MERVE YILMAZ ORUÇ
Komedi dünyasının sevilen isimlerinden Onur Buldu ile yarın vizyona girecek olan Paranoya adlı filminin galasında bir araya geldik... Hem filmi hem de yeni projeleri üzerine sohbet ettiğimiz Buldu, bir dram filmi ile bu kez seyircisinin karşısında olacak. Buldu'ya filmde; Ege Kökenli ve Bülent Şakrak ile Cihat Tamer, Hüseyin Avni Danyal, Ayşen İnci, Osman Alkaş, Metin Yıldız, Ebru Şam gibi isimler eşlik ediyor. Film; üniversite öğrencisiyken yazdığı bir şiir yüzünden hapse atılan, hapisteyken babasının cenazesine katılamamasından dolayı paranoyası başlayan Muntazam adlı bir gazetecinin başından geçenleri konu alıyor. Yönetmenliğini Cengiz Özkarabekir'in üstelediği filmin hikâyesi de kendisine ait.
Afişlerde sizin isminizi gördüğümüzde aklımıza komedi yapımları geliyor ama bu film öyle değil sanırım...
Evet akıllara ilk gelen komedi tarzı bir film oluyor. Ama bu bir dram filmi. Daha önceden de verdiğim röportajlarda bunu anlattım ama genelde, "Bir gazetecinin başından geçen tuhaf ve komik olaylar" şeklinde başlıklar atıldı. Ben dram diyorum kimse inanmıyor. Aslında daha öncede oynadığım birkaç dram filmi vardı. Festivallerde gösterildi. Ama altını çizerek söylüyorum bu bir dram filmi. Hayatın içinde ne kadar komedi var ise bu filmde de o kadar var. Elbette gülecekleri anlar olacak. Ama komedi şeklinde lanse etmek yanlış olur. Bu yüzden beni, Ege'yi ve Bülent Abi'yi bir dram filminde izlemek isteyen seyirci gelsin lütfen.
Genel hikâye ve karakterden bahseder misiniz?
Hayat verdiğim karakterin adı, Muntazam Durmaz. Üniversite yıllarında gazeteciliğe başlamış Muntazam, yazdığı bir şiir yüzünden yargılanıyor ve cezaevine giriyor. Burada kötü günler geçiriyor, babası vefat ediyor ve cenazesine katılamıyor. Oradan çıktıktan sonra da bir daha bu tarz içerikler üretmeyeceğine dair söz veriyor kendine. Ama daha sonra yine duramıyor bir haber yapıyor. Sonra da paranoyası tetikleniyor ve başına geleceklerden korkup kaçmaya başlıyor. Aslında paranoyak bir gazetecinin kaçış hikâyesi diyebiliriz. Gittiği yerde biri ile tanışıyor ve kabuğu yavaş yavaş kırılıyor.
Rolü kabul etmenizdeki etken ne oldu? Bir dram filmi olması sizi cezbetti mi?
Teklifler geldiğinde yapımın dram mı komedi mi olduğuna bakmıyorum açıkçası. Önce senaryoya, oyuncu kadrosuna ve yönetmenine bakarım. İyi bir senaryo idi ve karakteri de beğendim. Filmin cümlesi ve konuştuğu şey bugün için kıymetli. Bir derdi var filmin. Toplumun içinde bulunduğu duruma ayna tutuyor.
Çekimler nasıl geçti? Zorlandığınız sahneler oldu mu?
Bu yıl çektik filmi. Çok güzel geçti. Neşeli bir ekiptik. Herkes birbirinin işini kolaylaştırdı. Paranoyanın tetiklendiği ve yoğunlaşıp yükseldiği anları çekerken zorlandım. Çünkü bu anlarda yalnızdım. Bir haber görüyor paranoyası tetikleniyor, sonra başka bir şey fark ediyor daha da artıyor o hali. Karşımda bir partner olsaydı belki daha kolay olabilirdi. Çünkü o ânı ve duyguyu paylaşabiliyorsunuz o anda. Ben tabii çekimlerden önce psikiyatrist Samuray Özdemir ile çalıştım. Ona aklımdaki bütün soruları sordum ve sonra karakter ile bunu birleştirdik. Hatta filmde de küçük bir rolü var Samuray Hanım'ın.
