Far Out
Alfred Hitchcock'un gıdayı birleştirici ve son derece sinir bozucu bir malzeme olarak görmesi şaşırtıcı değil. Genç ve zaten oldukça şişman bir adam olan Hitchcock'un yemekle karmaşık bir ilişkisi vardı. Ailesi onu bir gece evlerinde yalnız bıraktığında, aniden uyandı, ancak iki saat sonra buzdolabından ağzına soğuk et tıkıştırırken ve yüzünden aşağı gözyaşları akarken bulundu.
Bir yetişkin olarak, Hitchcock yemek yeme deneyimini severdi ama onun bedeni üzerindeki etkisinden nefret ederdi. Ancak dünyayla olan bu sorunlu ilişkiyi saklamak yerine, bunu kamusal kişiliğinin önemli bir yönü haline getirdi. Kendini "şişman bir adam" olarak kabul ettiği için, aşırı hoşgörüsü hakkında çok sayıda şaka yaptı, kalori saymanın dehşetinden açıkça söz etti ve keşfedeceğiniz gibi, yemek zamanı ritüellerini film yapımcılığının en ön saflarına yerleştirdi.
ALFRED HİTCHCOCK'UN FİLMLERİ İÇİN BİR MUTFAK REHBERİ
Istakoz - Arka Pencere (Rear Window-1954)
Hitchcock'un 1954 yapımı Arka Pencere filminde yemeğe başrol verilir. Hitchcock, LB Jeffries'in sosyetik kız arkadaşı Lisa Carol Fremont'un, resmi bir akşam yemeğini yeniden planlamaya çalıştığı, takım elbiseli bir garsonla geldiği ve aciz durumdaki Jeffries'e bir Istakoz yemeği dağıttığı unutulmaz sahneye kesintisiz bir çekim ayırıyor. Yemek ve yeme, bu özel filmde hayati bir rol oynuyor ve genellikle karakterlerin iç yaşamlarını diyaloğa ihtiyaç duymadan ortaya koyuyor.
Kiş Lorraine - Kelepçeli Aşık (To Catch a Thief-1955)
Fransız Rivierası, mutfağı gibi Hitchcock'un kalbinde özel bir yere sahipti. Yönetmen, her ikisini de 1955 yapımı To Catch A Thief filminde onurlandırdı. Kurabiye hamuru, tuzlu yumurta ve jambon parçalarından yapılan yemek, Hitchcock'un tüm zamanların favorilerinden biriydi ve eşi Alma ile birlikte uzun seyahatleri sırasında aldıkları birçok tariften sadece biriydi.
Baharatlı Tavuk - Çok Şey Bilen Adam (The Man Who Knew Too Much-1956)
Hitchcock için iyi bir yemek, genellikle kaynayan bir sığır eti ve fırında altın rengine dönen unlu mamuller anlamına geliyordu. Kuzey Afrika gibi yerlerde yemek yemenin aromalarına, tatlarına ve aslında görgü kurallarına çok daha az aşinaydı. Yönetmenin bu konudaki şaşkınlığının bir kısmı, 1956 yapımı bu filme yansıdı.
Sandviçler ve Süt - Sapık (Psycho-1960)
On mil ötede bir lokanta varken, Bates Motel'e yeni yerleşen Marion Crane, burada kalmayı tercih etmeye karar verir. Bates'in kendisinin de belirttiği gibi, masası hiçbir şekilde "süslü" değil, ama kesinlikle "ev gibi!" Marion sandviçi bütün olarak yemek yerine önce bir parça jambon yer, ardından bir dilim ekmek alır ve sandviçin ters tarafını yağlar. Bu onun çarpık psikolojisi hakkında çok şey anlatır.
Deniz ürünleri Çorbası - Cinnet (Frenzy-1972)
Hitchcock, kendisini ince zevklere sahip bir adam olarak düşünmekten hoşlanmış olsa da, aynı zamanda basitlikten de hoşlanıyordu. Örneğin, bu filmde yönetmenin Yorkshire pudinglerine ve Pazar rostolarına olan açlığı, eve dönüp Continental Gourmet Cooking Okulu'nda bir kursa yeni başlayan karısının yemek yediğini bulan Tim karakterine yansır.