aksam.com.tr
Belgin Özdemir
Katharine Hepburn, kendi çağında en nadide yetenekti ve sayısız harika film armağan etti sinemaseverlere. 12 Mayıs doğum günü münasebetiyle (1907'de doğdu), bu eşsiz yıldızın sanat yaşamını kutlamak için en iyi 3 film performansını seçtik.
1907'de doğan Hepburn, sahneye gözlerini Hollywood'a dikmeden önce başladı ve "Morning Glory"de (1933) gelecek vadeden bir Broadway yıldızı oynadığı için ilk Oscar'ını kazandı. "Philadelphia Hikayesi" ile tiyatroya geri döndü ve 1940'ta film versiyonuyla beyaz perdeye harika bir dönüş yaptı. 12 Oscar adaylığı kazanan efsane oyuncu 4 kez Oscar'ı kucakladı.
Hepburn, 1975'te "Love Between the Ruins" ile En İyi Film/Mini Kadın Oyuncu dalında Emmy ve "Guess Who's Coming to Dinner?", "The Lion in Winter" (1968'de iki kez ödüllendirildi) ve "On Golden" ile BAFTA kazandı. 1980'de SAG Life Achievement ödülünü ve 1990'da Kennedy Center Honors ödülünü aldı.
The Philadelphia Story (1940)
Bu akıllı ve sofistike romantik komedi, güzel oyuncuya en ikonik rollerinden birini kazandırdı. Alt sınıf nişanlısı George ile evlenmesine günler kala Philadelphia sosyetesi Tracy Lord rolünde Hepburn. Ancak, eski kocası Dexter (Cary Grant), birkaç magazin gazetecisiyle düğününü bozmaya karar verdiğinde, Tracy'nin düğün planları ciddi şekilde raydan çıkar.
Suddenly, Last Summer (1959)
Hepburn, tavırlarının ve kişiliğinin filmlerde kötü adamlık veya kara komedi için kullanılmasına çok nadiren izin verdi, ancak bu en önemli örnek hatta belki de tek! Bir Tennessee Williams oyununa dayanan sürükleyici ama tamamen ürkütücü bir hikaye. Hepburn'ün canlandırdığı zengin ve otokratik bir kadın olan Violet Venable, genç bir doktoru (Montgomery Clift) yeğeni Catherine'i (Elizabeth Taylor) lobotomiye zorlamaya çalışıyor...
Guess Who's Coming to Dinner (1967)
Bu ciddi film, Hepburn'ün Spencer Tracy'nin karşısında oynadığı 'geç' döneminin (henüz 60 yaşında olmasına rağmen) yüksek ses getiren filmlerinden biriydi. Onlar, kızları, evlenmek istediği siyah adamı eve getirdiğinde, liberalizmi sınanan orta yaşlı beyaz bir çiftti... Bu, Hepburn'e bir Oscar adaylığı getirdi.
1970'lerde televizyon filmlerinde görünmeye başlayan Hepburn ilerleyen yaşına rağmen çalışmaktan hiç vazgeçmedi. 1994'te 87 yaşında son sahne performansını sergiledi. Hareketsizlik ve hastalık döneminden sonra, 2003 yılında 96 yaşında hayatını kaybetti.
Hepburn, Hollywood şöhret makinesi olmaktan kaçındı ve kadınların toplumsal beklentilerine ayak uydurmayı her zaman reddetti. Açıksözlü, iddialı, atletikti ve moda olmadan önce pantolon giyerdi. Genç bir kadın iken bir kere evlendi; ama ondan sonra bağımsız bir biçimde yaşadı.
Spencer Tracy ile olan 26 yıllık ilişki halktan saklandı. Geleneklere uymayan yaşam tarzı ve hayat verdiği bağımsız karakterleriyle Hepburn, 20. yüzyıl Amerika'sına "modern kadın" örneği oluşturmak için geldi ve kadınların algılamalarını değiştirmesine yardım etti. 1999'da American Film Institute tarafından Hollywood Efsanesi olarak adlandırıldı.