AA
Yeşilçam'a ruhunu yansıtan senarist yazar Ayşe Şasa, vefatının 8. yılında saygı ve sevgiyle hatırlanıyor. Peki, kimdir Ayşe Şasa?
Çerkez Mihriban Hanım ile hem Çerkez hem Güney Doğulu Avni Şasa'nın kızı olan Ayşe Mihriban Şasa, 1 Şubat 1941'de İstanbul'da dünyaya geldi. Çocukluğunu 12 yaşına kadar mürebbiyeler eşliğinde geçirdi. Şasa'nın hayatını en çok etkileyen insanlardan biri dedesi oldu. Ailesinin Batı hayranlığı sebebiyle küçük yaşlarda bale, piyano ve yabancı dil dersleri alan Şasa, çocukluğuna ilişkin yaptığı bir açıklamada, "Batılılaşma modasının trajik bir maraz olarak ortalığı kemirdiği bir döneme denk düşüyor benim çocukluğum" diyerek tanımlamıştı.
Ayşe Şasa, Aydın İlkokulu'na bir yaş erken başladı. Zor ve başarısız geçen ilkokul yıllarının ardından, şimdiki adı Robert Koleji olan Arnavutköy Amerikan Kız Kolejini giriş sınavında derece yaparak kazanan yazar, kolejden 1960'ta mezun oldu. Henüz 12-13 yaşlarındayken "Çiftehavuzlar Postası" adlı amatör dergiye imza atan Şasa, karikatürler, gazetelerden kesilmiş kupürler ve resimlerle süslediği dergide, arkadaşları hakkında yorumlar ve şaka içerikli yazılar kaleme aldı.
İLK SENARYOSUNU 1963'TE YAZDI
Şasa'nın sinemaya ilgisi, öğrencilik yıllarından itibaren başladı. "Yaşadığımız Yıllar" adlı ilk oyununu liseden mezun olduğu yıl yazan Şasa, Robert Kolej'in İdari Bilimler Bölümü'nde 1963-1965 arasında görev yaptı. Okul arkadaşları vasıtasıyla tanıştığı ve güçlü bir dostluk kurduğu yazar Kemal Tahir, Şasa'ya hayatının dönüm noktası olan, "Maskaralık yaptığın sürece seni alkışlarlar. Ciddi bir şey yaptığında kimse suratına bakmaz, yolunu ona göre seç" tavsiyesinde bulundu.
Türkiye'nin en zengin ailelerinden birine sahip olan yazar, kainattaki varlığının sebebini araştırıp, sürekli çevresinin sahip olduğu özellikleri eleştirdi. Usta edebiyatçı, 1963'te senaryo yazmaya başladı ve bir dönem yönetmen, yapımcı ve senarist Atıf Yılmaz'a asistanlık yaptı. Çocukluğunda yaşadığı Yahudi-Hristiyan etkisiyle kendi iç dünyasında yaşanan çalkantılı durumu beyaz perdeye yansıtan Şasa, 1972'de yayınlanan "Utanç" filmine imza attı.
İlk evliliğini 18 yaşındayken Atilla Tokatlı ile yapan Şasa, ikinci evliliğini yönetmen Atıf Yılmaz ile gerçekleştirdi. Şasa, 1980'li yıllarda geçirdiği ağır rahatsızlık sonrası sinema dünyasından 10 yıl uzak kalırken, üçüncü eşi, senarist Bülent Oran kendisine destek oldu.
"FUSÜSU'L-HİKEM" KİTABIYLA İSLAM'A YÖNELDİ
Ayşe Şasa, 1981'de İbnü'l Arabi'nin "Fusüsu'l-Hikem" kitabının çevirisini okudu ve çok etkilenerek İslam'a ve İslam tasavvufuna yöneldi. Böylece 18 yıl boyunca yaşadığı ağır sinir hastalığından bütünüyle kurtuldu.
Sinemayla ilgili "Yeşilçam Günlüğü" adlı denemeleri 1993'te okuyucuyla buluşturan senarist, senaryo, yazı ve kitaplarıyla Türk sinemasının ve kültür hayatının merkezinde yer aldı. Yazar Şasa, "Son Kuşlar", "Ah Güzel İstanbul", "Utanç" ve "Gramofon Avrat" adlı filmlere senarist olarak imza attı, "Bir Ruh Macerası", "Yeşilçam Günlüğü", "Delilik Ülkesinden Notlar" ve "Şebek Romanı" adlı kitapları kaleme aldı.
Evini bir okul haline dönüştürerek, gençlere kapısını açan Şasa, Sadık Yalsızuçanlar ve İhsan Kabil ile "Düş Gerçeklik Sinema", Ömer Tuğrul İnançer ve Berat Demirci ile de "Vakte Karşı Sözler" kitaplarını yazdı.
Usta yazar, 1963'te "Çapkın Kız", 1965'te "Son Kuşlar" ve "Murat'ın Türküsü", 1966'da "Toprağın Kanı" ve "Ah Güzel İstanbul", 1967'de "Harun Reşid'in Gözdesi", "Balatlı Arif" ve "Kozanoğlu", 1968'de "İlk ve Son", "Köroğlu" ve "Cemile", 1971'de "Battal Gazi Destanı", "Unutulan Kadın", "Güllü" ve "Yedi Kocalı Hürmüz", 1972'de "Utanç" ve "Cemo", 1973'te "Kambur", 1981'de "Deli Kan", 1982'de "Hacı Arif Bey", 1983'te "Ve Recep ve Zehra ve Ayşe", 1984'te "Ölmez Ağacı", 1986'da "Merdoğlu Ömer Bey", 1987'de "Gramofon Avrat", 1988'de "Arkadaşım Şeytan", 1989'da "Hiçbir Gece", 1992'de "Her Gece Bodrum", 1993'te ise "Kanayan Yara Bosna" adlı yapımların senaryosuna imza attı.
Şubat 2003'te "Delilik Ülkesinden Notlar" adlı kitabı piyasaya sunulan Şasa, 2008'de "Dinle Neyden" filmiyle sinemaya dönüş yaptı. Usta yazar, zatürre rahatsızlığı sebebiyle bir süre tedavi gördükten sonra, 16 Haziran 2014'te vefat etti ve Sahrayıcedid Mezarlığı'na defnedildi.