Hasan Ete: ''Film festivallerinin yüksek bütçeleri kötü yönetiliyor''

Son çektiği İyi Ölüm adlı belgesel filmiyle adından söz ettiren ve onlarca film festivalinde yer alarak ödüller kazanan genç sinemacı Hasan Ete, aksam.com.tr'den Ali Demirtaş'ın sorularını yanıtladı. Filmografisine, hayallerine ve kısa filmciliğe dair konuşan Ete şunları söyledi: ''Festivallerde özellikle belgesel filmlerin görünürlüğü konusunda ciddi problemler var. Yetkin olmayan jüri seçimleri bu sorunun bir başka boyutu. Ayrıca film festivallerinde yüksek bütçeler bulunmasına rağmen bu paranın kötü yönetilmesi nedeniyle hâlâ telif ödenme oranı çok düşük.''

Ali Demirtaş

İyi ölüm tıp literatüründe; bireyin mahremiyetine ve hassasiyetine saygılı, duygusal ruhsal, dini ihtiyaç ve isteklerinin karşılandığı ve vedalaşmak için yeterli zamanın olduğu ölüm olarak kabul ediliyor. 2007 yılında Hollanda'da kurulan Dilek Ambulansı Vakfı ise sınırlı vakti kalan terminal dönem hastalarının 'iyi' bir biçimde yaşama veda etmesini sağlamak amacıyla çalışmalarını sürdürüyor. Günümüzde bu vakıf, sınırlı vakti kalan her yaştan insanın son dileğini gönüllüleri aracılığıyla yerine getiriyor. Vakfın gönüllü çalışanı olan emekli polis Frank Halter de 6 yıldır tümüyle gönüllülük esaslı sürdürülen bu çalışmaların bir parçası. İşte Hasan Ete'nin İyi Ölüm adlı son belgesel filminde de tüm bu sürece tanık oluyoruz. Bu belgesel film sınırlı vakti kalan terminal dönem hastası Wim Beuving'in son dileğine, bu dileğin nasıl gerçekleştiğine ve bu dileğin gerçekleşmesi için gönüllü olarak çalışan Frank Halter'in hikâyesine odaklanıyor. Biz de birçok film festivalinde gösterilen ve çok sayıda ödülün sahibi olan bu kıymetli işi konuşmak üzere Hasan Ete ile bir araya geldik. Sinemasına, İyi Ölüm'e ve hayallerine dair konuştuk. Sohbetimize geçmeden önce kendisini kısaca tanıyalım: "1997 yılında İstanbul'da doğdum. 2019 yılında Akdeniz Üniversitesi Radyo, Televizyon ve Sinema Bölümü'nden mezun oldum. Yaklaşık 10 yıldır sinema alanında çalışmalar yapıyorum. Aktif olarak belgesel film yapımcılığı ve yönetmenliği yapmaktayım. Çalışmalarım genellikle belgesel film üzerine yoğunlaşıyor. Ayrıca Haliç'te bir restoran işletiyorum."

SİNEMA İNSANLARA FARKLI BİR YOLLA DOKUNMAMI SAĞLIYOR

Sinema ve yönetmenlik senin için ne demek? Neden sinema ve yönetmenlik alanını seçtin?

Lise yıllarımda sinemaya dair bir ilgim vardı ve üniversite tercihimi tamamen bu yönde yaptım. Aslında üniversiteye başlarken "Yönetmen olmalıyım" gibi net bir fikrim yoktu. Ancak ilk belgesel filmim Meftun'u 18 yaşında çektim. Bulduğum hikâye Ağrı'da geçiyordu, ben ise Antalya'da okuyordum. Bu, prodüksiyon açısından başlı başına zorlu bir işti. Buna rağmen filmi bir şekilde tamamladım ve beklediğimden çok daha başarılı bir festival yolculuğu oldu. Meftun, bana sinemanın güzelliğini, bir fikri ya da hikâyeyi perdeye aktarmanın inanılmaz keyfini öğretti. Hikâye olarak uzak bir yerde olması, ilk film için bir dezavantaj gibi görünse de yönetmenlik becerilerimi ciddi şekilde geliştirdi. Festival süreçleri başladığında hocamın söylediği bir söz hâlâ aklımda: "Bir kere tadını aldın artık, bırakman zor olacak." Gerçekten de öyle oldu. Sinema ve yönetmenlik, artık kendimi ifade etmemi, hissettiklerimi paylaşmamı ve insanlara farklı bir yolla dokunmamı sağlayan, hayatımın ayrılmaz bir parçası haline geldi.

FİLMOGRAFİDE ÜÇ BELGESEL FİLM...

