Bakan Çelik 24'te

AB Bakanı Ömer Çelik 24 Ankara temsilcisi Melik Yiğitel'in sorularını yanıtladı.

AB Bakanı Ömer Çelik, 24 Ankara Temsilcisi Melik Yiğitel'in Roma'dan canlı yayında sorularını yanıtladı. Bakan Çelik, AB ile yaşanan vize muafiyeti konusuyla ilgili olarak "Terörle mücadelede kapasitemizi düşürecek bir yaklaşım içerisinde olmayız" dedi. 


Çelik'in konuşmasından öne çıkan başlıklar şöyle: 

Sanki Türkiye AB'ye girerse bütün Türkler İngiltere'ye yerleşecekmiş gibi değerlendiriliyor. Bunların gerçeklerle hiçbir ilgisi yok. Kendilerinden çok Türkiye'yi konuşuyorlar. Türkiye artık eski Türkiye değil. Türkiye'de yaşayan vatandaşlar için Türkiye'de yaşamak, çalışmak ve iş kurmak daha cazip. Ana akım siyasetçiler aşırı sağın Türkiye karşıtlığı, İslamofobik, antisemitik akımlara karşı direnç göstereceklerine aşırı akımların söylemini idare etmeye çalışıyorlar. Hal böyle olunca her seferinde aşırı sağ akımlar daha çok yükseliyor. Onlar ana akım siyasetçileri de kapsama alanına içine sokmuş durumda. Kuşkusiz İngiltere'nin içerisinde de, dışarısında da sağduyulu sesler de var. Ancak bu yanlış akıntıya çoğu kimsenin kendini kaptırdığını görüyoruz. 


MERKEZ AKIMLAR AŞIRI SAĞI DIŞLAMADIĞI SÜRECE BUNLAR OLACAKTIR

Bu Avrupa değerlerine aykırı. Bu tip söylemlere direnilmediği, dışlanmadığı zaman aşırı sağ partiler oyunu seçimlerden güçlendirerek çıkmış, ana akım zayıflamış. Aşırılar, radikal gruplar, yönetilmesi, idare edilmesi, mazur görülmesi gibi ele alınırsa muhakkak ana akımı ele geçirirler. Onun yerine AB'nin temel değerlerini, çoğulculuğunu koruyarak yabancı düşmanlığı, İslamofobik, ansemitizm karşısında güçlü bir duruş sergilemelidir. Bu o ülkelerin ulusal siyasetleri açısından da doğru olur. 2-3 ay içerisinde aşırı sağa verilen yol daha sonra yol haline geliyor. 

AVRUPA BİRLİĞİ'NDE TEMSİL EDEN DEĞERLER SADECE AVRUPA'YA AİT DEĞİL

Tahminde bulunmak istemem. Ben nihayetinde AB'de temsil edilen değerlerin sadece Avrupa kıtasına ait olmadığını, insanlığın büyük tecrübesinden süzülmüş evrensel değerler olduğunu düşünüyorum. Türkiye'nin AB'ye tam üyeliğini bu çerçeveye oturtuyoruz. Burada İngiltere ile Avrupa'nın iki ucunda olan ülkeler olarak bazı tecrübelerimiz benzer. Bunun birlik duygusunun korunması, güçlendirilmes lazımdır. 

BİRÇOK ÜLKE AB'DE YER ALDIKTAN SONRA GETİRİSİNİ UNUTMAYA BAŞLIYOR

Belirsizlik sürecinin yönetilmesi gibi bir tablo var. Ortaya neyin çıkacağını referandum açıklandıktan sonra göreceğiz. Kimsenin elinde bir reçete yok. Bu çerçeveden bakıldığında değerlendirme için erken olur. Sonucu görmek lazım ona göre bir değerlendirme yapmak lazım. Bir siyasi değerler topluluğu var bir refah mekanizması var. Birçok ülke burada yer aldıktan sonra bu mekanizmaların kendi ülkesine getirdikleri unutmaya başlıyor. Halbuki niçin bu birlik duygusu ortaya çıktı? Bu herzaman için gereklilik oldu ama bugün için bilhassa daha gerekli oldu. Kuşkusuz bunu Türkiye'yi içine alacak şekilde güçlenmesi gerekir.

