Op.Dr. Alay, “Doğal seleksiyon yani dünyaya uyum sağlayan sağlıklı canlıların yaşaması anne karnında başlar. Yumurta ve sperm birleşmesiyle oluşan zigotun kromozom yapısı, sayısı hatalı ise çoğunlukla düşükle sonuçlanır. Çünkü doğa ona uyum sağlamayacakların doğumuna izin vermez. Bu yok oluş çoğunlukla döllenme sonrasında kısa bir süre içinde meydana gelir. Tıbbi terim olarak 20. Haftaya kadar olan gebelik kayıpları düşük olarak tanımlanmakla beraber, klinik hayatta düşükler çoğunlukla 12. Haftaya kadar görülmektedir. Birçok kadında da adet gecikmesi yaşanmadan, yani kadın gebeliğini fark etmeden de meydana gelebilir. Gebelik tanısı sonrasında yüzde 15 kadında düşük yaşanılabilir. Gebelik haftası ilerledikçe, bebeğiniz büyüdükçe düşük ihtimali azalır, çünkü doğa en iyinin yaşamasına izin verir. Hatalı embriyolar düşük ile sonuçlanır. Embriyoda kalp atışları gözlenmesinin ardından düşük riski %3-5 ‘e düşer. Ancak bilinmelidir ki her düşük nedeni hatalı embriyo değildir. Hormonal nedenler, bazen rahimin yapısındaki sorunlar, bazen de pıhtılaşmaya eğilim gibi sorunlar düşüğe yol açabilir” dedi.
Bir defa düşük ile gebelik kaybı olan bir kadında bir sonraki gebeliğinde düşüğün tekrarlama ihtimali yüzde 20 olduğunu söyleyen Alay, “Düşük sayısının artması, yeni gebelikte düşük ihtimalini arttırmaktadır. Ancak çalışmalar göstermiştir ki 3 ve tekrarlayan düşüğü olan kadınlarda bile sağlıklı bir bebeğe kavuşma yüzde 55-75 arasındadır. 3 ve daha fazla tekrarlayan düşük yaşanmadığı, ek bir hastalık olmadığı sürece düşük sonrası tetkiklere gerek yoktur. Gebeliğin düşük ile sonlandığı durumlarda, rahim kasında kasılmalarla birlikte gebelik ürünleri atılır. Eğer bu kasılmalar rahim içinin tamamen boşalmasını sağlarsa ek bir müdahaleye gerek kalmaz. Ancak bazı durumlarda rahim içi tamamen boşalamaz ve kürtaj işlemi gerekebilir. Kürtaj gerekliliği düşük sonrası yapılan ultrason kontrolü ile anlaşılabilir. Yani gebelik kaybı yaşayan, gebeliğinde kanama olan her kadın mutlaka hekimi tarafından kontrol edilmelidir” diye konuştu.