Filmografinde hangi filmler yer alıyor?

Meftun (2017), ilk kısa belgeselim. Film, başlık parası yüzünden evlenemeyen Mehmet Orhan Turan'ın, sevdiği kadınla tanıştığı çeşmenin yanına bir kulübe yaparak onu bekleme hikâyesini anlatıyor. Meryem Ana (2018), Şırnak'ta çektiğimiz ikinci kısa belgeselim. Film, eşinin vefatından sonra dağdan topladığı bitkilerle geçimini sağlayan ve 10 çocuğunu evlendiren Meryem Ana'nın, annesini yalnız bırakmamak için evlenmeyen tek kızıyla verdiği yaşam mücadelesine odaklanıyor. İyi Ölüm (2024), Türkiye-Hollanda ortak yapımı. Film, sınırlı vakti kalan terminal dönem hastası olan Wim Beuwing'in son dileklerinin gerçekleşmesi için gönüllü olarak çalışan Frank Halter ile buluşmasına ve Beuwing'in son isteklerinin gerçekleşmesine odaklanıyor.

HİKÂYE NEYİ GEREKTİRİYORSA ONU YAPIYORUM

Sadece belgesel mi yapıyorsun, neden belgesel?

Aslında bu konuda net bir çizgim yok. Hikâye neyi gerektiriyorsa onu yapıyorum. Kurmaca için de inandığım bir hikâye bulduğumda, elbette kurmaca da yapabilirim. İlk üç işimin belgesel olması, doğal olarak belgesele olan ilgimi yoğunlaştırdı. Şu an kendimi en iyi ifade ettiğim yerin belgesel olduğunu düşünüyorum. Ancak bu, ilerleyen zamanlarda değişebilir çünkü süreç içinde değişimi ve yenilikleri seven biriyim.

FİLMİN ORTAYA ÇIKIŞ HİKÂYESİ BİR FOTOĞRAFLA BAŞLADI

İyi Ölüm'ü bize anlatır mısın? Konusu nedir, bu hikâyeye nasıl ulaştın? Neden bu belgeseli çektin?

İyi Ölüm, sınırlı vakti kalan bir terminal dönem hastasının son dileklerinin gerçekleştirilmesini konu alan, Türkiye-Hollanda ortak yapımı kısa metraj bir belgesel. Filmin ortaya çıkış hikâyesi ise bir fotoğrafla başladı. Şubat 2021'de gördüğüm bu fotoğrafta, sedye üzerinde uzanan bir hasta bir tabloya bakıyordu. Bu fotoğrafı araştırmaya başladığımda Hollanda'da bulunan Dilek Ambulansı Vakfı'yla karşılaştım. Vakıf, hareket edemeyen ve sınırlı vakti kalan kanser hastalarının son dileklerini gönüllü olarak gerçekleştiriyordu. Bu hikâye beni çok etkiledi ve daha ilk anda bununla ilgili bir film yapmaya karar verdim. Temmuz 2021'de vakfın kurucusu Kees Veldboer ile iletişime geçtim ve projeyi kendisine anlattım. Kees, bana bu projeyi gerçekleştirebileceğimi belirten bir onay maili gönderdi. Ancak ne yazık ki maili aldıktan sadece üç gün sonra kendisi kalp krizi sonucu vefat etti. Bu olay, filmin oluşmasında dönüm noktasıydı. Çünkü bir anlamda bu film, Kees'in son isteği haline geldi. Bu yüzden İyi Ölüm, benim için her yönüyle çok özel bir proje.

2024 YILINI TOPLAM 16 ÖDÜLLE KAPATTIK

Belgeselin nerelerde gösterildi ve hangi ödülleri aldı?

İyi Ölüm ilk olarak, filmde son dilekleri gerçekleştirilen terminal dönem hastası Wim Beuving'in ölüm yıldönümünde, aile yakınlarının ve vakıf çalışanlarının katılımıyla Rotterdam'da bulunan LantarenVenster Sineması'nda özel bir gösterimle izleyiciyle buluştu. Özel gösterime kadar, filmle ilgili aileye hiçbir paylaşım yapmadım ve gala sırasında aile üyelerinin onayını aldıktan sonra festival başvurularına başladım. Film, Adana Altın Koza ve Ankara Film Festivali gibi büyük film festivallerin yanı sıra, 2024 yılında çok fazla film festivalinde yer aldı. Son olarak, 25. Uluslararası İzmir Kısa Film Festivali'nde Ulusal Belgesel En İyi Film Ödülü ve 15. TRT Uluslararası Belgesel Ödülleri'nde Ulusal Profesyonel Kategori En İyi Film Ödülü kazanarak 2024 yılını toplam 16 ödülle kapattık. Bu hem benim hem de ekip arkadaşlarım için büyük bir mutluluk kaynağı oldu.

