AKŞAM GAZETESİ
Şehrin kalbindeki yolculuğunuz, binlerce yıllık Sinop Kalesi'nin surlarında başlar. M.Ö. 7. yüzyıldan bugüne Romalıların, Bizanslıların ve Selçukluların izlerini taşıyan bu görkemli duvarlardan şehre baktığınızda, tarihin ne kadar derin olduğunu hissedersiniz. Surların hemen gölgesinde ise hüzünlü bir hikâye sizi bekler: Tarihi Sinop Cezaevi. "Anadolu'nun Alcatraz'ı" olarak bilinen, üç tarafı denizle çevrili bu yapı, Sabahattin Ali'nin Aldırma Gönül dizelerini duvarlarına kazıdığı yerdir. Rutubetli koğuşları ve yüksek duvarları arasında dolaşırken, bir zamanlar buradan kaçışın neden imkansız olduğunu iliklerinizde hissedersiniz.
ZAMAN TÜNELİNE GİRECEKSİNİZ
Şehrin taşlarına sinmiş tarihi sadece kale ve cezaeviyle sınırlamak haksızlık olur. Merkeze yürüme mesafesindeki Balatlar Yapı Topluluğu, sizi adeta bir zaman tüneline davet eder. Roma döneminde bir imparatorluk hamamı olarak inşa edilen, sonrasında kiliseye ve manastıra dönüşen bu katmanlı yapı, kazılarda ortaya çıkan eşsiz mozaikleri ve freskleriyle sanat tarihine meraklı gezginleri büyüler. Hıristiyanlık tarihi için de büyük önem taşıyan bu kalıntılar arasında dolaşırken, Sinop'un sadece bir liman şehri değil, aynı zamanda kadim bir inanç merkezi olduğunu da keşfedersiniz.
MÜZEYİ GEZMELİSİNİZ
Sinop'un tarihi dokusunu keşfetmek isteyenler için Sinop Arkeoloji Müzesi mutlaka ziyaret edilmesi gereken bir yerdir. Müze, MÖ 6. yüzyıla kadar uzanan arkeolojik buluntuları ve Sinop'un geçmişine ışık tutan eserleriyle oldukça zengin bir koleksiyona sahiptir. Özellikle Roma, Bizans ve Osmanlı dönemlerine ait heykeller, taş eserler ve seramikler, bölgenin kültürel çeşitliliğini gözler önüne serer. Müzede ayrıca, Antik Sinop'un günlük yaşamını ve inançlarını yansıtan birçok eser yer almaktadır.
TÜRKİYE'NİN TEK FİYORDU
Tarihin ağır yükünü omuzlarınızdan atmak için rotanızı doğanın kucağına, Hamsilos Koyu'na çevirmelisiniz. Türkiye'nin tek fiyordu olarak da anılan bu doğa harikası, denizin bir nehir gibi ormanın içine süzüldüğü eşsiz bir manzaradır. Özellikle gün batımında suyun durgunluğu ve yeşilin dansı, size tüm yorgunluğunuzu unutturur. Ancak Karadeniz'in gerçek gücünü görmek istiyorsanız, Türkiye'nin en kuzey ucuna, İnceburun Feneri'ne gitmelisiniz. 1863'ten beri bembeyaz gövdesiyle gemilere yol gösteren fenerin dibinde durup, rüzgarın yüzünüze çarpmasına ve dalgaların kayaları dövmesine şahitlik etmek, insana doğa karşısındaki yerini hatırlatan büyüleyici bir deneyimdir. Eğer maceracı ruhunuz hâlâ doymadıysa, yönünüzü ormanın derinliklerine, Erfelek Tatlıca Şelaleleri'ne çevirin.
YÖRESEL MANTIYI MUTLAKA DENEYİN
Bu kadar gezmek elbette iştahınızı açacaktır; neyse ki Sinop mutfağı bu konuda oldukça cömert ve sürprizlerle doludur. Sofraya oturduğunuzda klasik başlangıç bellidir: İncecik hamuru ve bol cevizli sunumuyla Sinop mantısı. Ancak lezzet şöleni bununla sınırlı kalmaz. Yöresel mutfağın bir diğer ağır topu olan Sinop Islama (Tirit), yufkaların et suyuyla ıslatılıp üzerine didilmiş et ve yine bol ceviz serpilmesiyle hazırlanan tam bir lezzet bombasıdır. Mısır ununun başrolde olduğu Kaşık Çıkartması (Mamalika) veya sıcak bir çayın yanında içi üzüm ve ceviz dolu çıtır Sinop Nokulu da damaklarınızda unutulmaz izler bırakacaktır. Mevsim kışsa, limandaki balıkçılarda ızgarada pişen taze bir kalkan balığını tatmadan bu mutlu şehre veda etmemelisiniz.