Deniz Kuvvetleri Komutanı olması beklenirken FETÖ kumpaslarıyla tutuklanan emekli koramiral Sağdıç, AKŞAM’a konuştu: 61. sırada terfi bekleyen Gülen’in askeri için 60 albayı kumpasla attılar!
Ercan ÖZTÜRK / HABER MERKEZİ
Geleceğin Deniz Kuvvetleri Komutanı olması beklenirken FETÖ tarafından Balyoz, Kafes Eylem Planı ve Amirallere Suikast kumpasları ile tutuklanan Emekli Koramiral Kadir Sağdıç darbe girişimi sürecine nasıl gelindiğini AKŞAM'a anlattı. 2011 ila 2014 yılları arasında tasfiye edilen askerlerin yerine FETÖ'cüler kritik görevlere getirildiğini belirten Sağdıç, "Çünkü Genelkurmay Başkanının kriterleri vardı! Bunun alnında ya da nüfus cüzdanında Fetullahçı yazması lazım. Bu varsa delildir o zaman terfi ettirmeyiz. Olmadığı sürece yargısız infaz olur. Göz göre göre TSK'ya yerleştiler" dedi.
Balyoz davasında 3 yıl 4 ay 8 gün tutuklu kaldıktan sonra beraat eden Emekli Koramiral Kadir Sağdıç, darbe girişimi sonrası suskunluğunu AKŞAM için bozdu ve TSK içindeki FETÖ yapılanmasını anlattı. İşte 15 Temmuz öncesinde TSK'ya sızan FETÖ'cülerle yeterince mücadele edilmediğini bilerten Sağdıç'ın anlattıkları:
TOPRAKTAN ÇIKAN BOMBALAR İKİ GÜNLÜK GAZETEYE SARILIYDI
“Bize gelenen kadar adım adım ilerlediler. Önce sivillerle başladılar. Daha sonra emekli komutanların ismi geçmeye başladı. 2008 yılı itibariyle Genelkurmay Başkanın değişmesiyle sonra yeni bir dönem olarak değerlendirdiler. Daha sonra muvazzaf askerlere gelmeye başladılar. Daha o dönemde bunun kumpas olduğu emareleri vardı. 7 Ocak’ta emekli bir emniyetçinin evinde arama yapıyorsunuz. Orada notlar çıkıyor. Daha sonra 9 Ocak’ta Gölbaşı ve 11 Ocak’ta Zir Vadisi’nde birşeyler buluyorsunuz. Bulunan bombalar iki gün önceki gazeteler tarafından paketlenmişti. Sözde bunlar aylar öncesinden gömülüydü. Gömülerden ne çıkacağı daha kazı yapılmadan FETÖ kanallarından ilan edildi. Kumpas apaçıktı.
AYNI DELİL ÜÇ AYRI YERE GÖMDÜLER
“Bir sis kutusu var. Halen kritik delillerden birisidir. Sis kutusu karanlık mahkemelerin karanlık hakimleri tarafından yok edilse de video kayıtlarında sabit. ‘Yüzer gezer cephane diyoruz’ biz ona. Onu Zir Vadisine gömmüş, çıkarmış Gölbaşına da gömmüş, çıkartmış oradan da Poyrazköy’e gömmüş. Bu sis kutusunun kaydı değiştirilemiyor. Üç tutanakta da geçiyor. İlk Kumpas mağdurlarından Mustafa Dönmez yargılanırken ‘Bana üç tane sis kutusu bulun bütün suçlamaları kabul edeceğim. Hatta müebbet yatacağım ”dedi. Ama bulmaları imkansızdı. Çünkü 3 tane sis kutusu yoktu, aynı kutu ordan oraya götürülmüş. Bu delilleri polis içerisindeki FETÖ çetesi oraya gömmüş. FETÖ artık bahriyeye geliyordu. Pırıl pırıl çocuklarımızla ilgili iddialar ortaya atıldı. Sözde kuvvet komutanlarına suikast yapacaklarmış.”
EERDOĞAN’I VE ETRAFINDAKİ BAKANLARI KORKUTTULAR
Medyayı baskı altına alarak adım adım ilerlediler. Bu sırada siyaseti de ürküterek bunu yaptılar o dönem Başbakan olan Recep Tayyip Erdoğan’ı ve onun etrafındaki bakanlara uydurdukları senaryolarla ‘sizi öldürecekler’ diye korku saldılar. Erdoğan önüne konulan belgeler ve iddialara inanmak zorunda kaldı.
GENELKURMAY BAŞKANININ FETÖ KRİTERİ VARDI!
2011 ile 2014 yılları arasında bunlar vatansever askerleri tasfiye edip FETÖ'cülerin kritik yerlere geldiğini gördük. Murat Bilgel'in Deniz Kuvvetleri Komutanlığı sıradan gitti, Bülent Bostanoğlu'nda da adam kalmadığı için onda da devam etti. Çünkü Genelkurmay Başkanı kriterini koymuş! Bunun alnında Fetullahçı ya da nüfus kağıdında Fetullahçı yazması lazım. Bu varsa delildir, o zaman terfi ettirmeyiz. Olmadığı sürece yargısız infaz gibi olur. Olmadığı sürece biz bunların terfisin devam ettirelim yanılgısı içine düştüler. Göz göre göre bunlar TSK içine yerleşti."