HOLLANDA'YA İLK KEZ BU PROJE İÇİN GİTTİM

Belgeselinle ilgili çevrenden ve Hollanda tarafından nasıl geri dönüşler alıyorsun?

Çok güzel geri dönüşler alıyorum. Konu itibarıyla daha önce ele alınmamış bir hikâyeyi işledim ve bunu en sade, en yalın haliyle anlatmaya çalıştım. Genellikle filmi izleyenler, benim Hollanda'da yaşadığımı düşünüyor. Sanırım bu, filmde yer alan insanlarla kurduğum bağın ve Hollanda kültürüne olan uyumumun bir yansıması. Oysa Hollanda'ya ilk kez bu proje için gittim. Film festivalleri ve özel gösterimlerde sıkça söylenen bir diğer yorum, bu filmi çekmek için yaşımın çok genç olduğu yönünde.

BELGESELLERİN GÖRÜNÜRLÜĞÜ KONUSUNDA CİDDİ PROBLEMLER VAR

Bir kısa filmci olarak sence kısa filmcilerin ortak sorunu nedir?

İyi Ölüm öncesinde en son 2018'de Meryem Ana filmimle bir festival süreci yaşamıştım. 2024 yılında İyi Ölüm ile yoğun bir festival dönemine girdim. Ancak arada geçen altı yılda bir şeylerin iyileşmesini beklerken, ne yazık ki durumun daha da kötüye gittiğini gözlemledim. Özellikle belgesel filmlerin görünürlüğü konusunda ciddi problemler var. Yetkin olmayan jüri seçimleri bu sorunun bir başka boyutu. Ayrıca film festivallerinde yüksek bütçeler bulunmasına rağmen bu paranın kötü yönetilmesi (gereğinden fazla konuk ağırlama vs.) nedeniyle hâlâ telif ödenme oranı çok düşük. Elbette ülkemizde kısa filmleri samimi duygularla destekleyen festivaller de var ancak sayılarının artması gerektiğini düşünüyorum. Bu alanda yapılan işlerin daha çok desteklenmesi ve daha adil bir sistemin kurulması, sektörü çok daha ileriye taşıyabilir.

HEDEFİM İYİ BİR SİNEMACI OLMAK

İleride nerede olmak, ne yapmak istiyorsun? Bize hayallerinden ve planlarından bahseder misin?

Bu soruyla karşılaştığımda önceden daha net cevaplar verebiliyordum. Ancak İyi Ölüm ile geçen üç yıllık süreç bana hayatta daha çok anı yaşamak gerektiğini öğretti. Planlarımı kısa vadeli yapmayı tercih ediyorum çünkü gelecek yılları detaylı bir şekilde planlamak, beni daraltıyor ve elimdeki işleri olumsuz etkileyebiliyor. Hedefim, iyi bir sinemacı olmak ve istikrarlı bir şekilde üretmeye devam etmek. Sinema benim için sadece bir kariyer değil, aynı zamanda kendimi ifade etmenin en güçlü yolu. Her hikâye bir yolculuk ve o yolculuğun sonunda hem kendimi hem de dünyayı biraz daha iyi anladığımı hissediyorum. Hayallerim her zaman değişebilir ama sinemaya olan heyecanım hep aynı olacak.

FRANK HALTER: SONUÇTAN GURUR DUYUYORUM

Hasan ile yaklaşık bir yıl önceki buluşmamızdan sonra belgeselde yer alma talebi oldukça doğal bir şekilde gerçekleşti. Bu da Hasan'ın taleplerini doğal ve samimi bir şekilde yerine getirebilmemin nedenlerinden biriydi. Çekimler sırasında kesinlikle kendimi bir şey oynuyormuş gibi hissetmedim; diğer dileklerde yaptığım gibi gönüllü çalışmalarımı yerine getirdim. Evimde gerçekleştirilen röportaj sırasında ortam çok rahat ve samimiydi. Sorular, cevaplarımı dikkatlice düşünmeme ve dürüstçe ifade etmeme yardımcı oldu. Genel olarak, bu belgeselde çalışmak benim için oldukça ilginç ve keyifli bir deneyim oldu. Sonuçtan gurur duyuyorum! Son olarak, İyi Ölüm sayesinde çok merak ettiğim ve sevdiğim İstanbul'u bir film festivali aracılığıyla görme fırsatı bulmak ve Türkiye'den izleyicilerle buluşmak benim için unutulmaz bir deneyim oldu. Hasan'a ve ekibine bir kez daha teşekkür ederim.