''Gölgesizler'' gerçekle düşün, varoluşla hiçliğin arasında uzanan bir film!

Zamansız, mekansız ve rüyasal… Gerçek ile düşün, tarih ile şimdinin, varoluş ile hiçliğin, baş ile sonun arasında uzanan bir öykü! Yazar Hasan Ali Toptaş'ın 1994 yılında Yunus Nadi Roman Ödülü'nü kazandığı kitabı “Gölgesizler”in sinema uyarlaması, 2009 yılında Ümit Ünal yönetiminde gerçekleşti. Bu film, edebi yönü çok güçlü bir yapıt ve yeniden hatırlanmayı hak ediyor.

aksam.com.tr

Belgin Özdemir

Kayıp köy mü, kayıpların köyü mü denmeli bilinmez. Hayat; gidenleri, gidip dönmeyenleri, aniden dönenleri içine sığdıracak kadar büyük. Yazar Hasan Ali Toptaş da böyle düşünmüş olmalı "Gölgesizler" kitabını yazarken. Yönetmen Ümit Ünal ise 2009 yılında, tarihten bir hikaye ile bugüne itelenen; iletişimsizliği, kopukluğu, hüznü, hiçliği ve her daim sürüdüğümüz gölgeleri sinemaya taşımıştı.

Sanki bir rüyaydı anlatılan, düşle gerçeğin yoğun harmanı... Anadolu'nun bir köyünde aniden, nedensiz kaybolan bir adam. Kayboluş bir kader gibi elini çekmiyor köyün üstünden, sıra köyün güzeli Güvercin'e geliyor. Sorunu devlete sunup çözüm arayan köyün muhtarı da, (aslında her şeyi) aniden buharlaşıyor. Fakat dönüş başlıyor ansızın; önce kaybolan Cıngıl Nuri sonra Güvercin dönüyor yarım akılla. Ve köyün kokusu değişiyor, ritmi bozuluyor. Kısa bir zaman aralığında olup biten önemsiz gibi görünen bir dolu sır, gel-git çemberinde köşe kapmaca oynuyor. Gerçekle düşün, tarihle şimdinin, varoluşla hiçliğin, başıyla sonun arasında uzanan bir öykü "Gölgesizler."

Daha önce de kayıpların olduğu bir köy, fakat bu kez sorgulama başlıyor. Yıllar öncesinden Aynalı Fatma ve Asker Hamdi'nin akıbetleri tam da şimdi önem kazanıyor köylüler için. Şöyle diyor köyün bekçisi Hacer'e: "İnsanlar burnumuzun dibinde doğuyor, burnumuzun dibinde yaşıyor, sonra birdenbire yoklara karışıyor da biz fark edemiyoruz. Bütün bunları fark edemediğimize göre yoksa biz de mi yokuz?"

Yokluk, bir anlamda hiçlik duygusu insana her şeyi yaptırabilir mi acaba? Filmin kahramanları kah kentte kah köyde, değişmeyen duygu ise hiçlik, kimliksizlik. Sorularla ortadan kaybolan ve yanıtsız köyüne dönen Cıngıl Nuri soruyor: "Yaşadıklarımın hepsi bir oyundu. Demek insan ne yapsa bir oyunun içinde... Demek ben köyde de oyun oynamıştım." Bu, kentli yazar için de değişmiyor. "İşe geç kalma telaşına kapılmış yüzler geçti yanımdan aceleyle, ayak sesleri geçti paldır küldür, ellerinde sıcak ekmeklerle uykulu çocuklar ve kadınlar geçti ama orada öylece dikildiğim halde, hiçbiri yüzüme bakıp günaydın bile demedi. Yoktum sanki gözlerinde!"

Kırklareli ve İstanbul'da çekilen filmde; Selçuk Yöntem, Taner Birsel, Hakan Karahan, Ertan Saban ve Arsen Gürzap gibi usta isimler yer alıyor. "Gölgesizler"de klasik bir başrol oyuncusu bulmak zor çünkü ana karakterler bir anda kaybolabiliyor. O dönem sessizliğini "Ben Kimim" şarkısıyla bozan Candan Erçetin'in müziklerini üstlendiği filmde, Erçetin'i 6-7 saniye görmek de mümkün. Bir filmi 4 buçuk dakikaya indirip özetleyen, anlamlı sözlerin sahibi Erçetin'in hakkını teslim etmek gerek.