Tüm alemlere birlik, dirlik ve barış gelsin

“Ey iman edenler! Hepiniz topluca barış ve güvenliğe (İslâm'a) girin. Şeytanın adımlarını izlemeyin. Çünkü o, size apaçık bir düşmandır.” (Bakara, 2/208) 

Dr. Arif Arslan / arifhoca@hotmail.com    Ramazan Bayramı’nı  bu ayete bakarak değerlendirecek olursak, üç şey görürüz: İman etmek, birlik ve beraberlik içinde İslam’a girip Müslüman olmak, düşmanımız olan Şeytanın peşinden gitmemek. Şimdi; “Biz zaten inanıp Müslüman olmadık mı?” diyenler olabilir. Evet, ama demek ki zamanla iman zayıflıyor ve insan dinden sapabiliyor, buna bağlı olarak ayrılıkçı bir dil tarzını kullanıp Müslümanların gönlünde kırılmalar meydana gelmesine yol açabiliyor. İşte bu da şeytana uymakla, onun bize olan düşmanlığını çok rahat kullanıp eritebileceği tefrika yoluna girmemize sebep oluyor ve parçalanıp bölünüyoruz. Nitekim bu konuda bizi uyaran daha bir sürü ayet var. Hadis- şerifler ise adeta hemen hepsi birlik beraberlik üzerine kurulu bir örgü mahiyetindedir. 

kardeşliğinizi koruyun

Hani Yavuz Sultan Selim Hanın tek endişesi de buymuş: 

Milletimde ihtilâf ü tefrika endişesi 

Kuşe-i kabrimde hatta bîkarar eyler beni 

İttihatken savlet-i a’dâyı def’e çaremiz, 

İttihat etmezse millet dağ-dâr eyler beni. 

Bunların hepsi ise birbirine darılıp kırılan Müslümanlar yüzünden olmaktadır. Artık gerçek bir bayram yaşamanın nasıl olacağınız biliyoruz.Barış ve kardeşlik duyguları içinde gelin bayramı yaşayalım ve milletimize de yaşatalım! 

İnanın, şu güzel ülkemizde huzur içinde yaşamanın tek yolu birlik ve beraberlikten geçmektedir. Birbirimize biraz daha hazımlı, biraz daha hoşgörülü, biraz daha sevgiyle yaklaşmaktan hiçbir zarar gelmez. Aksine bölünüp parçalanmaktan korunmanın en güzel ilacı da budur. Aslında bizi bağlayan çok şey var. Birlik sebebi olan değerlerimiz çok fazla ve hatta ayrılığa sebep olacak öyle kayda değer bir şeyimiz yok.

Dargınlar barışmalı

Sevgiyle anlayışla azıcık da toleransla her türlü ayrılık sebebini ortadan kaldırabilir; şeytanın her türlü tuzağını da tersyüz edip bozabiliriz. Şimdi bahanemiz de hazır ve bayram diye kapısına gittiğimiz kimseler bizi kovamazlar da… Gelin dargınlıkları unutup barışalım, bir adım atalım hatta gerekirse iki, üç, beş, on beş ve gerekirse koşalım… Tıpkı yüce rabbimizin ahlakı ve bize olan davranışı gibi. Hani meşhur hadiste buyurduğu gibi: “Bana bir karış yaklaşana, ben bir kulaç yaklaşırım. Bir adım atana yürüyerek gelirim; yürüyerek gelene koşarak gelirim…” buyurduğu gibi. Oysa bizi yaratan O ve bizim seviyemize kadar iniyorsa, biz kim oluyoruz ki… 

Haydi, ara; yıllardır dargın olduklarını, “alo” de ve “sana geliyorum kardeşim” de onu da sevindir sen de çektiğin vicdan azabından kurtul. 

Bir de bu geceleri boş geçirmeyelim. Çünkü Peygamberimiz (s.a.v), nakledeceğimiz bir hadisinde bu geceleri ihya etmenin önemine işaret buyurmuştur:  “Ramazan ve Kurban Bayramı gecelerini ihya edenin kalpleri, kalplerin öldüğü günde ölmez.”(Râmûzü’l-Ehâdis, s.398/6) 

Bir başka hadis-i şerifte ise şöyle buyurmuştur: “Allah (c.c.) şu dört geceye bol bol hayır verir. Kurban bayramı, Ramazan bayramı, Şaban’ın yarı gecesi ki onda eceller, rızıklar yazılır ve hacda yazılır. Bir de Arefe gecesi, Ezana kadar.”(Râmûzü’l-Ehâdis, s.510/3) Ramazan Bayramınız mübarek olsun…