce gelenlerin altyapılarını aldık, üstünü ihya ve inşa ettik, olmayanları yaptık, şimdi de Türkiye'yi sıçratma devri. Büyük devletler böyle yapar. Bunun en büyük örneği, İBB ve ABB'dir. Ama hiçbir vaatleriyle ilgili bir karşılık söz konusu değil.

KİMLİKLER ÜZERİNDEN SİYASET TARTIŞMASI

Sen SGK başkanı olmuşsun, bürokrat olmuşsun. Senin kimliğin biliniyor. CHP Genel Başkanı olmuşsun, Alevi kimliğini söylememişsin ama şimdi bunu söylüyorsun. Aslında ben fakir yerde büyüdüm.

KILIÇDAROĞLU'NUN 'ALEVİ' PAYLAŞIMI

Bugüne kadar söylememiş de neden şimdi söylüyor? Alevi Bektaşilikle ilgili bir alt yapı kurulacağı zaman birçok Cemevi temeli atıldı, Türkiye tarihinde ilk bunlar. Bu ülkede Ermeni kaymakam var, Caferi Valimiz var. Şu anda mevcut. Görevlerini rahatça yapıyorlar. Afgan Türkü Valimiz var. Alevi emniyet müdürleri, jandarmaları, genel müdürleri var.

Bütün bunlar Türkiye'ye uzak bir durum değil ama bu alanı kendi arka bahçesi olarak değerlendirmek en önemli çıkış noktalarından bir tanesi. Alevi oy alamaz, toplum bunu sorgular diyen biz değiliz, bizim böyle derdimiz de yok. Buradan kendi adına bir mağduriyet oluşturmaya çalışıyor ancak biz bugünleri çoktan geçtik. Ben Kılıçdaroğlu'nun danışmanıyla çalışıyorum biliyorsunuz.

AKŞENER'İN "ADİL DAVRANACAĞIZ" ÇIKIŞI

Akşener'i bırakmak lazım, kendini kaybetmiş durumda. TBMM milli iradenin teslim yeri, kurşun fırlatılacak yer değildir. Erdoğan karşıtlığında öne çıkmaya çalışan basit bir hamle. Hiçbir anlamı yok, koca bir anlamsızlığı var. Bu açıklamaları dikkate almadım.

MİLLET İTTİFAKI HDP'YE NE VADETTİ?

HDP seçime giriyor, adayı var mı, yok. HDP diye bir siyasi parti yok, olsalardı Diyarbakır anneleri kapatamazdı. Onların korkusuyla kapandılar. Anayasa Mahkemesi, keşke zamanında bu konuda kabiliyetini gerçekleştirseydi bir saygınlığı olurdu. PKK'nın yönlendirmesiyle Kılıçdaroğlu'na oy verecekler.

YEŞİL SOL PARTİ ÇATISINDA HDP

Kandilli iki yıl önce talimat verdi, bu parti kurulacak ve onunla seçime gidilecek. Bu güçlü bir bağ. Partinin kapatılma sürecini ortaya koyan davranışı AYM yapacak. Bazı kararlarına itiraz ediyoruz zaten. Hükümet her şeyi istediği gibi kontrol ediyor diyenlere en temel örneklerden bir tanesi belki de budur.

Önümüzde bir ETA hikayesi, yine Avrupa'da birtakım partilerin hem şiddetle ilgili hem de mafyatik yönleriyle ilgili aldığı cezalar varsa, hatta kayyum atamalar varsa hala bunların ortaya konulması çok da doğru değildir. Adam diyor ki, ben Suriye'de Irak'ta askeri çekeceğim, ben 15 Temmuz'da ihraç edilenleri tekrar alacağım diyor.

Türkiye evlatlarını şehit veriyor, bir terör devleti kurulmasına izin vermiyor. Amerika'dan Avrupa'dan icazet alınmıyor, bütün bunlar Türkiye'nin gözü önünde gerçekleşiyor. En temel meselelerden bir tanesi HDP ve PKK'nın oyun alanının aşılması. Bütün bu tezgahlar, milletle aşıldı. Bu millet, bunlara bu meşruiyet alanını vermeyecek. PKK'yı enkaz haline getirdik. 86 tane terörist kalmış. Bizim Tendürek'te, Cudi'de üslerimiz olmasaydı, Türkiye bunları başarabilir miydi?

Doğu'da istismarın önüne geçecek sosyal adımlar atılmasaydı, 6-8 Ekim Doğu'ya kimse gelmemesini hedefledi. Bu olayların maliyeti devlete ve orada yaşayan insanlara yansıdı. birileri hayatında devlet bürokrasisinden başka ceket giymeyenler, Türkiye'ye özgürlük vadediyorlar. Özgürlük falan vadettikleri yok, tek vadettikleri vesayet.

