AKSAM.COM.TR
GÜLCAN TEZCAN
İlk uzun metraj filmi Heyelan'ın çekimlerini tamamlayan senarist/yönetmen Hilal Çelenk, 24 TV'de Zeynep Türkoğlu'nun hazırlayıp sunduğu 24Portre programına konuk oldu. Uzun yıllar televizyon sektöründe pek çok diziye senarist olarak imza atan Çelenk, ilk kez Heyelan ile kamera arkasına geçti.
Türkoğlu'nun sorularını cevaplayan Çelenk, filmin evlatlarını kaybetmiş iki annenin hikâyesi olduğunu ve filmi Filistinli annelere adadığını söyledi. Kahramanlarından birinin tevekkül etmiş, inançlı, inançlarıyla yaşamını sürdüren Anadolu kadını Hacer Ana, diğerinin de daha modern bir hayat süren Keman sanatçısı Rüya olduğundan bahseden Çelenk, "Heyelandan kapanan bir yol ikisini bir araya getiriyor. İkisi de evlatlarını kaybetmiş. Hikâyenin alt metni de inanç, kabul etme, kabulleniş ve sabır... Annelik üzerine bir film." şeklinde konuştu.
Projeye başlarken "Allah'ım, bu işte iyi insanlar ve bu işin duygusunu anlayacak insanlarla yol alayım." diyerek dua ettiğini, yürekten o senaryoya inanmış olanlarla yolculuğun çekim kısmını tamamladıklarını ifade eden Çelenk, filmin kurgusu ve post production aşamalarının devam ettiğini belirtti.
FİLİSTİNLİ ANNELERE ADANAN FİLM: HEYELAN
Filmin senaryosunu yazmaya 2022'de başladığını söyleyen Çelenk, "Heyelan benim çok yakın çevremde kalbime dokunan insanların duyguları üzerinden etkilenip yazdığım bir senaryo. Kalbi hafızamda ve akli hafızamda kalanlar Heyelan senaryosu olarak kağıda döküldü. Yazınca baktım ben bunu hiç kimseye emanet edemem. O kadar duygusal ve kalbime dokunan bir şeydi ki ancak ben bu duyguları aktarabilirim, anlatabilirim dedim. Böyle bir başlangıcı oldu Heyelan'ın." diye konuştu. Ön hazırlık çalışmalarını büyük bir titizlikle sürdüğüne dikkat çeken Çelenk sözlerine şöyle devam etti: "İlk filmim olmasına rağmen güçlü yanım senaryoya çok hâkim olmamdı. Bu yüzden çekimlerim çok rahat geçti, çok rahat anlatabildim. Bir de naçizane çok planlı, programlı ve titiz bir insanım."
Çelenk bu yeni tecrübe hakkında ise şunları söyledi: "Senaryo yazmak da çok ayrı bir keyif. Film yönetmek de ayrı bir keyif. Görüntü yönetmenliği de bence çok ayrı bir keyif. Yeter ki sevdiğiniz ve istediğiniz bir iş yapın."
EKRANA YAPILAN BUTİK İŞLER DAHA ÖZGÜN HİKÂYELERDİ
İzmir Devlet Tiyatrosu'nda çocuk oyunlarıyla başlayan sanat serüveninde yolunun Ercan Yazgan, Tevfik Gelenbe, Hadi Çaman gibi ustalarla kesiştiğini anlatan Hilal Çelenk, oyunculuğun TRT Radyosu'na bayram skeçleri kaleme alarak yazarlığa evrildiğinden söz etti. 1990'lı yıllarda özel kanalların açıldığı dönemde ustam dediği Kandemir Konduk'la çalışarak artık senaryo alanında iyice piştiğini söyleyen Hilal Çelenk, mizah yazarlığı konusunda da önemli tespitlerde bulundu.
90'lı yılların başında ana akım televizyonların bir endüstri haline gelmediğini hatırlatan Çelenk, o dönemdeki dizi üretim sürecini şöyle anlattı: "Çok butikti; içeriği ve konuları senaristler yönlendiriyordu. O dönemlerde rahmetli Osman Sınav ve ekibi, Kandemir Konduk ve ekibi, Umur Bugay ve ekibi, Gani Müjde ve ekibi vardı. Bizler böyle ustalar yanında fikir üreten ve fikirlerimiz de ustalarımızca kabul görüp kanala sunulan bir sistem içerisindeydik. Ama 2000'li yılların başından itibaren kanallar ve içerikler artmaya başladı. Yapımcılar talep ediyor, yapımcılardan içerikler senaristlere geliyordu. Senaristler ona göre yazıyor ve kanala sunuluyordu. 2006'dan, 2007'den sonra ise artık kanallar yapımcılara sipariş etmeye başladı. Bence öyle de devam ediyor."
KANDEMİR KONDUK 'LAN' YAZDIRMAZDI
Başlangıçta senaristlerin daha özgün hikâyeler yazdığının altını çizen Çelenk, "90'lı yıllardaki dizilerin hâlâ bu kadar sevilmesinin, sıcak olmasının ve özlenmesinin sebebi bu. Ama iş butik olmaktan çıkıp daha fabrikasyon hale geldiğinde teknik kalite artıyor, içerik kalitesi azalıyor. Bizim o dönemler pedagog ve psikoloğumuz vardı Mahallenin Muhtarları'nı yazarken. Kandemir Konduk "lan" yazdırmazdı. Yanlışlıkla yazılmışsa çizerdi ve derdi ki: 'Bunu çocuklar izliyor. Biz insanların evlerine konuk oluyoruz. Yanlışı yanlış olarak anlatmakla yükümlüyüz.' Bir kalem erbabına, bir yazara, senariste, yönetmene, oyuncuya sorumluluk yükleyen bir bakış bu." dedi.
SENARİSTLERE ÇOK SORUMLULUK DÜŞÜYOR
Ekrana dizi üretenlerin bu farkındalığa sahip olması gerektiğinin altını çizen Hilal Çelenk, "Bugünün şartlarında zaman zaman sorumluluk yüklemek, yüklenmek veya bununla ilgili beklentinin olması doğrudan bir müdahale gibi de algılanıyor. Bu, bence otosansür ve kişinin ahlakıyla ilgili olan bir şey. Yaşlısı, genci, bütün ailenin ekran başında olduğu, izlediği Prime Time'da kadına, çocuğa şiddeti, olumsuz karakteri, dayı dayı yürümeyi, sorunlara silah çekerek çözüm aramayı özendirirseniz, o antikahramanı rol model haline getirirseniz onu izleyen çocuklar 5, 6 sene sonra onları normalmiş gibi kabul edip o hale geliyor. Bunu çözümlemek için çok iyi bir psikolog, toplum bilimci ve sosyal bilimci olmaya gerek yok. Ama yaşadığımız süreçte gördüğümüz şey bu. O yüzden bizlere çok sorumluluk düşüyor." şeklinde konuştu.