Muğla'nın büyülü tarihi

Yazlık tatil beldeleriyle en çok turist ağırlayan kentlerimizden biri olan Muğla tarihi varlıklarıyla da çok önemli bir konumda.

Muğla pek çok antik kente ev sahipliği yapıyor. Bunlarda birisi Karialıların önemli kült merkezi olan Lagina. Leyne ismi ile de tanınır. Lagina ve çevresinde tespit edilen kalıntılara göre bölgedeki yerleşimler Milattan Önce (MÖ) 3. bine kadar uzanmakta. Lagina çevresinde MÖ 8. yüzyıldan itibaren küçük yerleşimler büyümeye ve yeni yerleşimlerin sayıları artmaya başlamış. Lagina kutsal alanında propylon (anıtsal giriş kapısı), kutsal yol, altar (kurban ve sunak yeri), peribolos (kutsal alanı çevreleyen duvar), Dorik Stoalar ve Hekate tapınağı bulunmakta.

STRATONIKEIA'NIN ÖNEMİ

Stratonikeia Antik Kenti diğer önemli bir merkez. Kent, M.Ö. 3. yüzyılda kurulmuş. Yapılan kazılarda ele geçirilen sikkelerden, Stratonikeia sikkelerinin Rhodos'tan bağımsızlığını kazandığı M.Ö. 167'den itibaren basılmaya başlandığı ve Gallienus (M.S.253-268) zamanına kadar devam ettiği anlaşılıyor. Kentin akropolü güneydeki dağın tepesinde. Bu tepenin çevresi bir surla çevrilmiş. Kuzeyinde, yamaç üzerindeki bir teras üzerinde şimdiki karayolunun hemen altındaki, bir yazıtta imparator için yapılmış küçük bir tapınağın kalıntıları göze çarpıyor. Bunun aşağısında da büyük bir tiyatro var. Sahne binasının kalıntıları, yapılan kazılarda büyük ölçüde ortaya çıkarılmış. Antik kent üzerinde günümüzde terk edilmiş Eskihisar Köyü bulunmakta. Giriş kapısından başlayan kutsal yol nekropolden geçmekte ve Lagina'daki Hekate kutsal alanına ulaşmakta.

HERAKLIA'NIN ŞEHRİ

Görülmesi gereken noktalardan bir diğeri olan Herakleia Antik Kenti, bugünkü Kapıkırı Köyü içerisinde kalmakta olup, Milas'a 39 kilometre uzaklıkta. Kent, Antik Çağ'da Ege Denizi'nin bir uzantısı olan Latmos Körfezi'ne sahipti. Ancak Menderes Nehri'nin getirdiği alüvyonlarla dolması sonucu körfez bugünkü Bafa Gölü'ne dönüştü. Kent, coğrafi olarak İonya ile Karya sınırında hatta İonya bölgesinde yer almasına rağmen karekter ve tarihi geçmişiyle tipik bir Karya şehri olarak kabul görmüştür. Kent, adını ünlü mitoloji kahramanı Herakles'ten alır. MÖ 1'inci yüzyılda denizle ilişkisinin kesilmesi üzerine eski önemini kaybeden Herakleia, ulaşımdaki güçlük nedeniyle Hrıstiyan keşişlerin gizlenme yeri olmuş. Çok engebeli ve kayalık bir arazi üzerine kurulan antik kentin etrafı 65 kule ile takviye edilen 6.5 kilometre uzunluğunda sur ile çevrilmiş. Limanın arkasında uzanan kayalık arazi üzerinde yer alan Athena Tapınağı kentin en iyi korunmuş yapılarından biri.

BAFA GÖLÜ'NDE MUTLAKA GEZİN

Bafa Gölü hem coğrafi güzellikleri hem de barındırdığı tarihle ziyaret edilmeyi hak ediyor. Gölün üzerinde iki ada bulunmakta. İkiz adalardan biri aslında tam ada değil, bir kumulla karaya bağlı. Bafa Gölü'nde kefal, levrek, yılan balığı tutulmakta. Gölde gezmek isterseniz dolmuş usulü motorlara binebilirsiniz. Bu sayede Adalar, Heraklia antik kentini de gezilebilirsiniz. Göldeki adalarda manastırlar, kiliseler kurulmuş. Bunlardan "Yediler Manastırı" en eskisidir. Gölün çevresi zeytinliklerle çevrili. Bu nedenle gölün çevresindeki lokantalar da yapılan yemeklerin hepsi zeytinyağı ile yapılmakta.

KÜLT MERKEZİ LABRAUNDA

Labraunda Anadolu'nun güneybatısında yaşamış olan Karialılar için Labraunda da oldukça önemli bir kült merkeziydi. Batı Karya'daki en önemli kutsal alan özellikle MÖ 4'üncü yüzyılda Labraunda idi. Burası muhtemelen bağımsız bir kutsal alan ve hac yeriydi; kendi rahipleri tarafından yönetiliyordu ve çevredeki tüm köylerin halklarına aitti. 1960'a kadar kazılarda bulunan yazıtlar, yontu eserler ve mimari parçalar ya Bodrum Müzesi'ne götürülmüş ya da ören yerinde bırakılmıştır. Seramik ve diğer küçük buluntular, Karca yazıtlar da dâhil olmak üzere, İzmir Arkeoloji Müzesi'nde korunmakta; son kazılardan bazı buluntular ise Milas Müzesi'ndedir.