Tıp Bilimine Yön Veren 3 bilim insanı Yeditepe'de

'TIP Bilimine Yön Veren 100 Türk Listesi'nde yer alan 3 bilim insanı Prof. Dr. Gazi Yaşargil, Prof. Dr. Fahrettin Keleştemur ve Prof. Dr. Muzaffer Değertekin, Yeditepe Üniversitesi Hastaneleri'nde çalışmalarını sürdürüyor.

Harvard, Yale, Johns Hopkins, Chicago Üniversitesi gibi dünyanın önde gelen bilim kurumları da dahil olmak üzere, Türkiye'de de araştırma yapan bilim insanları 'Tıp Bilimine Yön Veren 100 Türk' listesinde yer aldı. Uluslararası literatürde kabul edilen 'H-endeksi' ölçütüne göre sıralanan liste, bilim insanlarının yaptığı araştırmaların aldığı atıf sayısını gösteriyor. H-endeksi yüksekliği bilim insanlarının araştırmalarının, diğer bilimsel çalışmalara ışık tuttuğuna işaret etmesi açısından da önem taşıyor.

YÜZYILIN BEYİN CERRAHİ PROF. DR. GAZİ YAŞARGİL

Nörolojik Bilimler alanında, bilime yaptığı katkı, yaratıcı ve özgün çalışmaları dolayısıyla 1999 yılında Geleneksel Beyin ve Sinir Cerrahları Kongresi´nde 'Yüzyılın Beyin Cerrahı' seçilen, dünyanın en ünlü beyin cerrahı ve mikro beyin cerrahisinin kurucusu Prof. Dr. Gazi Yaşargil, çalışmalarına sadece Türkiye´de, Yeditepe Üniversitesi Koşuyolu Hastanesi´nde devam ediyor.

Öğrencilere eğitim veren, hem bilimsel projeler üzerinde çalışıp hem de hekimliğe devam eden Prof. Dr. Gazi Yaşargil, tıp eğitimi almak isteyen gençlere, meraklı, cesaretli, sabırlı, şefkat ve sevgi dolu olmaları tavsiyesinde bulundu. 'Çok akıllı ve kabiliyetli olmak yetmez' diyen Prof. Dr. Gazi Yaşargil, "Öğrenciler disiplinli çalışarak, kendilerini yetiştirmeli ve kararlarında, akıl, bilgi ve vicdanlarını iyi kullanmalılar. Düzgün yaşam ve yılmadan çalışma vasıfları da mühim. Ciddi alaka ve istek varsa, iyi bir cerrah olunabilir" ifadelerini kullandı.

PROF. DR. KELEŞTEMUR, TRAVMAYA BAĞLI HORMONAL ANOMALİLER ÜZERİNE ARAŞTIRMALAR YAPTI

Tıp Bilimine Yön Veren 100 Türk Listesi'nde yer almaktan mutluluk duyduğunu dile getiren Yeditepe Üniversitesi Hastaneleri Tıbbi Koordinatörü Prof. Dr. Fahrettin Keleştemur üreme endokrinolojisi, hipofiz hastalıkları ve ayrıca son 20 yıldır kafa travmalarına bağlı endokrin değişikliklerle ilgileniyor. Prof. Dr. Keleştemur kavga sporu yapanlarda meydana gelen hormonal anomalileri dünyada ilk kez ortaya koyan bilim insanı olma özelliğini taşıyor.

Çalışmanın spor ve tıp dünyasında yankı uyandırdığının altını çizen Prof. Dr. Fahrettin Keleştemur, şunları söyledi:

"Kafa travmalarının hormonal bozukluğa yol açtığı eskiden beri biliniyordu. Ancak biz tekrarlayan kafa travmalarının boks ve kickboks yapan sporcular üzerindeki etkisini ilk defa gösterdik. Konu, toplum sağlığını da yakından ilgilendirdiği için sosyal anlamda da büyük farkındalık oluştu."

Prof. Dr. Fahrettin Keleştemur, beyin hasarına bağlı hormonal anomaliklerin oluş mekanizmalarının aydınlatılmasına da yaptıkları çalışmalarla önemli katkıda bulunduklarını belirtti. Ayrıca, kadınlarda doğum esnasında görülen kanamaya bağlı olarak gelişen hipofiz fonksiyon bozukluklarıyla ilgili çalışmalarla bilime önemli katkıda bulunduklarını vurguladı.

PROF. DR. MUZAFFER DEĞERTEKİN´İN İLAÇLI STENT ÇALIŞMALARI

Girişimsel kardiyoloji üzerine yaptığı çalışmalarla listede yer alan Prof. Dr. Muzaffer Değertekin, çalışmalarını şu sözlerle anlattı:

"Benim bu listede yer almam, kalp damarının stentle açılması, insanların daha az açık kalp ameliyatı (by-pass ameliyatı) olması ve bu yönde yapılan çalışmalara dayanıyor. By-pass ameliyatının tarihine bakarsak, alternatif olarak kalp damarlarına stent takılması gündeme geldi. Ancak ilk takılan stentlerde tekrar daralma ihtimali çok yüksekti. Bunun üzerine ben de ilaçlı stentlerin insanlara ilk uygulandığı araştırmalarda yer aldım. Bu çalışmalarımız başarıyla sonuçlandı. Bu çalışmalar diğerlerine örnek gösterildi, bu alanda yapılan birçok çalışmada referans olarak kullanıldı. Böylece daha önceden stent takılıp da tekrar daralma ihtimalini yüzde 25-30'lardan yüzde 3-5'lere indirmiş olduk."

Çalışmaların tıp bilimine önemli katkı sağlamasının yanı sıra, bu işlemin uygulanmasını yaygınlaştırdığını anlatan Prof. Dr. Değertekin, "Böylece toplumda koroner bypass ihtimali/ihtiyacı son 10 yılda yüzde 50 azaldı. Buna bağlı olarak, hastaların tedaviye ulaşmaları, kalp krizi sırasında damarların hızlı açılabilmesi ve açıldıktan sonra da uzun süre açık kalmasını sağlayan önemli bir gelişme yaşanmış oldu" dedi.

(DHA)