DÖNEMİN KOMUTANLARI ADİL YARGILANACAĞIMIZI UMDU
O dönemin komutanları adil yargı olacağını ummuşlardı. Onlara göre TSK’ya bir itham vardı çıkıp yargılanıp beraat etmek en uygun hal tarzıydı. Herkes ‘Yargılansınlar aklanırlar’ yanılgısıyla bu olaya baktı. Biz diğer devlet memurları gibi değiliz. Bir gün bile tutuklu kalsak bu terfiimizi engelliyor. Suçsuzluğumuzun yıllar sonra ortaya çıkacağı aşikardı, ama o arada geçen zaman içinde bir çok general, amiral ve kritik subay kadroları boşaltılacak yerlerine FETÖ kadroları yerleştirilecekti.
FETÖCÜLER DEŞİFRE OLMAK ÜZEREYDİ
Fetullahcı denizcilerle ilgili ön tespitler vardı. Deniz Kuvvetleri cemaat yapılanmasının en az olduğu kurum olarak kabul edebiliriz. FETÖ mensupları geçmiş yıllarda az sayıdaydılar. Bunlarla ilgili ön tespitler yapılmış, deşifre olmak üzereydiler. Somut bilgiler vardı. Sınırlı bilgi olmasına rağmen kimin FETÖ’cü olduğu belirlenmişti. Ama ısrarla 15 Temmuz 2016’ya kadar bu kadrolar ellenmedi. Nedenlerinde başta son 5-6 yıl içindeki Yüksek Askeri Şuralar ile Devlet kadrolarındaki bir çok kurumun ihmali ve suçu var. Balyoz sürecinde TSK içerisinde tasfiye edilen 360 kişinin yarısı bahriyeli. Neden en çok bizden tasfiye yaptıkları ise ortadaydı. FETÖ çetesinin bizim içimizde az sayıda adamı vardı bunu arttırmalıydılar. Ayrıca, ortak üst akılları Dünyayı şekillendirirken Deniz Kuvvetlerinin paralize edilmesini istiyordu, zira Türk Deniz Kuvvetleri Dünya egemenlerinin istediğini değil Milli Çıkarlarımızın gereklerini yapıyordu. FETÖ adamlarının terfi alması için adeta sayı belirlediler. Örneğin kendi adamlarını Amiral yapacaklar ama onun önünde Deniz Kuvvetlerinde iyi pozisyonda 60 albay var. İşte bu 60 albayı bir şekilde tasfiye edip kendi adamlarına yer açtılar. 2011’de 20, 2012 20, 2013 yılında da 20 albayı balyoz sürecinde götürdüler. Kendi adamları altmışlı sıralarda terfi bekliyorlardı. 61. sıradaki FETÖ'cüt albay için 60 albaya kıydılar.
IŞIK KOŞANER İSTİFA ETTİ AMA…
Bu süreçte arkamızda sıkı duran olamadı. Işık Koşaner istifa etti ama kumpaslarla ilgili kamuoyunu tatmin edecek somut örnekleri ile bir bildirimde, aydınlatmada bulunmadı. O günkü istifa yazısına bakarsanız da görürsünüz. Bunun yerine ‘Göre göre TSK’ya karşı bir yıpratma süreci var. Türkiye bunu haketmiyor’ diyebilir di. Işık Koşaner’den sonra gerçek istifayı Donanma Komutanı Oramiral Nusret Güner’de görüyoruz. Kendisinin Kuvvet komutanlığına 2-3 ay kala sayıları 2000’lere yaklaşan Kumpas mağdurları ve TSK’ne yapılanlara göz yumulduğu için istifasıyla olayı tüm Türkiyeye ve Dünyaya duyurmaya çalıştı. Düşünün çete üyeleri istenilen yerlere yerleşmesi için yaklaşık 1600 kişi tasfiye edildi. Koramairal Atilla Kezek ve diğer 3 Amiralimiz de aynı gerekçelerle istifa ettiler.
METİN ATAÇ TEREDÜTLÜ İFADE VERDİ
Amirallere Suikast kumpasında komutanlar dinlendi. O dönem Deniz Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Eşref Uğur Yiğit arkamızda durarak “Bırakın suikastı bu çocuklar bize suikast yapılacağını bilseler kendilerini siper ederler” diyerek çocuklara sahip çıktı. Eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Metin Ataç ise “Ben bilmiyorum ki, acaba karargahta olabilir mi’ gibi tereddütlü ifade verdi.
GERÇEK YÜZÜNÜ 15 TEMMUZ’DA MI GÖRDÜN NAZLI ILICAK?
