1
Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Ömer Çelik, TBMM Genel Kurulunda, bakanlığının 2017 yılı bütçesinin görüşmelerinde yaptığı konuşmada, şehitlere rahmet diledi.
TSK'ya ait bir uçağın Diyarbakır'da düştüğüne işaret eden Çelik, TSK ve millete geçmiş olsun temennisinde bulundu.
Avrupa Birliği (AB) meselelerini tartışırken sadece AB ile katılım müzakereleri ve fasıllar gibi meselelerin çok ötesine geçen bir ajandayı tartıştıklarını belirten Çelik, "Terör, demokrasi, özgürlük-güvenlik dengesi, güvenlik ve demokrasinin nasıl bir arada yaşatılacağı gibi çok geniş bir gündem içerisindeyiz." diye konuştu.
Çelik, Türkiye haritasının tam ortasından bir çizgi çektiklerinde, çizginin güneyinde kalan kesimde, dünyanın, Suriye ve Irak bölgesi başta olmak üzere ağır bir güvenlik ve demokrasi kriziyle karşı karşıya olduğunu bildirdi. Çelik, çizginin yukarısına baktıklarında değerler krizi, ekonomik krizin, AB topraklarında bütün bir Batı sistemini sarsacak biçimde kendisini gösterdiğine işaret etti.
Çelik, 2017'nin herkes açısından kritik bir yıl olduğunu, Avrupa'daki 5 ülkede ciddi şekilde aşırı sağın anketlerde yükseldiği seçimlerin yapılacağına dikkati çekti. Bu 5 ülkedeki seçimlerde ortaya çıkacak tablonun, Avrupa ve Batı sisteminin geleceğini etkilemek bakımından çok önemli sonuçlar doğuracağını vurgulayan Çelik, şöyle devam etti:
"Nitekim ABD'nin seçilmiş başkanı Trump'ın korumacılığa meyilli bir politika izleyeceğini ifade etmesi, NATO konusunda Avrupa'yı daha fazla yükümlülüğe, ABD'yi daha az yükümlülüğe davet eden bir politik tutum serdetmesi, önümüzdeki dönemin güvenlik açısından da yeni tartışmalara gebe olduğunu gösteriyor. Brexit sonrası Avrupa'nın nasıl bir Avrupa olacağı da ciddiyetle tartışmamız, takip etmemiz gereken bir gündem. Tüm bu belirsizlik ortamı, önümüzdeki dönemde istikrarın, güvenliğin ve demokrasinin ciddi bir türbülansın içerisine gireceğini gösteriyor. Dolayısıyla AB ile ilgili konuştuğumuzda bütün bu ajandayı da göz önünde tutmamız gerekiyor."
"Sakın ola ki..."
Çelik, terörle mücadelenin, demokrasinin gelişmiş olup olmamasından bağımsız olarak yerine getirilmesi gereken bir kavram olduğuna işaret etti. Bundan 10-20 yıl önce, "Eğer demokrasi gelişirse terör minimize olur." denildiğini anımsatan Çelik, şu görüşlere yer verdi:
"Fakat bugün görüyorsunuz ki dünyanın en gelişmiş demokrasileri terör tehdidiyle karşı karşıyadır. Terör örgütlerinin yapısında geçmişe göre ciddi bir genetik değişiklik vardır ve terörle mücadele demokrasiyi korumanın bir ön şartı haline gelmiştir. Bu sebeple Türkiye'nin kararlılıkla mücadele ettiği ve etmeye devam edeceği PKK terör örgütünden bahsederken, AB'deki herhangi bir raporun orantılılıktan bahsetmesini kesinlikle kabul etmiyoruz. Niçin? DAEŞ terör örgütüyle mücadele ederken, kendi canınızı yakan terör örgütlerinden bahsederken orantılılıktan bahsetmiyorsunuz, PKK terör örgütünden bahsederken orantılılıktan bahsediyorsunuz. Sakın ola ki Türkiye'deki terör eylemlerinden bahsederken, cümlelerinizi kurarken 'Şiddete karşıyız' gibi genelgeçer cümleler kurmayın. 'Şiddete karşıyız' gibisinden meşru devlet otoritesi ile terör örgütünü eşitleyen cümleler kurulması, aslında terör örgütlerine örtülü destek verilmesi anlamına gelir. Bu sebeple de barış ve benzeri kelimeleri kirletmeyin çünkü barış dediğiniz şey, iki meşru güç arasındaki çatışma neticesinde olur. Bugün, Türkiye Cumhuriyeti devleti, demokrasisine, hukuk devletine, toplumsal istikrarına karşı bir terör tehdidiyle karşı karşıyadır, verilen mücadele de buna karşıdır. Bu bağlamda, iç savaş kelimesinin kullanılması da doğru değildir. Bu ifadelerin hepsinin ne manaya geldiğini biliyoruz. Bu ifadeleri DAEŞ terör örgütü için kullanmanız nasıl mümkün değilse, PKK, DHKP-C ya da Fetullahçı Terör Örgütü için de kullanmanız mümkün değildir. "
"Misafir değil, ev sahibiyiz"
"Milletvekili göreviyle bağdaşmaz"
"Türkiye hiçbir şekilde fasıllar ve diğer konularda indirim beklemiyor"