Diyabet tedavisinde kim neyin peşinde?

DOÇ. DR Alper Çelik
info@metabolikcerrahi.com

Bildiğiniz üzere günümüzde erişkinlerde görülen şeker hastalığının iki ana ayağı var. Bunlardan biri diyet ve egzersizle desteklenmiş ilaç ve insülin tedavisi, bir diğeri ise cerrahi uygulamalar. Bu iki tedavi yönteminden hangisi diyabet tedavisinde diğerine ışık tutmuş olabilir? 

Size, önceki yazılarımızda diyabet hastalarında ince bağırsakların son bölümünden kaynaklanan bir hormondan bahsetmiştim. Tekrar anımsatmak gerekirse GLP-1 adı verilen bu hormon, insülin üretimi ve canlılığını tetikleyen, yani şekeri düşüren ve şeker hastalarına faydalı olan bir hormon. 

Diyabet hastalarının, ince bağırsakların son bölümü üzerine yapılan ameliyatlardan fayda görmelerini sağlayan temel hormon da GLP-1. Zaten, ameliyatların başarısını araştıran bilim dünyası da, GLP-1’in keşfi ile diyabet tedavisinde yepyeni bir çığır açmış oldu. 
Bu hormon keşfedildiği sırada, yani “diyabet endüstrisi” henüz GLP-1 ile ilgili derin uykudayken, cerrahlar, ince bağırsakların son bölümünü nasıl aktif hale getirebilecekleri ile ilgili araştırmalara çoktan başlamışlardı bile. 
Erişkin diyabet hastalarının çoğunun aslında kendi depolarında insülin bulunduğu, ama bunu kullanamadığı ve asıl sorunun insülin eksikliği değil, mevcut insülinin kullanılamıyor olduğu fark edildi. İşte bu noktada “diyabet endüstrisi” çark etti ve diyabet ilaçları değişmeye başladı. Ama bu hızlı ve “pardon, hatalı bir iş yapmışız” şeklinde bir çark olmadı. 
Diyabet tedavisinde kullandığımız ilaçların bazılarının insülin depolarını boşalttığı, insülinin ise kilo vermesi gereken hastalara daha da fazla kilo aldırdığı itiraf edilmedi. Değişim, yavaş ve derinden oldu. Bu durum iki yıl önce İngiliz yayın organı BBC tarafından sorgulandı ve diyabet endüstrisinin çözüm bulmakta yavaş olduğu gibi, bulunan çözümlere de ket vurabildiğine yer verildi. 
Zaman ilerledikçe diyabet endüstrisi de GLP-1'in gücüne kayıtsız kalamadı. Ama GLP-1'in insanların hizmetine sunulması için yaklaşık 20 yıl beklenildi ve eczanelerde yerini alması 2000'li yılları buldu. 
Tip 2 diyabetle ilgili hala o kadar bilinmeyen var ki bazı soruların cevaplarını bulan bilim adamları kesinlikle Nobel ile ödüllendirilecektir. O yüzden herkesin kafası karışık, o yüzden ilaçlarınız günden güne değişiyor, dozları sürekli artıyor ve hastalar kısır bir döngü içinde kilo almaya devam ediyorlar. Diyabet endüstrisi tip 2 diyabet tedavisini ağır çekimde oynatıyor ve bizler çoğu zaman, ağır çekimde kalemize atılan golü izlemek zorunda kalıyoruz.