Başbakan Yardımcısı Cevdet Yılmaz, Peru’nun başkenti Lima’da gerçekleşen IMF-Dünya Bankası Yıllık Toplantıları ve G20 Görüşmelerini, AA muhabirine değerlendirdi.
Türkiye’nin Dönem Başkanı sıfatıyla organize ettiği G20 Toplantılarında, 3 temel konunun öne çıktığını belirten Yılmaz, bunları Matrah Aşındırma ve Kar Aktarımı (BEPS) Eylem Planı, sistematik finansal kuruluşlara yönelik yasal düzenlemeler ve küresel büyüme hedefleri olarak sıraladı.
Yılmaz, BEPS Eylem Planı’nın çok uluslu şirketlerin vergi tabanını eritmek ve kar kaydırmak suretiyle neden olduğu gelir kaybını önlemeyi amaçladığını ifade ederken, şunları kaydetti:
“Dünyada her yıl yaklaşık 250 milyar doların bu yolla eridiği tahmin ediliyor. G20, OECD’ye uluslararası standartlar oluşturarak, bu duruma engel olma görevini verdi. Türkiye’nin dönem başkanlığında biz bu konuyu yakından takip ettik ve OECD standartları belirlemiş durumda. Bundan sonraki adım bunların uluslararası kuruluşların yakın takibinde uygulanması olacak. BEPS Eylem Planı, dünya için çok büyük bir kazanım, özellikle de gelişmekte olan ülkelerin vergi tabanını genişletmeleri daha fazla kamu geliri elde etmeleri bakımından önemli bir gelişme”.
"Piyasalarda belirsizlik ve riskler arttı"
Yılmaz, verimli geçen toplantılarda dünya ekonomisinin son durumunu da gözden geçirdiklerini dile getirirken, “Burada da 3 başlık ön plana çıkıyor. Birincisi Fed’in normalleşme süreci, ikincisi Çin’in büyüme hızındaki düşüş, üçüncüsü de petrol başta olmak üzere emtia fiyatlarındaki gerileme ve bunların gelişmekte olan ülkelere etkileri” değerlendirmesini yaptı.
Bu gelişmeleri, toplantılarda detaylı bir şekilde ele aldıklarını ve üye ülkelerin nasıl cevap vermesi gerektiğini de tartıştıklarını anlatan Yılmaz, sözlerine şöyle devam etti:
“Küresel büyüme yeterli ve dengeli değil. IMF de bu ay yaptığı değerlendirmelerde küresel büyüme beklentilerini aşağı yönlü revize etti. Bu revizede Çin’in etkisi yüksek tabi. Geçmişte 2 haneli büyüyen Çin’in artık yüzde 6-7 civarında büyüyeceği anlaşılıyor. Buna ilaveten, gelişmekte olan ülkelerde, özellikle de emtia ihracatçısı ülkelerde olumsuzluklar var. Dolayısıyla, piyasalarda belirsizliğin ve risklerin artığı bir dönemden geçiyoruz”.
Yılmaz, bu noktada, G20 gibi platformların öneminin belirsizlik ve risklerin arttığı bu dönemlerde daha da arttığını vurgularken, kasım ayında Antalya’da yapılacak zirvenin bütün bu yaşananlar nedeniyle çok daha kritik hale geldiğini dile getirdi.
"Türkiye’nin büyümesi küçümsenemez"
Türkiye ekonomisine ilişkin değerlendirmelerde de bulunan Yılmaz, Türkiye’deki büyümenin dünyanın bugünkü hali göz önüne alındığında hiç de küçümsenemeyeceğine dikkat çekerek, şöyle devam etti:
“Dünyada ortamın çok uygun olmadığı, belirsizliklerin yüksek olduğu bir dönemden geçiyoruz. Bölgemizde Suriye ve Irak başta olmak üzere birçok jeopolitik risk var. Maalesef terör hadiseleri var. Bütün bunlara rağmen, Türkiye yılın ilk yarısında yüzde 3,1 büyümeyi başardı. Kasım seçimlerinden sonra siyasi belirsizliklerin azalmasıyla ve bu yapısal reform gündemimizin güçlü bir şekilde hayata geçirilmesiyle çok daha olumlu bir büyüme perspektifine sahip olacağımızı söyleyebilirim” dedi.
"Seçimden sonra 4 altın yıl yaşayacağız"
Yılmaz, Türkiye'nin uzun bir süredir sürekli seçim sürecinde olduğunu, peş peşe sandığa gidilmesinin gündemi farklılaştırdığını, Meclis'in çalışmasını olumsuz etkilediğini ve reformların bu nedenlerle istenen hızda gerçekleştirilemediğini söyledi.
Söz konusu durumun, kasımda yapılacak seçimlerden sonra değişeceği öngörüsünde bulunan Yılmaz, “1 Kasım’dan sonra çok daha olumlu bir döneme gireceğiz, çünkü 2019 yılına kadar ne bir yerel seçim, ne bir genel seçim var, ne de cumhurbaşkanlığı seçimi var. Dolayısıyla, kasım seçimlerinden sonra 4 altın yıl yaşayacağız. Türkiye’ye reformlar için büyük fırsat penceresi açılıyor. İnşallah, kasım seçimlerinden sonra reformlara çok hız vereceğimizi herkes görecek” dedi.