AKSAM.COM.TR
Enstitü Sosyal'de "Kimin Gerçeğini Görüyoruz? Anlatının Dekolonizasyonu" başlıklı söyleşide konuşan Adra, kolonyal bir güç olarak İsrail'in işgali altında günlük hayatlarının nasıl şekillendiğini, Filistin halkında nesilden nesle aktarılan direniş, var olma ve hak arama çabalarını ve Batı medyasının ön yargılı ve tek taraflı anlatısının İsrail-Filistin meselesinin dünya kamuoyundaki yansımasını nasıl etkilediğini ele aldı.
Adra, Yahudi yerleşimlerinin arasında birbiriyle bağlantılı küçük köy ve mezralardan oluşan ve halkının küçük ölçekli tarım ve hayvancılıkla geçimini sağladığı Masafer Yatta'da yaşananları aktardı. İsrail otoriteleri ve yerleşimcilerin saldırıları sonucu defalarca yıkılan evlerinin her seferinde yeniden inşa edilmesinin Filistinlilerin topraklarında kalma iradesinin ve sivil direnişinin en somut ifadesi olduğunu vurguladı.
"Hakikat yalnızca anlatıldığında bir güç olur." diyen Adra, kamerayı eline almasının nedenini şu sözlerle açıkladı: "Size gösterilen hakikat değil. Hakikat burada; Masafer Yatta'da, Gazze'de, Kudüs'te, Cenin'de. Dünyaya anlatmazsak, yaşanan hiçbir şey görünür olmuyor. Hakikati göstermek için kamerayı elime aldım, nereye bir saldırı olursa oraya koştum. Film planlı değildi, sadece gördüklerimi kaydederken bu kanıtları dünyaya göstermek için bir belgesel fikri doğdu. Kameram, bizi yok sayan anlatılara karşı kurduğum tek savunmaydı."
MEDYANIN SEÇİCİ GÖRÜNÜRLÜĞÜ
Adra, Batı medyasının politik önceliklerinin Filistin'de yaşananları sistematik biçimde karanlıkta bıraktığını, hangi hayatların "haber değeri" taşıdığına dair ilişkin hiyerarşinin son derece adaletsiz olduğunu vurguladı. Filistin'de yaşananların tek başına 7 Ekim'de yaşananlar etrafında değerlendirilemeyeceğini, 7 Ekim'in Nakba ile başlayan Filistin topraklarının sömürgeleştirilme sürecinin bir neticesi olarak görülmesi gerektiğine dikkat çekti: "Onlar anlatılarını 7 Ekim'le başlatıyorlar. Oysa gerçeği görmek için Nakba'ya kadar gitmeye bile gerek yok; hemen önceki güne 6 Ekim'e bakmak bile yeter. O gün bile Filistinliler İsrail ordusunun saldırılarının hedefi idi. Şimdi Batı Şeria'da hedef, her şehir ve kasabayı küçük bir Gazze'ye dönüştürmek, insanları giderek daralan şehir merkezlerine sıkıştırmak ve her yerleşimi duvarlarla çevrili birer açık hava hapishanesine çevirmek."
"SÖMÜRGECİLİK GEÇMİŞTE DEĞİL, BUGÜN YAŞANIYOR."
Konuşmasında İsrail'in kuruluşundan itibaren siyasi, ekonomik ve kültürel olarak modern sömürgeciliğin en iyi örneklerinden biri olduğunu ifade eden Adra, Filistinlilerin uluslararası hukuk sistemine ve kurumlarına güvenlerini büyük ölçüde yitirdiklerini aktardı. Bununla birlikte Adra bugün uluslararası hukukta siyasi tercihlerin belirleyici olsa da gelecekte Filistin mücadelesinin uluslararası hukuk tarafından da tanınacağını ve tüm yaşananların bu kurumlar tarafından hesabının sorulacağına dair hâlâ ümitli olduğunu şu sözlerle belirtti:"Birçok Filistinlinin uluslararası hukuka inanmamasının nedeni çok açık: Bu hukuk bize uygulanmıyor. İsrail ihlal ettiğinde birden "istisna" oluyor; veto devreye giriyor, mahkemeler baskı altına alınıyor. Yine de ben bu hukuku kullanmaya devam etmemiz gerektiğine inanıyorum, çünkü bir gün bu suçların hesabı sorulacak."
