– Kilo vermek ve uzun vadede sağlık durumunuzu önemli ölçüde güçlendirmek için insülin düzeyinizi düşük tutmaya odaklanmalısınız.
– Dünya nüfusunun %50’sinden fazlası, kronik yüksek insülin seviyesiyle yaşamaktadır. Yüksek insülin seviyeleri modern toplumda kalp rahatsızlıkları ve kanserin artışından en az diğer etkenler kadar sorumludur.
İnsülin, hücre duvarında glukoz girişini sağlayan kapının anahtarıdır. İnsülin olmazsa, bu kapı açılmaz ve glukoz kanda birikir keza kan şekerinin yükselmesi de budur!
İnsülin direnci, bu kapının açılması git gide zorlaştığında gerçekleşir.
Bunu evinizin kapısını açmanız gibi düşünebilirsiniz. Normalde kapı kolunu aşağı bastırır ve kapıyı iterek kolayca açarsınız. Ancak, dışarısı rüzgârlı olduğunda ve kapıyı dışarıdan ittiğinde ne olur? Rüzgârın yaptığı basınç kapının açılmasını zorlaştırır ve rüzgâr ne kadar artarsa, kapıyı açmak için o kadar güç kullanmanız gerekir.
İnsülin direnci de buna benzerdir. Hücreleriniz ne kadar insüline dayanıklı hale gelirse, insülinin kapıyı açması o kadar zorlaşır. Kapının açılması zorlaştıkça, kapıyı açabilmek için günden güne daha fazla insülin miktarı gerekmeye başlar.
Zamanla, insülin direnci arttıkça, iki sorun neden olur. Kan şekeri seviyeleri, insülinin bu değerleri düşük tutmadaki etkisi azaldıkça yükselir; aynı anda ortalama insülin seviyeleri de, pankreasın iş görmesi için daha fazla insülin üretmesi gerekliliği nedeniyle artar.
Modern tıbbın kan şekeri kontrolü üzerine söyleyecek birçok şeyi var. Hatta tıbbın yüksek kan şekeri seviyelerini takıntı haline getirmiş olduğunu söylemek yanlış olmaz. Modern tıp, diyabetteki yüksek kan şekeri değerlerinin, kalp hastalığı, yüksek kan basıncı ve sinir zedelenmesinin de aralarında bulunduğu negatif sağlık sonuçlarının kökeni olduğuna inanıyor. İnsülin seviyelerinin görmezden gelindiği gerçeği, doktorlarca diyabetiklerin git gide daha fazla insüline maruz bırakılmasıyla sonuçlanmaktadır. Evet, mutlaka kan şekeri kontrolde tutulmalıdır, fakat buradaki seviyeyi korumaya çalışırken alınan insülinin yıkımı? Hiç bunun konuşulduğunu duydunuz mu?
Bu tehlikeli bir hatadır, çünkü vücudunuzda elini kolunu sallaya sallaya gezen insülin zararlıdır. Uzun vadede, yüksek insülin düzeyleri muhtemelen yüksek kan şekeri düzeylerinden daha tehlikelidir. Bu, daha fazla insülin ile kan şekeri düzeylerinin yakinen kontrol edilmesiyle diyabetik sonuçların iyileştirilmesi için çabalayan çok sayıda çalışmanın sonucundan anlaşılmaktadır.
Demek ki burada, kan şekerinin de doğal yollar ile yükselmemesini sağlamalıyız! Yani anlayacağınız dilden konuşmak gerekir ise, baklava börek ve benzeri tatlıları yiyip zaten ilacımı içerim sizin için aslında tahmin ettiğinizden kötüdür!
ACCORD Çalışması
2008 yılında yapılan bu çalışma, 10,000 kişiden fazla diyabetiğin bulunduğu bir grupta sıkı kan şekeri düzeyi kontrolünün sağlanmasının öneminin görülmesi için tasarlanmıştır. Yıllar boyu, doktorlar diyabetli hastalarda kan şekeri kontrolü ne kadar iyi olursa, sağlıklarının da bir o kadar iyi olacağına inanmıştır. Bunun sonucu olarak, 2. Tip diyabet hastalarına kan şekeri düzeylerini takip etmelerini ve kan şekeri seviyelerini düşük tutmak için gerektiği kadar insülin enjekte etmelerini sağlamışlardır. ACCORD araştırması ise bu uygulamanın yanlışlığını ortaya koymuştur. Bu çalışma, şeker seviyesinin yoğun olarak kontrol edilmesinin diyabetli hastalarda beklenmedik ve dramatik başka problemleri ortaya çıkardığını göstermiştir. Hatta bu oranlar o kadar yüksektir ki, araştırmaya katılan hastaların hayati risklerini azaltmak adına araştırma erken sonlandırılmıştır. Diğer sağlık problemlerindeki artış aslında hastaların yüksek insülin ve insülin arttırıcı araçların normalden daha fazla kullanması ile direk olarak ilişkilidir.
İnsülin direncine neler neden olur?
Bütün gün yemek yemek!
Evet, işlenmiş besinlerin ve şeker oranı yüksek içeceklerin tüketilmesinin insülin direnci ile ilişki olduğunu biliyorsunuz, ancak yaygın inanışın aksine, sürekli sağlıklı bir şeyler tüketmekte sağlıklı değil. Bana kalırsa şeytanın kendisi, sürekli insülin uyarılımı etkilerinde gözlenebilir.
İnsülin, atışlar halinde üretilmek üzere tasarlanmıştır. Yemek sonrasında salınır ve sonra bir sonraki yemeğe dek geri çekilir. Bu da normalde saatler sonrasıdır. Tüm hormonlar gibi, insülin de en çok, sakin dönemlerin ardından atışlar şeklinde salındığından kısa aralıklarla yemek yemeniz insülinin dalgalar halinde yükselmesini sağlar! Bu kötüdür! Zaman verin ve lütfen bir süre yemeyin!
Bununla birlikte, modern hayat tarzımız, öğünler arasında insülin seviyelerinin geri çekilmesine yetecek kadar zaman bırakmamıza imkân vermez! İşlenmiş gıdaları tüketmemiz, pazarlama makineleri ve hiçbir zaman aç kalmamamız gerektiği konusunda ısrar eden bir medya tarafından yönlendiriliyoruz. Sürekli besin tüketmek insülin seviyesini yükselterek bu seviyenin gün boyu yüksek kalmasına neden olmaktadır.
Eğer belirli bir seviyede insülin direnciniz var ise, o çok sevdiğiniz sözü artık gönül rahatlığı ile kullana bilirsiniz!
“Su içsem yarıyor.”
Ve hatırlamanız gereken, sürekli bir şey yemek zorunda olmadığınızdır!