Rotamızı Türk dünyasına çevirelim… Kazakistan'da mutlaka gidilmesi gereken 5 yer

Yolum yine Kazakistan'a, bozkırın incisine düştü. Bu ülkeye ve Orta Asya'ya tekrar geldiğim için çok mutluydum. Çünkü burada keşfedilmeyi bekleyen çok tarihi nokta, tarihi durak ve kültür öğeleri var. Ve bu durum gazeteci sıfatımla da beni daha da heyecanlandırıyordu.

Ezgi Aşık

Astana'ya vardığımda hava çok güzeldi, bu kez bozkıra güneş düşmüştü. Ve Kazakistan beni 5 gün boyunca güneşli bir havayla karşıladı. Bu kez şehirde ağaçlar yeşillenmişti, Orta Asya'nın başka bir haliyle karşılaşmıştım.

Kazakistan'a bu kez Astana şehrinde bulunan Barış ve Uzlaşma Sarayı'nda gerçekleşen Kazakistan Halk Asamblesi'nin 32. Toplantısını yerinde takip etmek için gittim. Kazakistan devletinin dünyanın 13 ülkesinden davet ettiği 14 gazetecinin arasında ben de vardım. 5 gün boyunca çok yoğun bir programımız vardı.

Ve öncelikle hemen Rakhat Nurgaliyev, Arthur Aubakirov ve Meruyert Niyazova'ya teşekkür etmek isterim. 5 gün boyunca 13 ülkeden gelen 14 gazeteciyle ilgilendiler, Kazak misafirperverliğini sergilediler.

Bu arada bir parantez açmak isterim. Kazak misafirperverliğiyle, Türk misafirperverliği birbirine o kadar benziyor ki. Eğer Türkiye'den Kazakistan'a giderseniz, kendinizi yabancı ülkede hissetmiyorsunuz. Birbirimize benziyoruz.

TÜRKİYE-KAZAKİSTAN KARDEŞLİĞİ

Bu gidişimde Kazakistan'da daha fazla bulundum. Yoğun programa rağmen Astana'yı hem bireysel hem de toplu olarak daha fazla gezme fırsatım oldu.

Türkiye-Kazakistan kardeşliğini daha da hissettim. Türkiye'den geldiğimi duyunca "sanki sevdiğin akraban evine gelir de onu içtenlikle karşılarsın gibi beni karşıladılar ve içlerine aldılar. Hemen gülümseyen yüzle "merhaba" dediler, ben de onlara Kazakça karşılık verdim. (Bu arada Kazakça öğrenmeye çalışıyorum ve hepinize 'hayırlı kün' diyorumJ)

GEZİ ROTAMIZI TÜRK DÜNYASINA ÇEVİRELİM

Dünyada keşfedilmesi gereken ülkeler deyince akıllara genelde kalıplaşmış bölgeler ve ülkeler geliyor. Ama bence, biz bu kalıpları yıkmalıyız. Ve penceremizi, rotamızı Türk dünyasına çevirmeliyiz. Türk dünyasının ülkelerine, yemeklerine, kültürlerine, bize, aslında öze...

Ve Kazakistan bu rota için iyi bir başlangıç... Ama bana göre Kazakistan bir kez değil, çok kez gidilmesi gereken bir ülke. Çünkü buraya her geldiğinizde keşfedilecek çok başka şeyler karşılaşıyorsunuz.

UFAK BİR BİLGİ...

Bu yazımda dombraya ayrı bir başlık açmazsam olmazdı. Hele ki Kazakistan'da fotoğraf çektirdiysem... Türk dünyasının ortak müzik aleti olarak kabul edilen dombra, ilk olarak Orta Çağ'da ortaya çıktı. Nogay Türklerinin kültürlerinde önemli yer tutan dombra, Kazakistan kültüründeki öneminden dolayı 2018 yılından beri resmi olarak "Milli Dombra Günü" olarak kutlanıyor.

KAZAKİSTAN'DA MUTLAKA GÖRÜLMESİ GEREKEN 5 ŞEHİR

Bu kez hem sizler hem de kendim için Kazakistan'da mutlaka görülmesi gereken 5 şehri listeledim. Şu ana kadar sadece Astana'yı keşfetmiş olsam da bu ülkede keşfedilecek, hem tarihi hem de kültürüyle insana ilham olacak çok şehir, çok bölge, çok yer var...

Almatı

Söze hemen ülkenin en büyük şehri ve eski başkenti Almatı ile başlamak istiyorum. Şimdi bu şehre dair çok şaşıracağınız bir bilgiyi sizinle paylaşacağım, zira ben duyduğumda çok şaşırmıştım. O da şöyle, Kazak dilinde "Alma-Ata", "Elmaların Atası" anlamına geliyor. Ve dünyada yetişen ilk elma bu coğrafyada yetişmiş, elmanın atası bu coğrafyada... Daha sonra başka kıtalara yol almış... Çok ilginç değil mi?

Aynı zamanda bu şehirde, Kazakistan'ın Bronz çağına uzanan tarihi, geleneksel kültürünü görebileceğiniz ve Orta Asya'nın en büyük müzelerinden biri olan "Kazakistan Merkez Devlet Müzesi" bulunuyor.

Almatı'ya yolu düşen herkesin buraya mutlaka uğraması gerekiyor, deniliyor... Ben kendim için not düştüm...

Astana

Ve beni 2 seferdir, bütün misafirperverliğiyle ağırlayan güzel şehir Astana... Bu şehrin kendisine has bir şehir planlaması var, bir önceki gidişimde dikkatimi hemen geniş cadde ve sokaklar çekmişti. Fakat bu gidişimde ise Astana'yı daha fazla keşfetme imkanım oldu.

Bu şehir, geleneksel sanat ile modernliğin ortak noktada buluştuğu bir yer, aynı zamanda fütüristik mimari örnekleriyle de kamuya açık bir sanat merkezi gibi... Bu yüzden Astana'yı yürüyerek gezmek ve keşfetmek çok keyifli hale geliyor.

Eğer buraya yolunuz düşerse, mutlaka şehrin simgesi olan Beyterek Kulesi'nin önünde fotoğraf çekinin...

Çimkent

Almatı ve Astana'da sonra ülkenin üçüncü büyük şehri olan Çimkent/Şimkent (eski adıyla "Çernyayev) tam 2 bin 200 yıllık geçmişe sahip. Bulunduğu konum açısından İpek yolunun kalbinde bulunan bu şehir, tarihi yapılarıyla geçmişe ışık tutuyor.

Türkistan

Şimdi sözü Türkistan'a getirmek istiyorum; ülkenin kadim şehri olarak bilinen Türkistan, yaklaşık 2 bin yıllık bir tarihe sahip, Kazak Hanedanlığına başkentlik eden bu şehirde Türk dünyasının önemli isimlerinden biri olan Ahmet Yesevi de burada yaşamış.

Türk dünyası ve Türk haklarını birleştiren önemli unsurlara sahip olan bu şehrin eski adı "Yesi" imiş...

UNESCO'nun dünya mirası listesinde yer alan Hoca Ahmed Yesevi Türbesi'de yine bu şehirde...

Aktav

Ve şimdi sözü Kazakistan'ın tek liman kentine getirmek istiyorum. Ülkenin Hazar kıyılarında bulunan "Aktav" kenti, Türkçede "Akdağ" anlamına geliyor.

Yaptığım okumalara göre burada da keşfedilmeyi bekleyen kültürel noktalar var. Özellikle mimarisiyle dikkat çeken Beket-Ata Camii ve Yntimak Meydanı...