Palestine 36 filminin yönetmeni Annemarie Jacir: Hikâyemizi korumak için mücadele ediyoruz

Boğaziçi Film Festivali'nde bir araya geldiğimiz Palestine 36 filminin yönetmeni Annemarie Jacir: “Hikâyemiz tehdit altında ve biz bu hikâyeyi korumak için mücadele ediyoruz.”

AKSAM.COM.TR

Gülcan Tezcan

Düğün Davetiyesi, Bu Denizin Tuzu, Seni Gördüğümde filmleri ile tanıdığımız Filistinli yönetmen Annemarie Jacir, 13. Boğaziçi Film Festivali'ne konuk oldu. Festival'in açılış filmi olarak gösterilen Palestine 36, dünya prömiyerini Eylül ayında Toronto Uluslararası Film Festivali'nde yaptı ve 20 dakika ayakta alkışlanmıştı. 98. Akademi Ödülleri'nde En İyi Uluslararası Uzun Metraj Film dalında Filistin adayı olarak seçilen film, 31 Ekim 2025'te Curzon Film tarafından İngiltere'de gösterime girdi. Film geçtiğimiz günlerde Tokyo'da düzenlenen 38. Tokyo Uluslararası Film Festivali'nde Tokyo Büyük Ödülü ve Tokyo Valisi Ödülü'nü kazandı.

İsrail'in yakın tarihe yönelik anlatısını ters yüz eden, 1936 yılında İngiliz işgaline direnen Filistin halkının hikâyesini konu alan film, bölgeye ilk İsrailli yerleşimcilerin nasıl getirildiğini ve Filistin topraklarını gasp etmeye başladığını konu alıyor.

Boğaziçi Film Festivali'nde bir araya geldiğimiz Yönetmen Annemarie Jacir aksam.com.tr için sorularımı yanıtladı.

"Filistin'de sinemacı olmak doğal bir sonuç"

Filistin sinemasının tanıtımına adanmış "Bir Ulusun Hayalleri" Filistin sinema projesinin baş küratörü ve kurucusu olan Annemarie Jacir'e "Filistinliler, uzun yıllardır işgal altında yaşadıkları deneyimleri kaydetmek zorunda kaldıkları için, sinemayla daha doğal bir bağ mı kurdular sizce?" diye soruyorum. Jacir, İsrail işgalinin sadece film çekmek için değil hayattta kalabilmek için de Filistinlileri yaratıcı olmaya mecbur bıraktığına dikkat çekiyor: "Filistinliler için yaratıcı olmak, hayatta kalmanın bir yolu. Yaratıcılık sadece sanatçılar için değil, herkes için bir zorunluluk. Her anne, baba, dede, toplumun her kesiminden insan yaratıcı olmak zorunda. Çünkü işgal altında yaşarken her şey bir mücadele gerektiriyor. Nasıl hayatta kalacaksın? Hikâyeni nasıl aktaracaksın? İşe nasıl gideceksin? Çocuğunu okula nasıl bırakacaksın? Günlük hayatın her alanı farklı, çünkü askeri bir işgal altındasın. Her gün yeni bir engelle karşılaşıyorsun ve etrafından dolaşmanın bir yolunu bulmak zorundasın. Bu nedenle bence sinemacı olmak çok doğal bir sonuç. Çünkü hikâyemiz tehdit altında ve biz bu hikâyeyi korumak için mücadele ediyoruz.

"Kendimi mücadelenin bir parçası olarak görüyorum"

"Sanat, Filistin direnişinde en güçlü araçlardan biri. Siz bu filmleri yaparken ne hissediyorsunuz? Kendinizi mücadelenin bir parçası olarak mı görüyorsunuz, yoksa bir görevi mi yerine getiriyorsunuz?" şeklindeki sorumu ise şöyle cevaplıyor:

"Ben bunu bir görev olarak görmüyorum. Çünkü hikâye anlatmak için sesimi kullanabilme ayrıcalığına sahip olduğumu düşünüyorum. Bir "görev" duygusu, sanki "yapmak zorundayım" hissi taşır; oysa ben böyle hissetmiyorum. Bu, yapmak istediğim şey.

Ama evet, elbette kendimi mücadelenin bir parçası olarak görüyorum. Sanatın kendisi zaten mücadelenin bir parçası. Sağlık çalışanlarının işi de mücadelenin parçası, hayatın her alanında bu mücadele sürüyor."

Filistin'in çok güçlü bir kültürü ve edebiyatı var. Bu birikimin sinemayı ve sinemacıların dilini nasıl etkilediğini merak ediyorum. "Bu çok güzel bir soru, çünkü çoğu insan bu yönümüzü bilmez." diyor ve devam ediyor: "Bizim güçlü bir tiyatro ve şiir geleneğimiz de var. Ben bundan çok etkilendim. Yazar bir aileden geliyorum; büyükbabam da, büyükannem de yazardı. Bu, bizde kuşaktan kuşağa aktarılan ve büyük saygı duyulan bir gelenek."

Yıllardır taşıdığımız acıyı gösterdik

Palestine 36'nın çok uluslu bir yapım olduğunu ancak yapım ekibinde çoğunlukla Filistinlilerin yer aldığının altını çizen Annemarie Jacir, bu işin bir bakıma 'Ben ne yapabilirim' sorusunun cevabı olduğunu kaydetti. Jacir, "Yazarımız, yönetmenimiz, set tasarımcımız, kostüm tasarımcımız, oyuncularımız, her tarafta Filistinliler olarak çalıştık. Bu filmi biz yaptık. Çok da destek aldık ancak filmin kalbi bizimdir. Yıllardır taşıdığımız acıyı gösterdik ve bunu dünyaya taşımak istedik. Sizin de dünyaya taşıyabilmenizi sağlamak istedik." dedi. Projeye başladıklarında tehditler gelmeye başladığını söyleyen Jacir, "Bazen genel olarak bazen çok spesifik tehditler geldi. Ancak bizim bir sesimiz var ve herkes adına bu sesi kullanmak zorundayız" sözleriyle kararlılığını ifade etti.