DEMİRTAŞ'IN "PKK'YA SİLAH BIRAKTIRMA" ÇIKIŞI

PKK zayıflayınca bir silah bırakma numarasına girer. Ne zaman terörle mücadelenin kafasına çökülür o zaman buna başlar. Nefeslenmek için tarihi bir numaradır. Madem biliyorsunuz, 86 teröristi neden yakalayamıyorsunuz, sorusu manipülatif bir soru. Hayatında Doğu'yu fotoğraflarda bile görmemiş insanlar bize bu soruyu soruyorlar. Bilmedikleri yerler üzerinden istedikleri gibi hikayeler yazıyorlar.

Bir teröristin etkisiz hale getirilebilmesi için kaç ay çalışmamız gerektiğini, tespit için kaç tane metot geliştirilmesi gerektiğini bilmeden, evet, her türlü bilgilerini biliyoruz, madem biliyorlar da yok etsinler diyorlar. Örgüt çok sıkıştı, katılım 57 ikna ile getirdiğimiz 200 küsür. Bizim terör örgütünün yıllardır en övündüğü alandan, çocukları dağa getirme imkanından daha fazla bizim ikna etme imkanımız.

Aileler ile birlikte terör örgütüne çok büyük bir darbe vurduk. Son dönemlerde bunlar sonuca yansıdı. Selahattin Demirtaş, Sezgin Tanrıkulu, aynı şeyi düşünüyor, ortaya koyuyor ve bugün değil uzun zamandır böyle. İstanbul seçimlerinden sonra destekledi PKK ve adamlarını koydurdu. Bizim şehit ailelerimiz var, PKK'lılarda kendine ait bir değer ortaya koymuş. Onları da İBB'ye 2019 seçimlerinden sonra koymuşlar.

Her gün yeni bir terörist çıkıyor ve çıkmaya devam ediyor. Bu ilişkin patronajı o yapılan toplantılar, görüşmeler, ilişkiler. Türkiye'nin bu meseleyi, Suriye hattında daha önceden nitelendirdiğimiz devleti kurmak ve Türkiye'yi rahatsız etmek ve bu alanda sonuç alabilmek. Bu açığa çıktı. Belediyeler kimlerdeydi, insan kaynağı, lojistik olarak desteklediler mi? Çocukları dağlara gönderdiler mi? 6-8 Ekim Olaylarının lojistik desteğini onların belediyeleri sağladı.

Türkiye'de yeni bir dönem başladı. Ben oranın iklimini ilk koklayan insanlardan bir tanesiyim. Bakın, yani, Kılıçdaroğlu ülkemizi nereye sürüklediğinin ya farkında ya da sonuçlarının neyle kalacağının henüz farkında değil. PKK, Güneydoğu ve Doğu Anadolu'ya yönelik bambaşka bir hazırlık yapıyor. PKK, Suriye'de son günlerini yaşıyor.

Zap hadisesini hafife almayın. Ufak tefek askeri meselelerle ilgilenenler için çok önemlidir. Mehmetçik büyük bir adanmışlığın altına imza attı, orayı temizlemek bütün hamlelerin önünü açmaktır, bunu önlemeye çalışılıyorlar. Bunlar seçimi kazanırlarsa burada farklı bir pencereyi açacaklar. O zaman ben sırça köşklerde oturanları görürüm, 'yandım Allah' deyip bizim önümüze düşerler.

-ürütme sistemi Cumhurbaşkanında, Türkiye'nin yönetimine ortak oluyor ya. Bizim yürütmemize tek başına PKK ortak oluyor. Hiç gizli kapaklı kalan, sufle ile belirlenen bir şey yok. Herkes Türkiye'de rolünü açık oynuyor.

MUHALEFETE SALDIRI İDDİALARI

Alaattin Alpdemir'i eskiden tanırım. Bir dedikodu, polisi çağırdık, sen söyle dedik, işte sağdan soldan duydum. Her zamanki gibi kıvırmaya başladı. Bunların tutarlı bir yanı yok, beşinci sınıf adamlar. Böyle bir gündem oluşturmaya çalışıyorlar. Burada, bir suikast ile ilgili bir bilgi varsa iki yolu vardır, ya kendisi yapıyordur ya da yapılacak yeri biliyordur. Siz istihbarat birimlerine en ufak bir şey duysanız, emniyet birimlerine ulaşır. Sadece seçim döneminin huzuru ve güvenliğini karıştırmaya yönelik bir adımdır. Akşener'in sabahın köründe kalkıp Malkoçoğlu gibi il başkanlığına gitmesidir.