Variety
Onu en çok Indiana Jones olarak sevdik belki de... Gelin, 13 Temmuz'da 80 yaşına giren Harrison Ford'un en gözde filmlerine birlikte göz atalım.
1942 yılında, Chicago'da doğan Harrison Ford, Üniversite eğitimini Wisconsin'deki Ripon College'da tamamladı ve okul yıllarında drama eğitimi aldı. Oyunculuk kariyerine "Genç Yetenekler" isimli programında küçük rollerle başlayan aktör sinema dünyasına 1966'da "Dead Heat on a Merry-Go-Round" filmi ile adım attı. Harrison Ford sergilediği başarılı performanslarla birçok ödül kazandı ve "Yıldız Savaşları", "Indiana Jones", "Gençlik Yılları", "Bıçak Sırtı", "Kaçak", "Witness" filmleri ile adını dünyaya duyurdu.
Indiana Jones ve Star Wars gibi Tiffany franchise'larına ve Jack Ryan filmleri gibi birkaç B+ dizisine sahip olan, tüm zamanların en büyük gişe yıldızlarından biri Harrison Ford. Ancak Ford aynı zamanda başarılı bir aktör ve başarısı, karakterlerini en fantastik durumlarda bile temellendirme biçimine atfedilebilir.
Ford, 1980'lerde şöhretinin zirvesine ulaştığında, "Rambo: First Blood Part II" ve "Predator" gibi filmlerde sergilenen steroidal aksiyon kahramanlarının antiteziydi. Ford işleri karıştırmak konusunda sağduyuluydu. Indiana Jones ve Star Wars onu güvenilir kıldı, ancak nüfuzunu "The Mosquito Coast" ve "Witness" gibi daha keskin filmler elde etmek için kullandı. Ancak tüm bunlara rağmen Ford, çekicilik, insanlık ve kalbin simyasal bir kombinasyonu sayesinde izleyicileri eğlendirdi ve onu gerçek bir ikon haline getirdi.
What Lies Beneath
Ford, iyi adamları oynayarak bir kariyer yaptı, bu yüzden onun yıkıcı bir sırrı olan çapkın bir profesör olarak izlemek keyifliydi. "Gzili Gerçek" filminde aktör, yüzeyde mükemmel bir koca gibi görünen bir adamın keyifsiz karnını gösteriyor. Usta oyuncunun, kahramanlık rollerini birkaç kötü adamla değiştirmemesi çok yazık olmuş dedik bu gerilim filmiyle.
Indiana Jones and the Last Crusade
"Raiders of the Lost Ark" daha çok beğenildi ve Ford, 1981 macerasında ikonik bir karakterin ağır yükünü üstlendi. Ancak Indiana Jones'u tasviri yıllar içinde olgunlaştı ve 1989'da "Son Haçlı Seferi" ortaya çıktığında, imza fötr şapka, bir eldiven gibi oturdu.
Blade Runner
Ridley Scott'ın fütüristik aşk hikayesi, haklı olarak tüm zamanların en iyi filmlerinden biri olarak ilan edildi. Bu, Humphrey Bogart'ın daha önceki bir çağda oynayacağı türden kır saçlı bir rol ve Ford'un dünyadan bıkmış bir mükemmellik içinde vücut bulduğu bir rol.
The Fugitive
Gerçek katili bulmak için zamana karşı yarışan Richard Kimbell'in çatlamış kaburgalarını, burkulan ayak bileklerini, gerilmiş kaslarını hissetmenizi sağlıyor bu filmde usta oyuncu. Ford'un, Kimbell'in karısının vahşi ölümüyle ilgili keder ve suçla gidip geldiği çalışması, ekrandaki en iyiler arasında yer alıyor.
The Mosquito Coast
Ailesini ormana taşıyan parlak bir mucit olan Allie Fox, izleyemeyecek kadar itici, fazla narsist ve aldanmıştı. Böylece film gişede çöktü ve sadece gönülsüz bir eleştirel onay aldı. Oysa Ford, canlandırdığı karakterin karanlık kalbinin derinliklerine iniyor ve kazdığı şey hem korkutucu hem de unutulmaz.
The Empire Strikes Back
"İmparatorluk Geri Dönüyor"da Ford, her alaycılığı bir kenara iterek ve Carrie Fisher'ın Prenses Leia'sına her özlem dolu bakışı atarak hiç bu kadar iyi olmamıştı. Han'ın karbonit saflarında donmadan hemen önce vedaları, uzay opera serisinin duygusal doruk noktası olarak kabul edilir. İlk "Yıldız Savaşları", Ford'u bir film yıldızı haline getirmiş olabilir, ancak onu bir efsane yapan "İmparatorluk Geri Dönüyor"du.