Yeni ölçüm yöntemiyle ABD'de obezite oranı neredeyse iki katına çıkabilir

Amerikan sağlık kurumlarının yeni önerdiği obezite sınıflandırması, geleneksel BMI ölçümünün yerine bel çevresi ve vücut oranlarını da dikkate alıyor. Bu değişiklik kabul edilirse, ABD'li yetişkinlerin neredeyse yüzde 70'i obez kategorisine girebilir.

HABER MERKEZİ

Son dönemde, vücut ağırlığının sınıflandırılmasında kullanılan yöntemler önemli bir dönüşüm geçiriyor. Geleneksel vücut kitle indeksi (BMI) ölçümünün tek başına yeterli olmadığı anlaşılmış, bunun yerine daha kapsamlı antropometrik ölçümlerin kullanılması önerilmeye başlanmıştır. Eğer bu yeni öneriler kabul edilirse, Birleşik Devletler'deki yetişkin nüfusunun yaklaşık yüzde 70'i obezite tanısı alabilir. Bu durum, mevcut sağlık sistemleri ve tedavi yaklaşımlarında büyük değişikliklere yol açabilecek nitelikte bir gelişmedir.

BMI'nin yetersizliği ve yeni ölçüm yöntemleri

Vücut kitle indeksi, kilogram cinsinden ağırlığın metre kare cinsinden boy uzunluğuna bölünmesiyle hesaplanır. Ancak bu yöntemin temel sorunu, vücut yağ yüzdesini doğru şekilde yansıtmamasıdır. Oysa vücut yağ oranı, diyabet ve kalp hastalığı gibi ciddi sağlık sorunlarının riskini değerlendirmede kritik bir rol oynamaktadır. Bu eksikliği gidermek amacıyla, King's College London tarafından yönetilen bir uluslararası komisyon, bel çevresi, bel-kalça oranı ve bel-boy oranı gibi ek ölçümleri içeren yeni bir sınıflandırma çerçevesi hazırlamıştır. Bu yeni yaklaşım, vücut kompozisyonunun daha doğru bir şekilde değerlendirilmesini sağlamayı hedeflemektedir.

Yeni obezite tanımı, Amerikan Kalp Derneği ve Obezite Derneği dahil olmak üzere 76 farklı kuruluş tarafından zaten onaylanmıştır. Ancak henüz hükümetler ve resmi sağlık sistemleri tarafından yasal olarak benimsenmemiştir. Buna rağmen, bu değişimin yakında uygulamaya geçmesi beklenmektedir.

Araştırma sonuçları: Obezite oranında dramatik artış

Mass General Brigham'dan uzmanlar, yeni obezite tanımlarını test etmek amacıyla kapsamlı bir çalışma yürütmüştür. Araştırmacılar, ortalama dört yıl boyunca izlenen 301.026 kişinin sağlık verilerini analiz etmiştir. Elde edilen sonuçlar oldukça çarpıcıdır: bu bireylerin yüzde 68,6'sı yeni tanımlar altında obez olarak sınıflandırılmıştır. Buna karşılık, mevcut BMI tabanlı kılavuzlara göre sadece yüzde 42,9'u obez kategorisinde yer almaktadır. Bu fark, nüfusun sağlığı açısından önemli sonuçlar doğuracak kadar büyüktür.

Araştırmanın baş yazarı ve endokrinolog Lindsay Fourman, bulguların şaşırtıcı olduğunu belirtmiştir. Fourman, zaten bir obezite salgınının varlığından bahsedildiğini, ancak bu yeni verilerin durumun ne kadar ciddi olduğunu gösterdiğini ifade etmiştir. Yetişkin nüfusun potansiyel olarak yüzde 70'inin fazla vücut yağına sahip olduğu düşünüldüğünde, hangi tedavi yaklaşımlarına öncelik verileceğinin daha iyi anlaşılması gerektiğini vurgulamıştır.

Yaş faktörü ve sağlık riskleri

Obezite sınıflandırmasındaki artış, yeni antropometrik faktörlerin doğrudan bir sonucudur ve yaş gruplarına göre değişkenlik göstermektedir. Özellikle 70 yaş üstü bireylerde, yetişkinlerin neredeyse yüzde 80'i yeni obezite kriterlerini karşılamaktadır. Bu durum, yaşlı nüfusta sağlık risklerinin daha yüksek olduğunu göstermektedir.

Yeni tanımlar altında obez olarak sınıflandırılan kişiler, obezitesi olmayan bireylerle karşılaştırıldığında, diyabet, kardiyovasküler hastalık ve ölüm riski açısından önemli ölçüde daha yüksek risk altındadır. Bu bulgu, güncellenmiş kılavuzların, sağlık sorunları riskini etkileyecek ölçüde kilo problemi yaşayan bireyleri belirlemede daha etkili olduğunu göstermektedir. Endokrinolog Steven Grinspoon, daha önce obez olarak kabul edilmeyen ancak yeni tanımlar altında obez kategorisine giren bu grup içinde kardiyovasküler hastalık ve diyabet riskinde artış görülmesinin, obezite ilaçları ve diğer terapötik yaklaşımlar hakkında önemli sorular ortaya çıkardığını belirtmiştir.

Tedavi yaklaşımlarında beklenen değişimler

Bu son araştırma, yeni obezite tanımının pratik uygulamada yapabileceği farkı ortaya koymaktadır. Obeziteyi yönetmek veya önlemek amacıyla ilaç verilen insan sayısında önemli bir artış yaşanması beklenmektedir. Vücut yağını doğru şekilde belirlemek, sağlık müdahalelerinin etkinliğini artıracaktır.

Lindsay Fourman, fazla vücut yağını belirlemek için yeni yöntemlerin önemli olduğunu vurgulamıştır. Normal BMI'ye sahip olsa bile, karın bölgesinde yağ birikimi olan kişilerin artan sağlık riski altında olduğu tespit edilmiştir. Vücut kompozisyonunun önemli olduğu, bunun sadece terazideki kilolar olmadığı açıkça ortaya çıkmıştır. Bu anlayış, sağlık profesyonellerinin hastaları değerlendirme ve tedavi etme biçimini kökten değiştirecektir.

Sonuç olarak, obezite tanımındaki bu köklü değişim, sağlık sistemlerinde geniş kapsamlı bir dönüşüme işaret etmektedir. Yeni ölçüm yöntemleri, vücut yağının daha doğru bir şekilde belirlenmesini sağlayarak, bireylerin gerçek sağlık risklerini ortaya koymaktadır. Bu gelişme, tedavi stratejilerinin daha etkili hale gelmesine ve halk sağlığı politikalarının yeniden şekillenmesine yol açacaktır.