İftiralar, yalanlar yüzünden ailem kahroluyor. Nazlı Ilıcak sana yazıklar olsun. Yaşları 70 küsülere gelmiş utanmadan bu iftiralara alet oldular. Bir çete grubunun iktidar olması için bunları yaptı. Nazlı Ilıcak günlerce benimle ilgili yazı yazdı. Maaşım avukatlık ücretlerine gidiyor. Kredi çekerek onurumuzu kurtarıp davalar açıyorsunuz. Hala hiçbir tazminat davam sonuçlanmadı. Bu davayı ben kazanacağım. Sonuçta beraat ettik. Beraat etmekle kalmayıp bu belgeleri hazırlayanlar hakkında mahkeme suç duyurusunda bulundu. Nazlı ılıcak bulunduğu yerden neler yaptığını evvelki gün yumurtladı. Ben bunların böyle olduğunu bilmiyordum. İnsan biraz utanır. Bilmiyor muydun? İlla 15 Temmuz’u mu bekledin? Sen niye kendinle ilgili 14 Temmuz günü özeleştiri yapmıyordun? Sen bal gibi de biliyordun. 2014, 2015 yılında beraat ettik. Bana bir özür borcun yok mu Nazlı Ilıcak? Benim tahliye olduğumu göremeyen anneme hiç mi özür borcun yok Nazlı Ilıcak? Utanmaz insanlar. Ali tatar gibi olmanızı zaten beklemiyorum. Olamazsınız da.
ALİ TATAR ARAMIZDAKİ EN YÜREKLİ ASKERMİŞ
Ali Tatar hakkındaki suçlamaları onuruna yediremeyerek intihar etti. İlk kumpas şehidimiz oldu. Alİ Tatar aramızda en yüreklisiymiş. Karanlığı en net görenmiş. Aydınlığa da en süratli böyle çıkılır diyerek ölümsüzleşme mertebesine ulaşmıştır. Çünkü bunu bir mektupla da taçlandırdı. Şimdi mektup yazmayıp intihar etseniz hemen Taraf gibi gazeteler hemen yalanları hazır olacaktı. Hatta bir tanesi intihar etmedi kurşuna kafa attı diyebilecek kadar alçaldı. Hem bu dünyada hem de öteki dünyada hesabını verirler. Ardından Berk Erden intihar etti. O dönem Kuzey Deniz Saha Komutanı’ydım. 30 saniye sonra olay yerindeydim. Çok alçakça suçlamalar karşısındaydık. Hasta olan arkadaşlar oldu. Cem Aziz Çakmak ve Murat Özenalp hastalık sonucu hayatlarını kaybettiler. Dışarıda yakınlarımızı kaybettik. Ben annemi kaybettim. Arkamızda sıkı duran olmadı. Işık Koşaner istifa etti ama bir aydınlatmada bulunmadı. Işık Koşaner’den sonra gerçek istifayı Nusret Güner’de görüyorum. Kuvvet komutanlığına 2-3 ay kala baskılar artmıştı. Düşünün çete üyeleri istenilen yerlere yerleşmesi için bin 600 kişi tasfiye edildi. Atilla Kezek , Nusret Güner çok sayıda istifa eden oldu.
HALİSDEMİR VE TATAR’IN HEYKELİ DİKİLMELİ
Ali Tatar ve 15 Temmuz’daki kahraman Ömer Halis Demir astsubayımız. Bunlar ayrı insanlarımız. Bunlar gerçekten Türkiyeyi aydınlığa çıkartacak insanlardı. Aynen Atatürk’ün Çanakkale’de Anafartalar’da gözünü kırpmadan ölüme giden askerleri gibiydiler, aynen İzmir’deki İlk Kurşun gibiydiler. Ali Tatar ile Ömer Halis Demir ruh ikizidir. Ömer Halis Demir öleceğini bilerek 15 Temmuz’da bulunduğu makamı çetecilere teslim etmek istemiyor. ‘Ben TSK’nin şerefli bir askeriyim’ diyerek silahını çekip darbeci askeri alnından vuruyor. 30 saniye sonra da öleceğini biliyor çocuk. Bunların heykellerinin anlamını gelecek nesiller çok iyi bilecek. Bu çocukların isimleri okullarda, kütüphanelerde tarih boyunca ölümsüzleşerek kalacak. Bunları saygıyla anıyorum.
GÜÇLÜ DURURSAK NE ABD’Yİ NE DE AB’Nİ YANIMIZA ALMAMIZ GEREKMEZ
Amerika’nın bu işin içinde olduğu bellidir. Güçlü durabilirsek ne ABD’ye ne de AB’ye haklılığımızı kanıtlamak için ihtiyacımız olmaz. 15 Temmuz akşamı daha burada hareket olmadan Amerika’daki yayınlarda ‘Darbe yapılıyor’ denilmeye başlanmış. Graham Fuller ve Henri Barkey bu coğrafyaya 20-30 yıl süresince hüküm sürmüşlerdir. Hindikuş’tan Balkanlara kadar bu coğrafyayı avuçlarının içi gibi biliyorlar. Bugüne kadar Türk yönetimini parmağının ucunda oynatmayı kendilerince alışkanlık haline getirmişler. Bu iki isim de 14-15 Temmuz günü İstanbul’daydı. Bu tesadüf olamaz. Görüyorsunuz kimler birlikte hareket ediyorlar. Bütün bunlar dış destek olmadan yapılamaz.