Bugüne kadar birçok kez beyaz perdede izledi sizi seyirci. Sinema önem verdiğiniz bir alan mı?
Sinema benim için çok başka bir yerde. Hayatımda izlediğim ilk film Eşkıya idi. Çok yüksekten başladım yani. Köyde yaşadığımız için sinemaya ulaşmak zor oluyordu. Şehre taşınınca abim ile birlikte gittik. Eşkıya bence Türk sinema tarihi için de bir milat. Daha önce yerli yapımları izlemeyen bir seyirci varken bu film ile yerli yapımlara dönen bir kitle oldu. Ayrıca ben bu filmi izlerken çok etkilemiştim. Bir gün ben de bunun bir yerinde olabilir miyim diye düşünmüştüm. Ve bu bana kısmet oldu. O yüzden sinemaya iş yapmayı seviyorum. Burada daha gerçek hikayelere odaklanıyorum.
Son yıllarda sinema izleyicisinde bir düşüş var. Sizin filminiz de yarın vizyona giriyor. Gişe kaygısı var mı?
Evet, sinemaların durumu çok parlak değil açıkçası. Bunda dijital mecraların bence etkisi var. Özellikle pandemi ile de bıçak gibi kesildi. Ama yine de sinema için direnen yapımcı, yönetmen ve oyuncular var. Sinemanın bugünkü durumu konusunda herkes taşın altına elini koymalı, hatta çuvaldızı kendine de batırmalı. Şunu kabul etmek gerekir; bizler demek ki güzel örnekler verememeye başladık. Seyirci de hazırmış sanki sinema ile bağını koparmaya. Bu kadar keskin bir durumun olması normal değil.
Güldür Güldür programına geri döndünüz. Nasıl gidiyor? Sizinle beraber programı daha da heyecanla takip eden bir kitle var. Hatta Bilal karakteri, isminizin önüne geçti sanki. Bu durum sizi rahatsız ediyor mu?
Sondan başlayarak cevap vereyim. Bilal ile anılmak beni rahatsız etmiyor. 10 yılı aşkın bir süredir hayat verdiğim bir karakter. Demek ki güzel bir şey yapmışım. Kemal Sunal da Şaban olarak anılıyordu, isminin önüne geçmişti ama bence rahatsız olmuyordu. İnsanlar bana Bilal olarak seslendiğinde de Onur olarak seslendiğinde de bakıyorum.
Güldür Güldür'e iki yıl ara verdim. Masal doğmuştu hem de farklı şeyler denedim. TRT'ye Benim Güzel Ailem dizisini yaptık. Yine tabii'de Organizasyon Bizim İşimiz adlı bir dizi yaptık. Ayrıldığım için hiç pişman olmadım. Necati Akpınar dönmemi çok istedi. Abi kardeş ilişkimiz var onunla. Yanına giderken bile bundan emin değildim. Ama yolda beni çevirip, "Abi neden dönmüyorsun?" soruları ile çok karşılaştım. Ve yanına gittiğimde teklifi kabul ettim. İyi ki gelmişim diyorum.
Ekranların komediye ihtiyacı var. Bunu sizler karşılıyorsunuz ama bir dizi yok mesela...
Bunun sebebi ekonomik beklentiler. Bizim komedilerimiz yerel kalıyor, daha lokal işler. Bu yüzden de yurt dışına satılmıyor. Günümüzde yapımcılar yurt dışına bir iş satamayınca da zarar etmiş oluyor. Onların da haklı tarafları var tabii. Durum böyle olunca da hep dram işleri ekranlarda. Çok fazla dram var. Kanalları değiştiriyorsun herkes ya ağlıyor ya da gözleri dolu... Kim daha çok dram yapacak onun peşindeler. İnsanların gülmeye ihtiyacı var. Gerekiyorsa sektördeki herkes birbirine yardım etsin bir komedi işi yapalım. Karşılık beklemeden yeter ki insanlara keyif verelim.
Başka projeleriniz var mı?
Tertemiz diye bir dizi yaptık Derya Karataş ile. O bir dijital platformda çıkacak. Yeni mizahın örneklerinden biri.