TÜRKİYE'DEKİ SURİYELİLERİN SAYISI BAZI AVRUPA ÜLKE NÜFUSUNUN YARISI

Ortak çıkarlarımız için ortak akıl çerçevesinde tespitte bulunuyoruz. İnsanlar artık boğulmasın istiyoruz. Vize serbestisi ve Türkiye'ye yapılacak yardımla birlikte bu ele alınmalıdır. Vize serbestisinde fren yapalım denilirse bu AB'nin tarihinde en büyük hata olur. Anlaşmayı yavaşlatmak tarihi hata olur. Avrupa'da tek bir ses yok. Son derece sağduyulu, Türkiye'nin yaptıklarını takdir eden, misyonun büyüklüğünü anlayan çok değerli siyasetçi ve devlet adamları vardır. Bunun dışında yeterince vizyonla bakamayanlar da var. Karşı karşıya olduğumuz kriz teknik ve siyasi bir kriz değil. 12 milyon kişi Suriye'de ya yer değiştirdi ya ülkesini terketti. Türkiye şu anda Suriyeli misafir sayısı Avrupa'daki bazı ülkelerin nüfusunun yarısından fazlası. Buraya büyük bir vizyonla bakmak lazım. AB'yi başka bir yere Türkiye'yi başka bir yere koyup rekabet eden unsurlar gibi düşünmemek lazım. 

AB ÜYESİ OLMASAK BİLE BÜYÜK BİR AVRUPA DEVLETİYİZ VE AVRUPA GÜCÜYÜZ

Biz AB üyesi olmasak bile büyük bir Avrupa devletiyiz ve büyük bir Avrupa gücüyüz. Biz adım attığımızda Akdeniz, Asya, Afrika ve Avrupalı olarak adım atıyoruz. Bizimle Avrupa arasında bir yabancılaşma ilişkisi yok. Avrupa'ya çözüm önermiyoruz, Avrupalı olarak çözüm öneriyoruz. Avrupalı olarak mülteci krizine çözüm üretiyoruz. Avrupa'daki aşırı akımların yabancı düşmanlığı, İslamofobi şöyle bir denklem oluşturmuş durumda. Kendilerini Türkiye düşmanlığı üzerinden ifade ediyorlar. Türkiye karşıtlığını kaldırdığında onun altından İslamofobik, onu kaldırdığında antisemitik, onu kaldırdığında Avrupa'ya düşman bir düşünce çıkıyor. Türkiye'yi eleştirmekle Türkiye karşıtlığı, Türkiyefobi dediğimiz şey birbirinden ayrı şeylerdir. Ana akımlar Türkiye'yi eleştirme üzerinden Türkiye karşıtlığı cepheye savrulurlarsa bu gerçekçi olamaz. Eleştirmek ile karşıt olmak farklı şeyler. 

DAEŞ VE AVRUPA'DAKİ ZENOFOBİK, İSLAMOFOBİK AKIMLAR TEK YUMURTA İKİZİDİR

DAEŞ gibi akımlarla Avrupa'daki zenofobik, İslamofobik gibi akımların aslında tek yumurta ikizi olduğunu düşünüyorum. Kendilerini selefi ya da cihadist olarak tanımlayan insanların terör tehdidiyle Avrupa içindeki aşırı sağın ürettiği insanlık düşmanı ve AB'nin temel değerlerine düşman birbirini besleyen birleşik kaplar teorisi gibi sonuç ortaya çıkarıyor.  Avrupa düşmanlığı meselesini bu şekilde ortaya koyamayanlar bunu zaman zaman İslamofobi ve antisemitizm üzerinden koyuyorlar. Bunun tam merkezine Erdoğan düşmanlığını yerleştiriyorlar. Erdoğan karşıtlığı üzerinden bunun içine Türkiye karşıtlığını, İslamofobiayı, antisemitizmi saklayarak yürüyenler bunu kara bir siyaset haline getiriyorlar. Buna iç siyasi dengeleri bakımından göz yuman, yol veren her yaklaşım AB değerlerin daha çok zayıflamasına yol açıyor. Bunların hepsi çok iyi bilirler ki, Türkiye'yi AB'ye yaklaştıran devrimleri sayın Cumhurbaşkanımızın liderliği gerçekleştirilmiştir. Şimdi kendi ulusal siyasetlerindeki aşırı sağın tazyiğine direnememek zaman zaman bunun bir parçası haline gelimenmesi durumudur. 

TÜRKİYE'Yİ DIŞLAYARAK TÜRKİYE KARŞITLIĞI ÜRETEREK AB SAVUNUSU OLMAZ!