Sömürgeciliğin olmuş bitmiş ve geçmişte kalmış bir mesele değil, bugün de son derece aleni ve toplumların kaderini belirleyecek şekilde yaşandığını aktaran Adra, "Biz Filistinliler kuşaklar boyunca sömürgeciliğin zararını gördük; bunun sona ermesi gerekiyor. Batı'nın diplomatik vetoları, silah desteği ve finansmanı sömürge düzeninin devamını sağlıyor.
Demokrasi ve hukuk devleti iddiasındaki ülkeler, İsrail söz konusu olduğunda tüm ilkelerini askıya alıyor. Her gün uluslararası hukuku ihlal eden bir devleti desteklemek, hukukun değil politikanın tercih edildiğini gösteriyor. Soykırım apaçık ortadayken bile, bu ülkeler normalleşmeyi sürdürüyor." dedi.
OSCAR: BİR AYRICALIK DEĞİL, BİR ARAÇ
"No Other Land" belgeseliyle Oscar ödülü alan Adra, bu görünürlüğü kişisel bir başarıdan çok Filistin toplumunun kolektif mücadelesi olarak değerlendirdi.
"Oscar başarısı, benim için ayrıcalık değil, anlatılarla savaşmak ve hakikati yaymak adına Filistin toplumunun kolektif mücadelesini küresel zemine taşıyan güçlü bir araçtır." sözleriyle Adra, bu ödül ile dünyanın Filistin'de yaşananlara dikkat kesilmesi için Oscar'ı bir araç olarak gördüğünü açıkladı ve şöyle devam etti: "Aldığım ödüller ve Oscar'la gelen görünürlük, Masafer Yatta ve halkımız için egemen anlatıya meydan okumak açısından önemli. Ama kişisel düzeyde, bunun bana sağladığı ayrıcalığı sevmiyorum. Yerleşimcilerin tarlalarımıza girdiği, kardeşime saldırdığı, ardından askerlerin evimi basıp eşimi alıkoyduğu o olay dünya medyasında geniş yer buldu; gazeteciler beni aradı, yazılar yazdı. Ama bundan sadece bir hafta önce, gece yarısı, yakınımızdaki bir köye yerleşimciler çok daha ağır bir saldırı düzenlemişti. Yetmiş-seksen yaşındaki yaşlılar, çocuklar, kadınlar kan içindeydi. Buna rağmen, bu saldırı neredeyse hiç haber olmadı."
Adra, Hollywood endüstrisindeki pek çok aktörün, şirketin ve yöneticilerin İsrail'le sürdürdükleri yakın ilişkilere binaen kendisine yöneltilen eleştirilere şu sözlerle yanıt verdi:"Oscar, hakikati duymayı hak eden milyonlara sesimizi ulaştırmak için çok büyük bir sahnedir. Orada oturan ve İsrail'i destekleyen kişiler benim hedef kitlem değildir; onlarla diyalog kurmamız gerekmiyor. Bu başarı, daha fazla Filistin filminin o sahneye çıkmasının kapısını açmasını umduğum bir araçtır. Asıl amaç, bizi duyması gereken kitleye ulaşmak ve sesimizi onlara ulaştırmaktır." Adra, filmlerinin Oscar gibi uluslararası ödüller almasının Filistin'e dair daha fazla yapımın küresel ölçekte üretilip yayılmasının önünü açacağı konusunda umutlu olduğunu belirtti. Söyleşi, Adra'nın yaşananları her gün kayıt altına almanın bir kanıt içerdiğini ve hakikatin inkârını engellemenin yolu olduğunu vurgulamasıyla sona erdi.