HABER MERKEZİ
Güneydoğu Anadolu'nun kadim şehirlerinden Mardin, sadece bir yerleşim yeri değil; binlerce yıllık bir tarih, kültür ve inanç mozaiği olarak varlığını sürdürüyor. Sarı taş evleri, kıvrımlı sokakları, birbirine karışan ezan ve çan sesleriyle Mardin, Mezopotamya'nın kalbinde insanı zamanda yolculuğa çıkarıyor.
Yüzyıllar boyunca Sümerlerden Artuklulara, Bizans'tan Osmanlı'ya kadar pek çok medeniyete ev sahipliği yapan Mardin, bugün de bu zengin geçmişin izlerini taş duvarlarında, avlularında ve sokaklarında yaşatıyor. Her bir taş, her bir kapı tokmağı bu kentin hafızasından bir parça sunuyor.
Mardin'in sembolü haline gelen sarı kalker taşından inşa edilmiş evler, dışarıdan sade görünümleriyle dikkat çekse de içlerinde zarif taş kemerler, işlemeli sütunlar ve geniş avlular barındırıyor. Bu evlerde "hayat" adı verilen ortak yaşam alanları, Mardin'in sıcak kültürünü ve paylaşma geleneğini yansıtıyor.
Mardin'in dar, taş döşeli sokakları sadece evlere değil; aynı zamanda camilere, kiliselere ve medreselere açılıyor. Şehrin siluetine yön veren Ulu Cami, Artuklu döneminin zarif izlerini taşırken; Süryani Kadim Ortodoks Cemaati'ne ait Mor Behnam (Kırklar) ve Meryem Ana kiliseleri, yüzyıllardır barış içinde süregelen bir inanç mozaiğinin sessiz tanıkları olarak varlığını sürdürüyor.
Bir yanda ezan sesi yükselirken, diğer yanda çanların yankılandığı bu şehir, hoşgörünün somut bir örneği olarak tarihle bugünü aynı noktada buluşturuyor.
Mardin, inancın yanı sıra ilmin de merkezi. Zinciriye, Kasımiye ve Hatuniye medreseleri, taşın zarafetle buluştuğu eşsiz mimarileriyle şehrin bilgi geleneğini yansıtıyor. 1385 yılında Artuklu Sultanı Melik Necmeddin İsa tarafından yaptırılan Zinciriye Medresesi, zarif kemerleri ve Mezopotamya'ya bakan konumuyla göz kamaştırıyor. Kasımiye Medresesi'nin avlusundan geçen su, yaşamın döngüsünü temsil ederken; Hatuniye Medresesi, bir anneye duyulan sevgiyle taşlara kazınmış bir saygı nişanesi olarak öne çıkıyor.
Şehre yukarıdan bakan Mardin Kalesi, yaklaşık 3 bin yıllık geçmişiyle bölgenin en görkemli yapılarından biri. Sümerlerden Osmanlı'ya kadar birçok uygarlığa ev sahipliği yapan kale, Mardin'in hem koruyucusu hem de simgesi konumunda. Taş duvarlarının arasında dolaşırken, rüzgârın bile bu şehre saygıyla dokunduğunu hissediyorsunuz.