Bugün Avrupa'da da yeni bir devlet adamı yaklaşımına ihtiyacı vardır. Sayın Cumhurbaşkanı ile rekabet ilişkisi kuran her yaklaşım Avrupa Birliği'nin çıkarları, değerleri açısından doğru bir yaklaşım değildir. Burada doğru olan işbirliği yaklaşımdır. Bunu karşılıklı bir siyasi mücadelenin, bilek güreşinin parçası haline getiriyorlarsa kuşkusuz bu yolda ileride sağlanması Avrupa Birliği'nin üzerine düşen bir görevdir. Bizim de dahil olduğumuz, parçası olduğumuz Avrupa gücünün, demokrasinin geleceğini daha güçlü ve daha barışçı nasıl kuracağız? Böyle bir vizyon üretebilirsek tabii olarak yeni kazanımların ortaya çıkmasına yol açacaktır. Türkiye'yi dışlayarak, Türkiye'ye karşıtlığı üreterek Avrupa Birliği savunusu olamaz. 

BİZİM DE AİT OLDUĞUMUZ AB COĞRAFYASI SADECE BİR KAZANIM ELDE EDER

Biz özgüven sahibiyiz. Demokratikleşme, basın özgürlüğü hiçbir ülkede mükemmel değildir, ucu açıktır. Bizim de içinde olduğumuz AB değerlerinin, demokrasisinin gelceği açısından AB'deki ülkelerin Türkiye'de vakelet ilişkisi kurması tarihsel yanlıştır. Burada büyük bir vizyon ortaya koyarak yanyana oturup ortak bir vizyonla, katılırız ya da katılmayız konuşup değerlendireceğiz. Biz objektif kriterler neyse biz mükellefiyetlerimizi yerine getirme kapasitesine sahibiz. Ama Türkiye'ye özgü kriterler tam da bu sebeple olumsuz bir ajandayla değil olumlu bir ajandayla ele almanız lazımdır. Bizim de ait olduğumuz AB coğrafyası sadece kazanım elde eder. 

BİZ AVRUPA'YA DIŞARIDAN KONUŞAN BİR ÜLKE DEĞİLİZ AVRUPALI OLARAK KONUŞUYORUZ

Tek bir Avrupa yok. Avrupa'da tek bir ses yok. Türkiye'ye tam üyelik verilseydi bugün Avrupa'nın yaşadığı sorunların çoğunun yaşanmayacağını söyleyen sağduyulu devlet adamları da var. Hiçbir şey ne tek başına bir vesayet unsuru ne de tek başına bir kurtuluş reçetesidir. Türkiye'ye gelen yabancı yatırımın yüzde 80'i Avrupa coğrafyasından geliyor. Türkiye'nin özgüveninden vazgeçtiği bir konu da yoktur. Bu zaman zaman duygular çerçevesinde ele alınan bir şey oluyor. Biz yabancı bir coğrafya ve devlet değiliz. Ortak tecrübenin güçlü bir unsuruyuz. Ne kadar Akdeniz, Ortadoğu, Karadeniz, Asya, Kafkas ülkesi demeye hakkımız varsa ondan çok daha fazla Avrupa devletiyiz demeye hakkımız vardır. Biz Avrupa'ya dışarıdan konuşan bir ülke değiliz. Biz Avrupalı olarak konuşuyoruz. 

TERÖRLE MÜCADELEDE KAPASİTEMİZİ DÜŞÜRECEK BİR YAKLAŞIM İÇİNDE OLMAYIZ

Türkiye terörle mücadeleyi kendi ulusal güvenliği, demokrasiyi, hukuk devletini, toplumsal barışını korumak için yapıyor. Bu aynı zamanda Avrupa güvenliliğini de koruyan bir şeydir. Burada Türkiye'ye teşekkür edilmesi lazımdır. Bizim Irak ve Suriye'deki sınırımız Almanya, Fransa'da olsaydı ne olurdu? Türkiye özgürlük güvenlik dengesinden taviz vermiyor. 55 koalisyon ülkesi DAEŞ'le baş edemezken Türkiye çoğu kez tek başına mücadele ediyor. Türkiye'nin DAEŞ'le mücadelesi ulusal egemenliği için olduğu gibi Avrupa güvenliği için de yapılmaktadır. Kendi aramızda bir çalışma yaptık. Terörle mücadele kapasitemizi düşürecek bir yaklaşım içerisinde olmayız.