aksam.com.tr
Belgin Özdemir
Pek çok salgın, kıyamet, felaket filmi seyrettik. Öncülleri var, son da olmadı "Perfect Sense." Ama bu film gelmiş geçmiş en iyi hastalık filmi. Aşkı da hastalık olarak kabul edersek, 2011 yapımı "Perfect Sense"i gönül rahatlığıyla önerebiliriz.
David Mackenzie'nin yönetmen koltuğunda oturduğu "Perfect Sense" sonlarla, sona yaklaşırken hayatta kalma güdüsüyle ve aşkla ilgileniyor. Film, insanlığı garip bir şekilde çok hayvani ve ilkel bir doğada tasvir ediyor; çökmekte olan modernliği korumaya çalışırken, dünyevi doğasına tutunmaya çalışıyor insan.
Hayati duyularımız olan koku, tat, ses ve görme, hala nefes alırken sırayla kaybolursa, bununla nasıl başa çıkarız? "Perfect Sense" bu soru karşısında benzersiz bir yaklaşım sergiliyor. Bir şef (Ewan McGregor) ve bilim insanını (Eva Green) merkeze alan filmin soruları sizi epey düşündürecek. Kokusuz, tatsız, işitmeden ve görmeden süren yaşam tasvirini seyrettiğinizde, şükürleriniz çoğalacak muhtemelen.
Sürpriz yok, sizi neyin beklediğini biliyorsunuz ve adım adım ilerliyorsunuz. Özellikle pandemi süresince, filmi önerip önermemek konusunda kararsız kalma hakkına sahibiz. Değeri bilinmemiş, iç karartıcı ama soluk almanızı sağlayacak bir aşk filmi olarak kabul edebiliriz "Perfect Sense"i.