2. Milli Sinema Günleri'nde yerli sinemada dil arayışları konuşuldu

T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğü himayesinde, Uluslararası Sinema Derneği tarafından bu yıl ikincisi düzenlenen Milli Sinema Günleri'nin ikinci gününde yerli sinemada dil arayışları konuşuldu.

Ali Demirtaş

Milli Sinema Günleri, Zeytinburnu Kültür ve Sanat Merkezi'nde gerçekleşen Sinemada Dil Arayışları başlıklı oturumlarla devam etti. Oturumların ilki, sinema eleştirmeni ve yazar Enver Gülşen'in Dünden Yarına Sinemamızın Dil Arayışları başlıklı sunumuyla gerçekleşti. Gülşen, ilgili konudaki görüş ve düşüncelerini katılımcılarla paylaştı. Ardından bir diğer oturum olan Yerli Sinemada Dil Arayışları (1), Abdulhamit Güler moderatörlüğünde düzenlendi. Konuşmacılar ise Mesut Uçakan, Sadık Yalsızuçanlar, Yusuf Kaplan, Selçuk Küpçük'ten oluştu.

SİNEMA FESTİVAL AĞIRLIKLI OLDU

Oturumda ilk sözü alan yönetmen Mesut Uçakan, "İlk çıktığımız zamanla şimdiki şartlar arasında farklar var. Bizim zamanımızdaki Türk sinemasında klasikleşmiş bir dil hâkimdi." dedi. "Özellikle 90'dan sonra Türk sineması festival ağırlıklı bir yapıya büründü. Sektör; festival filmleri ve ana akım filmcilik olarak ikiye ayrıştı. Elbette her ikisinin de anlatım dili çok farklı. Festival filmlerinde yönetmen sineması daha ağırlıklı oldu." şeklinde konuştu.

SANCILI BİR ARAYIŞ DÖNEMİNDEYİZ

Sadık Yalsızuçanlar ise "Filmlerin evrensellik sorunu var. Buradaki evrenselliği Batı merkezli olarak algılamamak gerekir. Ben daha nesnel bir yerden bakıyorum. Doğu geleneği Batı'dan daha farklı bir drama geleneğine sahip. Bizde bu iki bakış harmanlandığında ise ortaya farklı bir şey çıkıyor fakat özgün değil." dedi. Türk yönetmenlerin uluslararası başarılarına da dikkat çeken Yalsızuçanlar, Milli Sinema'da sancılı bir arayış döneminde olduğumuzun altını çizdi.

MİLLİ SİNEMA ADINA KISA VADEDE KARAMSARIM

Sinemadaki çalışma alanlarının neler olduğundan bahsederek söze başlayan müzisyen ve araştırmacı Selçuk Küpçük, politika ve siyasi hareketlerin sinemayı ve milli sinemayı nasıl etkileyip şekillendirdiğine dikkat çekti. Küpçük sunumunda özellikle ülkücü hareketin sinemayla olan diyaloğuna ve ilişkisine vurgu yaptı. Ardından söz alan yazar Yusuf Kaplan, Milli Sinema konusunda çok da iyimser olmadığını; kendi olmayanın sinemasının da olamayacağını söyledi. "Türkiye'de Türk Sineması diye bir şeyden bahsedemeyiz." diyen Kaplan, İranlıların sinema yaptığını ama onların dışındaki Müslüman ülkelerin aynı durumda olmadığını vurguladı. Kaplan bu durumu İranlıların medeniyetlerini ve geleneklerin koruduğuna bağladı. "Türkiye'de iyi ve güzel yönetmenler var ama ne yazık ki harcandılar. Kendi kendilerini harcadılar." şeklinde konuşan Kaplan, sinemacılarımızın 'biz kimiz' sorusuna yanıt veremediğini söyledi. Kaplan, "Kısa vadede karamsarım ama uzun vadede ümitliyim." sözleriyle konuşmasını tamamladı.

NE ANLATACAĞIMDAN ZİYADE NASIL ANLATACAĞIMA DİKKAT EDİYORUM

Yerli Sinemada Dil Arayışları (2) başlıklı ikinci oturumun moderatörlüğünü Mutlu Kurnalı gerçekleştirdi. Konuşmacılar ise Murat Pay, Bekir Bülbül, Serdar Aslan, Yeşim Tonbaz ve Faruk Güven'nden oluştu. İlk sözü alan yönetmen Yeşim Tonbaz, sinemanın yapa yapa daha fazla şekillendiğinin altını çizdi ve sinemada pratiğin önemine dikkat çekti. Tonbaz, dil oluşturmada da yine yapma eyleminin tekrarının önemli olduğunu vurguladı. Yönetmen Bekir Bülbül ise üçüncü uzun metrajlı filminin hazırlığı içinde olduğunu, filmlerinde ne anlatacağından ziyade nasıl anlatacağına daha çok dikkat ettiğini belirtti. "Sinemada bir sonuç (hisse) aktarmayacaksam bu sadece eğlence olur." diyen Bülbül, dil konusunda hâlâ bir arayış içerisinde olduğunu ve bu durumun kendisini bir yere getireceğini ifade etti.

SANAT FİLMLERİ İZLEYİCİDE KARŞILIK BULAMIYOR

Sinema yazarı Serdar Arslan ise şöyle konuştu: "Türkiye'de çok fazla taşra filmi çekiliyor demek bir klişedir ve bu yanlıştır. Bizde çok az taşra filmi var ve daha fazla taşra filmi yapmalıyız. Parasal durumlardan dolayı da sinemamızda minimalist olmak durumundayız. Öte yandan yerli ve milli bir sinema nasıl kurulur sorusuna yanıt verirken gerçeklik biçimine dikkat etmeliyiz." Oturumda konuşan TRT Sinema Müdürü Faruk Güven de TRT'nin sinemaya olan desteğine dikkat çekti. Sinemayı desteklerken de milli ve uluslararası bir sinema kaygısı taşıdıklarını vurguladı. 12 Punto'nun bu alandaki çalışmalarını dile getiren Güven, "Sanat filmleri maalesef izleyicide karşılık bulamıyor, özellikle sinemalarda" dedi. "Taşra filmleri problem değil ama içerik olarak taşradaki hesaplaşmalar bir problem bence." diyen Güven, yurtdışında yer alan filmlerimizde asla bir millilik kaygısı olmadığını belirtti. "Milli Sinema için özgünlük gerekiyor. Değerlerimizi anlatmak çok önemli. Sadece devletin değil, özel sektörün de taşın altına eline koyması gerekli." sözleriyle konuşmasını tamamladı.

DİZİLERİ DE BU SÜRECE DAHİL ETMELİYİZ

Yönetmen Murat Pay, Milli Sinema'nın temelinin Müslümanlık ve İslam meselesiyle ilgili olduğunu dile getirdi. Milli Sinema'da kavramların çok ciddi ve açık şekilde tartışılması gerektiğini belirten Pay, devşirdiğimiz kavramları yenilemediğimizi ve bu kavramları yeniden günümüz koşullarına göre ele almamız gerektiğini söyledi. 90'dan sonraki sinemayı kırılma ve sapma olarak tanımlayan Pay, sinemamızda bir iyileşme durumunun söz konusu olmadığının altını çizdi. "Kendi filmlerimde bu hassasiyeti gösteriyorum, göstermeye çalışıyorum" şeklinde konuşan yönetmen, Milli Sinema'ya iyi bir örnek olarak Ahmet Uluçay'ı verdi. Pay, "Türk filminin Türk seyircisine ulaşmaması büyük bir problem. Ayrıca dizileri de bu millilik meselesine dahil etmeliyiz" dedi.