aksam.com.tr
Belgin Özdemir
1941 yapımı The Little Foxes (Küçük Tilkiler), kapitalizmin, hırsların ve yozlaşmanın perdeye yansıyan bir uyarısıdır adeta. Paranın nasıl kullanılacağı ve hile ile nasıl daha fazla kazanılacağı hakkında bir hikaye barındırır. Yönetmen William Wyler, Lillian Hellman'ın eserinden uyarlamıştır bu filmi ve Bette Davis göz kamaştırıcıdır!
"The Little Foxes" (Küçük Tilkiler), yüzyılın başlarında derin güneyde yeni zengin bir aileye odaklanır. Siyahi insanları sömürürek ve aristokrasiye katılarak para kazandılar. Ama daha fazlasını istiyorlar! Davis, "Regina Gidden" olarak, Gidden klanının en açgözlüsüdür ve kendisi gibi güvenilir olmayan erkek kardeşleriyle daha fazla para için rekabet eder. Ve bunu elde etmek için, Regina hasta kocası Horace'ı (Herbert Marshall) eve çekmeli ve bir pamuk fabrikasını finanse etme fikrini aşılamalıdır.
Film, ırk ve sömürü konusunu da ele almakta çok başarılı... Siyahi bir kadın olan Jessie Coles Grayson'ın dilinden duyarız bunu: "Bütün dünyayı ve üzerindeki tüm insanları yiyip bitiren insanlar var! Sonra etrafta durup onların bunu yapmasını izleyen insanlar var."
116 dakikalık eski bir film seyretmek zor gelebilir ama Bette Davis'in bu olağanüstü performansını görmeli ve her dönem bizlere musallat olan hırs canavarı ile yüzleşmelisiniz. Bette Davis'in kuş şapkasıyla girdiği ve terleyen kocasını iğdiş etmeye başladığı o doruk, döneminin en olağanüstü sekanslarından biridir...
1941 yapımı bu klasiği mutlaka izlemelisiniz! Bu filmde; insanlık ve nezaket gördüğümüz insanlar, bir de açgözlülükten zehirlenmiş ve nefes nefese kalmış canavarlar var. Ve biliriz ki, küçük tilkiler hep büyür...